TÜRKİYE MİLLİ BİR SİYASET ARAYIŞINDA!? (IV)

Sevgili okurlar.

Gerçekten siyasal alanda olmasa dahi sosyal ve toplumsal alanda, halkın temel beklentisi kesinlikle “milli bir siyasetin” var olması arayışı içerisindedir.

7’den 70’e kadar Türkiye’de herkes, yepyeni “milli ve yerli” bir siyasetin icra edilmesini istiyor…

Öyle bir milli siyaset istiyor ki bin yıllık kültürüne, tarihine, inancına, iman şuuruna sahip çıksın…

Şerefli bir ecdadın torunları olarak, kültürüne, ahlakına dayalı bir medeniyetin yeniden inşa edilmesini istiyor..

Çünkü bu halk, milli bir ahlak, milli bir ilim, milli bir inanç arayışı içerisindedir..

Yeter diyor…

Siyasal alandaki muğalatalı, aldatıcı kavram kargaşalığı içerisinde debelenip duran bir siyasetin “hegemonyası” altında inim inim inliyor.

Hal-i hazırdaki mevcut siyasal partilerin, yüzde yüzüne yakını hatta yüzde yüzü diyebiliriz ki patırtılardan ibaret bir siyasetin kulvarında koşuyorlar..

Başta iktidar olmak üzere..

Her ne kadar, beş altı tane parti görünümde milli bir siyaset kisvesi altında yürümek istiyorlarsa da, fakat ne yaparlarsa yapsınlar, “desiseli ve hileli” siyasetleri, kendi kendini ele veriyor…

Salih bir “siyaset” üretmiyorlar..

Ki tarih sayfalarını çevirdiğimizde “siyasi bir münafıklıkla” toplumu ikna etmek üzere yola çıkan nice partileri gördük..

Ve bu bukalemun siyaseti icra eden siyasileri gördük…

Ama heyhat!

Denir ya o eskidendi.. Artık bu toplum, yanılmıyor ve aldatıcı yaldızlı sözlere kanmıyor?!

Zira bu toplum iman ve tevhit toplumudur.

İman ve tevhit de inanan bir toplumun en yüksek hayat gerçeğidir.

Çünkü yaşamın her alanı İslam terazisiyle tartılmaktadır.

Ama İslam’ın bulunmadığı bir siyaset de kandırmacadan ibarettir.

Kimse de bunu inkâr edemez ve aldanmaz.

Siyasetin yarattığı tahribat, ne hazindir ki muğalatalı, değişik kavramlar, yanlış ve hatalı kaziyeler, toplumun içinde de yaygınlaşmış durumda..

Neden?

Zira tüm bunların varlığı da mevcut Âlmaniye/Sekülarizm sahtekârlığına dayanmaktadır.

Malumunuz üzre, Âlmaniye Arapçada, laiklik demektir.

İngilizcede ise Sekülarizm’dir.

Bugün mevcut siyasetin ve sistemin üzerinden, büyük ve kapsamlı muğalata ile değişik kavramlarla toplumu kendi mecrasında yürüten mekanizma, “Laiklik dinin teminatıdır” gibi laflar üretiyorsa, bilinmelidir ki tamamen hile ve desise odaklıdır..

Gerçekleri yansıtmıyor…

Nitekim toplum da “dünün gaflet uykusunda olan bir toplum değil”…

Hiçbir şekilde inanmıyor ve “bu bir milli siyasettir de” demiyor..

Bu paralelde yürüyen siyaset “saman altından su” yürüten bir anlayışla, gizliden gizliye bireyleri dinden uzaklaştırma planını uyguluyor…

Ve bu planın adı da özüne bakıldığında “laikliktir” ve  “Sekülarizm’dir..”

İster laiklik, ister Sekülarizm, ister Kemalizm..

Hangi kavramı kullanırsa kullansın,  tüm bunların hepsi ama hepsi CHP’nin içimize soktuğu emperyalist Siyonist sömürücü batı dünyasının plan ve projeleridir.

Devletin bünyesine nüfuz etmiştir..

Ne yazık ki devletin çok önemli kurum ve kuruluşları da bu kirli, muğalatalı kavramlarla toplumu yönetmeye çalışıyor.

Ama bir türlü netice de alınmamıştır.

Öyle bir hal almıştır ki ne pahasına mal olursa olsun, Laiklik adı altında plan, desise ve hile yöntemleriyle halkı illaki dinden uzaklaştırma gayretindedirler…

Ki bu anlayış, kadının her çeşit giyim kuşamını yani her çeşit açılıp saçılmasını mubah kılmaktadır..

Ve kadının topluma bir fitne unsuru olma halini meşru kılan bir anlayıştır bu!

Büyük fitne unsurlarıyla toplumu dağıtmaya çalışan bir anlayış…

Ne yazık ki, tüm bunlar insan temel hak ve özgürlüğüne aykırı anlayışlardır.

Yalandır.

Kandırmacadır.

Riyakârlıktır.

Ve aynı zamanda milli gerçeklere dayanmadığı için sahtekârlıktır.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

CHP lideri Kılıçdaroğlu konuştuğu her platformda topluma hitaben “Gelin helalleşelim, biz yanlış yaptık” diyor.

“Milletin başörtüsüyle ne işimiz var, boşu boşuna toplumu, halkı kendimizden bezdirdik, biz bundan sonra böyle bir şey yapmayacağız” diyerek yeniden ikna göreviyle siyasi bir münafıklık gömleği giymek istiyor.

Eğer gerçekten siyasi bir münafıklık değilse Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, toplumun huzuruna çıkıp şunu söylemesi gerekir…

“Ey ahali!

Vallahi geçmişe yönelik ortaya koyduğumuz siyaset anlayışı, milli olmayan bir siyasetti.

Toplumun ahlak ve değerlerine aykırı bir siyasetti.

Batı emperyalizminden ithal edilmiş, sahteciliğe dayalı bir siyasetti.

Laiklik, Kemalizm, Çağdaşlık toplumun inancına yönelik birer suikast siyasetiydi…

Yeni dünya düzenimiz gibi kavramlar, sloganlar tamamıyla yanlıştı.

Biz o yanlışları terk ettik.

Bundan sonra bunların yerine milli bir siyaset ahlakı uygulayacağız…

Laiklik ve Sekülarizm’in gölgesinde siyaset üretmeyeceğiz

Kemalizm’i siyasetimize kalkan yapmayacağız…

Tamamen dosdoğru tevhit ve inanca bağlı ümmetin siyasetini benimseyerek, devreye sokacağız…

Ona sımsıkı sarılmayı da vaat edip söz veriyoruz…”

Evet, böyle bir düşüncen varsa, o zaman gerçek kimliğini ortaya koy, o siyasi münafıklık gömleğini değiştir ve üzerinden at!?.

O zaman toplum sana inanır.

Diyebilir misin?

“Faiz sistemini kaldırıyoruz.

İslam dışı ne kadar siyasal ve sosyal oluşumlar varsa hepsini yerle yeksan ediyoruz.

Hayatın her aşamasını, İslam şeriatının süzgecinden geçirmek suretiyle sizinle helalleşiyoruz, barış istiyoruz, bütünlük istiyoruz diyebiliyor musun?!”

Yüreğin varsa, çık milletin huzurunda bunları söyle ve söz ver…

Aksi takdirde dün olduğu gibi bugün de, Sekülarizm ve Kemalizm’in arkasına saklanıp, “din hürriyetini getireceğiz” hilesiyle kimseyi kandıramazsın…

İnandırıcı da olamazsın…

***

Bil ki, “Din adamlarına yapılan maddi ve manevi baskıyı ortadan kaldıracağız, artık toplumu kandırmayacağız” sözlerine “kanan kimseyi” bulamazsın…

Sormak istiyorum..

“İslam zulümle mücadele ediyor, biz de o İslam paralelinde yıllardan beri Türkiye’ye yağdırılan baskıcı mezalimi İslam adına mücadele ederek kaldıracağız” diyebiliyor musun?

Ama nerde?

Denir ya, hani o yürek?

Hele şu bizim 20 seneden beri millete kendini muhafazakâr, dindar olarak gösteren AK Partinin bünyesindeki çok değişik yüzlü AKP’lilerin varlığı..

Ki bu hal, apayrı yeni bir ortaçağ cehaletini topluma yaşatmaktadır.

Ne hazindir ki olup bitenlere de, meşruluk kazandırılıyor..

Bakınız sevgili dostlar…

Tüm bu anlattıklarımızı bir ölçüde teyit eden, Yeni Akit Gazetesinin deneyimli kalemlerinden dostum Abdurrahman Dilipak Hocanın dünkü yazısı…

Size, “AK Parti’ye bu oyunu kimler oynuyor!” başlıklı yazısından birkaç paragraf aktarmak istiyorum…

“Sahi AK Parti’ye bu oyunu kimler oynuyor!

Boş verin söylenenleri, gece 11’den sonra Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’nde dolaşın biraz, sonra ara sokaklara girin bakın bakalım ne göreceksiniz.

Harbiye’de dolaşın biraz, Levent’teki AVM’lere gidin bir hafta sonu, banka oturup önünüzden gelip geçenlere bakın. İsterseniz Fatih’te ya da Zeytinburnu’nda yapın aynı işi, ne göreceksiniz.

Yaşlı adamlar, parkta kız oğlan fark etmez 7 yaşındaki bir çocuğun başını okşasa Pedofili zannedilecek diye korkar hale geldi.

Twitter’da bir il adı yazın bakın ekrana gelen görüntü ne oluyor.

Yorulmayın ya da, eğer ortaokul ya da liseye giden çocuğunuz varsa, sorun bakalım durum ne?

Ankara’da iseniz, yine şehir merkezindeki AVM’lerde oteller bölgesinde aynı gözlemi yapabilirsiniz.

Güvenilir bir psikolog dostunuz varsa, genel olarak gidişatı sorun. Detaya girmeyin..

İnkâr gerçeği değiştirmiyor. Bu rezaleti, felaketi hafife alarak, bu kötü gidişatı durduramazsınız.

Bu sürecin sebebi olan kişi ve kuruluşları deşifre etmezseniz bu durum devam edecek.

Kim bunlar, neden bu hale geldiler, araştırın bakalım, işin ucu nerelere uzanıyor.”

İşte hal-i durum bu..

Kime ne diyeceksin ki; deve kuşu misali kafalar kuma gömülmüşse!..

En derin saygı ve sevgilerimle..