TOPLUMSAL ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜN KEMALİ?!

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki yazımızın son bölümünde Hac suresinin 78. Ayetinin mealini sizinle paylaşmıştık.

Ve şu soruyla, yazımızı noktalamıştık..

 “Biz bu ilahi hükmün neresindeyiz acaba?..”

Gerçekten günümüzde yaşanmakta olan toplumsal halimiz; “Bu ilahi hükmün neresindedir?”...

Ne yazık ki toplumsal halimiz her gün biraz daha çürümüşlüğe doğru bizi hızla sürüklemektedir.

Vahim bir noktadayız...

Ama bunu da kesinlikle bilmiş olalım ki her kemalin bir zevali vardır.

Yani bir tekâmülün bir yok edilişi vardır.

Şu anda da kemalin zevalindeyiz, inşallah Türkiye ve dünya da bundan kurtulur.

Çünkü İslam dünyası içerisinde yaşanmakta olan “derbederlik batağı” büyük bir yıkıma neden olmaktadır?

Kemale ermiş durumda.

Bu olumsuzluklar, maddi ve manevi terörün İslam dünyasının başına musallat olup yaşanması, gerçekten çok düşündürücüdür..

Hazin bir sonuç, derinden derine üzücüdür.

İslam dünyasının kıblesi durumundaki Suudi Arabistan devletinin başındaki Prens Muhammed bin Selman, nerdeyse işgalci bir durumdadır.

Ülkesinin geliriyle, ABD’yi, İsrail’i ve bazı Avrupa ülkelerini doyuruyor.

Hem de İslam’ın malı olan petrolün gücüyle, bunu yapıyor...

Ve Müslüman ülkeleri de nerdeyse sömürüyor?...

İsrail’le çok kirli işler içerisinde bulunuyor...

İslam’ın kutsal topraklarında, İslam’a düşmanlık besliyor.

Ve bunu İsrail ve ABD’nin nam-ı hesabına yapıyor.

Ne hazindir ki İslam dünyası da bunu, uzaktan uzağa izliyor...

Bakınız, Harameyn-i Şerifeyn bu anlayışın, tasallutu altında bulunuyor...

Nerdeyse iki yıldan beri hac farizası gerçekleştirilemiyor.

Umreler yapılmıyor.

Kısacası, ortaya çıkan tablo zaten kendini ifade ediyor.

Her ne kadar mevcut olan kovid-19 hastalığı bahane ediliyorsa da bize göre o da kovid hastalığı gibi yüzeysel bir bahanedir.

Kovid-19 hastalığı gibi diyorum...

Zira bu hastalık dünyanın başına bela olmuş bir hastalık olmakla beraber, buna çare arayan ülkeler, bunu biyolojik bir silah olarak meydana getirip kullanıyorlar...

Yani yapay bir bela…

Ki ilacı da yine kendileri üretiyor...

Aşıları da yine onlar satıyorlar.

Şu an dünya çapında büyük çapta zenginleşme oyunu yaşanmaktadır.

Hem de bu hastalık bahanesiyle.

Bu hastalık ise tümüyle bir biyolojik silah olarak kullanılmakta olduğu her gün biraz daha kendini deşifre ediyor zaten.

Suudi Arabistan Prensi de İslam dünyasının başına kovid-19 gibi maddi bir beladır.

Hep söylüyoruz.

Ama kime inandırıyoruz?

Nitekim mevcut olan tablo bunu gösteriyor, hastalık oldukça değişik yöntemlerle çoğalıyor ve büyük çapta yüz milyonlarca insan aşı olmak zorunda kalıyor.

Ve yine bu aşılar da aynı biyolojik silahı, dünyaya ihraç eden ülkeler tarafından üretiliyor.

Küfrün, inançsızlığın dünya çapında kullandığı silahlar, bu tür silahlardır.

Biyolojik silahları üreten bu devletlerin, dünyayla oynama yarışı içinde olduğu açıktır.

Peki, İslam dünyası ne yapıyor?

İslam dünyası, kendi içindeki başına musallat olan münafıklarla uğraşmaktan, etrafını göremiyor...

Fırsat bulamıyor ki diğer dünya keferetül fecereleriyle mücadele etsin.

Bize göre Müslümanları ve İslam ülkelerini kemiren büyük bir tehlike, Suudi Arabistan’ın başındaki mevcut prens Muhammed bin Selman’dır.

İsrail adına çalışıyor.

Ve çevredeki İslam ülkelerini de ABD adına, İsrail adına tehdit ediyor.

Bakınız, bir hafta içerisinde Gannuşiyi ne hale getirdi?

Nerdeyse, Gannuşşiyi ortadan kaldırmak üzere.

Ona uymayan diğer İslam ülkelerini açıkça tehdit ederek, “sizinle oynarım” diyor...

İşte bu tehlike bize göre İslam dünyası için, kovid-19 tehlikesinden daha zararlıdır, daha tehlikelidir.

Türkiye’ye ve Arap Yarımadasındaki ona uymayan diğer bazı ülkelere göz dikmiş durumdadır...

İsrail adına bu ülkelerle mücadele ediyor?

Ve darbeler yaptırıp, kendi zihniyetinde olan bazı satılmış darbecileri üretmeye çalışıyor.

Tıpkı Mısır gibi.

Tıpkı Libya gibi.

Tıpkı Tunus gibi.

Bize göre İslam dünyası için en büyük tehlike; Suudi Arabistan devletinin başındaki Muhammed bin Salman’dır ve onun yandaşı darbeci Sisi’dir.

İslam dünyası, bize göre ABD’yle İsrail’le veya herhangi bir dünya devletiyle mücadele etmek yerine, en büyük ajan olarak Suudi Arabistan’daki Muhammed bin Salman ve onun yandaşı olan başta Mısır’daki Sisi ve BAE devletçiklerindeki satılmış piyonlarla mücadele etmelidir.

Ama bunlar da artık haddini aşmışlar, had safhaya gelmişler.

Allah’ın değişmez bir kanunu var.

“Ba’del kemali zevalün”

Yani yukarıda ifade ettiğimiz gibi her kemalin sonucunda zeval vardır.

Bunlar had safhaya kadar gelmiş, İslam dünyasıyla oynayan tehlikeli unsurlardır.

Hem de İsrail adına çalışan satılmış birer piyon olmakla beraber, İslam devletlerini hedef alarak başta Türkiye dâhil olmak üzere peyderpey bir bir darbelerle hedeflerine ulaşmak düşüncesindedirler.

İnşallah Allah o fırsatı vermez.

Özellikle başta Türkiye olmak üzere, Libya ve Katar dâhil, hepsi dimdik ayaktadır.

Bu da başlarındaki dirayetli, imanlı reisler sayesindedir.

Elbette ki Türkiye, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı hiçbir zaman yalnız bırakmayacaktır.

Ve onu devlet başkanı ve büyük bir İslam lideri olarak görmekle beraber, 24 saat, zaman ve zemin düşünmeden, onun korumacılığını peşinen üstlenmiş durumdadır...

Bunun bariz ve kanıtlayıcı delili de 15 Temmuz 2016 başarısız darbe teşebbüsüdür.

Bugünkü başlığımızdan da anlaşıldığı gibi “TOPLUMSAL ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜN KEMALİ” olarak gerçekten İslam dünyası, başta Suudi Arabistan’ın başındaki hükümet dâhil olmak üzere ve Türkiye’deki CHP gibi tarihin yüz karası bir siyaset anlayışının artık yavaş yavaş kemali bulmuştur.

O kemalden sonra da zevale mahkûmdur.

Tüm bunlardan daha fazlasıyla mevcut sistemin İslam dışı bir sistem olması hasebiyle, 83 milyon insanımızın günlük hayat akışlarına uymadığı gibi, İslam’ın ruhuna da terstir...

İslam dışı uygulamaların, toplumsal ahlaki çürümüşlüklerin artık kemal bulup her gün biraz daha fazlasıyla zevale doğru yürümekte olduğuna inanıyoruz.

Bilinen, olmazsa olmaz durumda olan toplumsal bir yaşam şekli var.

Bu da her kemalden sonra kesinlikle zevalin gelmesidir.

Türkiye’mizde ve İslam dünyamızda yıllardan beri yaşanmakta olan İslam dışı mezalimler, yüce İslam dinine mensup olan ümmetin içine girmiş olduğu sorunlar ve günlük çetin hayat akışlarının had safhada kemale ermiş durumda olduğuna inanıyoruz.

Ve bu kemalden sonra değişmeyen ilahi bir kanun var.

Ona da “Ba’del kemali zevalün” deniliyor.

Her kemalden sonra bir zeval vardır.

O zeval de kirlenmiş olan bir dünya zemininin üzerindeki ahlaki çöküntülerin kemal bulmasıdır.

Ki mevcut kemal durum, öyle inanıyoruz ki zevale de mahkûmdur.

Yeni bir kemal, yeni bir mevcudiyet, yeni bir İslam’a inanma gücünün varlığı söz konusudur.

Bize göre kapıdadır...

Allah’ın izniyle; kapıyı çalıp içeriye girecek!...

Şu da bir gerçektir ki basmakalıp, inançsız bir dünya anlayışının varlığı, kesinlikle İslam gücüyle çok yakında yerini terk edip gidecektir...

Ve İslam, oldukça toplumsal bir hal üzere gelecek.

Yerine oturacak.

İslam dünyasını yöneten, özellikle Arap dünyasını yöneten münafık tıynetli, satılmış piyonlar son bulacaktır.

Ve bu gücün bayraktarlığını da öylesine inanıyoruz ki Türkiye üstlenecektir.

Zira Türkiye’nin başında olan Recep Tayyip Erdoğan’ın inancı paralelindeki hal bugüne kadar değişmemiştir.

Öyle düşünüyoruz ki ve öyle ümit ediyoruz ki o inançla yola çıkan bir siyaset adamı, inşallah o inançla da zafer bulacaktır...

İslam dünyasını tüm bu piyon keferelerden yavaş yavaş kurtarmayı başaracaktır.

Ve İslam dünyası onu İslam lideri olarak görecektir diye düşünüyoruz. 

Tüm bu düşüncelerimize rağmen, ne yazık ki Sayın Başkan Erdoğan’ın partisinin içindeki bazı önemli noktalarda bulunan, ancak onun misyonunu taşımayan AKP’liler var.

O AKP’liler, AK Parti iktidarını kişisel çıkar uğruna bazı yanlış yönlere çekme fırsatını kollamakta olduklarını, kimse inkâr edemez.

İnşallah Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, yakın gelecekte bunların da üstesinden geleceğine inanıyoruz...

Allah İslam dünyasının sonunu hayreylesin...

Yüce kitabımız ve inandığımız Kur’an-ı Kerim’in gölgesinde büyük bir birliktelik ve ittifakın kaçınılmaz olduğuna inanarak ümmetin birlikteliğini, kardeşliğini, kalbi derinliklerimizle yüce Allah’tan diliyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle..