ÜÇ MAYMUNU OYNAYANLAR!?
Evet, sevgili okurlar.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Batı dünyasını
ve ABD’yi sert bir dille eleştirdi.
İşte cumhuriyet döneminde benzerine rastlanmayan bir
Cumhurbaşkanı, emsali olmayan bir devlet büyüğü…
Tebrik ediyoruz, kutluyoruz ve Allah’tan kendisine uzun
ömür temenni ediyoruz.
Hakikaten görünen ve bilinen şudur ki ülkemiz, bugün
artık yeni bir Türkiye ile anılıyor, tanımlanıyor, tarif ediliyor.
Niye mi?
Zira devleti bugün elinde tutan Cumhurbaşkanı muhterem
Recep Tayyip Erdoğan’ın imani ve ruhi derinliklerinden çıkan milli ses, batı
dünyasını ve ABD’yi tüm kirliliğiyle titretiyor.
Bu ses, bu haykırış, bu nara; İslam’ı, inancı, Kur’anı
temsilen ruhi derinliklerinden çıkan bir sestir.
Her ne kadar bu ses Erdoğan’ın sesi ise de bu ses bize
göre milletin sesidir, ümmetin sesidir, imanın sesidir, izan ve ciddiyetin
sesidir.
Öyle ümit ediyoruz ki bu ses daha da gürleşecektir.
Zira cumhuriyet tarihi boyunca gelip giden bunca devlet
büyüklerinin hiçbirisinden ama hiçbirisinden böylesi bir haykırış, karşı çıkış,
dik duruş olmadı..
Bilakis hep elpençe duruldu.. Boyun eğildi..
Ama bugün bu ses eğer Erdoğan’dan çıkıyorsa, kıyamet
gününde, huzur-i ilahide onun küfür sistemleriyle yüreklilik göstererek yaptığı
mücadele ve mücahadesinden dolayı ona şahit oluyoruz ki hak yolunda yürümüş,
hak yolunda konuşmuştur.
Hiç kimsenin haddi değil ki Erdoğan’ın bu gür sesine
karşı yanlış değerlendirmelerde bulunsun..
Gerçekten halkın nabzını okuyor, ruhunu tazeliyor ve
imanını okşuyor.
* * *
Bakın, Erdoğan ABD’ye ve Avrupa’nın dev devletlerine
karşı meydan okuyarak şöyle diyor;
“Türkiye gönlünü ve sınırlarını, mazlumlara ve mağdurlara
açarken, üç maymunu oynayanlar, konu kendileri olunca ilk iş kapıları
kapattılar”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir yandan canlı bombalarla,
diğer yandan Kilis'e yönelik saldırılarla canımızı yakan bu örgüte karşı
mücadelemizde bizi yalnız bıraktılar” sözleriyle Batılı ülkeleri eleştirdi.
AB'nin Suriye politikasına da tepki gösteren Erdoğan,
“bunlarda merhamet yok, adalet yok. Bunlarda diktatörlük var, bunlarda zulüm
var” dedi.
İşte elimizi vicdanımıza koyalım.
Eğri oturalım doğru konuşalım.
Bize bugün artık düşen yegâne görev; millet olarak, halk
olarak, ülke olarak, ümmet olarak, her hususta Erdoğan’ın yanında yer almamız
lazım, onunla kenetlenmemiz lazım..
Çünkü, onun taşıdığı misyon Kur’an misyonudur.
Gelen giden Cumhurbaşkanları olsun, Başbakanlar olsun,
devletin taşıdığı “Demokrasi” olsun, her ne bakımından olursa olsun…
Hz. Ömer’den (r.a) kaynaklı “El adlu esasül mülki”
“Adalet mülkün esasıdır” sloganının Hz. Ömer’e ait olduğunu söyleyen
olmamıştır.
Ancak geçmişe yönelik zaman zaman büyük altın harfleriyle
devletin bazı kurum ve kuruluşlarının duvarlarına “Adalet mülkün temelidir”
diyenler olmuşsa da ne yazık ki Atatürk’e iftira ederek bu ifadeyi Atatürk’e
mal etmek istemişlerdir.
Hz. Ömer’i de tabiri caizse sarmış, toplamış tozlu
raflara atarcasına ona isnat edilmemiştir.
Gerçekten “Adalet mülkün temelidir” ifadesi Hz. Ömer’in
ifadesidir.
Demek anlaşılan budur ki Sayın Erdoğan, siyasette bir
dahi olduğu gibi tarih bilgilerine de, kültürüne de İslam’ın gerçek ruhuna da
muttali olan, bilen bir devlet büyüğüdür.
Ne ABD’den, ne BM’den, ne de şundan bundan pervası yok,
endişesi de yok.
Aydınlık meşalesini eline almış, "hak yolunda"
yürüyor.
Ve diyor ki; “Dünya 5’ten büyüktür”
BM kurulundan ibaret olan beş ülke, yani ABD, İngiltere,
Fransa, Rusya ve Almanya…
Bunlar dünyanın hâkimiyetini elinde tutmuş, adeta
Hıristiyanlık kulübü oluşturmuşlar..
Kendilerine, koruma kalkanı oluşturan bu ülkeler, ne
yazık ki hiçbir Müslüman ülkeden bir üye dahi almamışlar, almak da
istemiyorlar.
Varı yoğu, olmazsa olmazı olan Hıristiyanlık dininin
propagandası çerçevesinde dünyayı kandırarak yola çıkmışlardır.
1,7 milyar İslam dünyasının mevcudiyeti varken, hiçe
sayıyorlar, söz sahibi etmiyorlar.
Sanki herkes onların elinde köle ve esir gibi.
İnsafsızca, hukuk dışı, adaleti tanımayarak, sahte
demokrasiye sarılarak bu lafları söylüyorlarsa da artık biz aldanmayız,
pusulamızı şaşırmayız.
“Bu tür davranışlarla dünyayı medenileştirmeye
çalışıyorlarsa da tam tersine vahşete götürüyorlar” diyen Erdoğan, İslam
dünyasına büyük bir lider olma vasfına haizdir ve bu dünyada liderlik hakkını
çoktan kazanmıştır.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Kimse kusura bakmasın bize göre dünya keferelerine karşı
Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin 6 oklu CHP’nin zulmüne karşı okuduğu
“Âli İmran” suresinin 173. ayetini öyle inanıyoruz ki bugün Erdoğan da aynı o
ayetin sırrına mazhardır..,
Onun lisanı bu ayeti tilavet ederken, ruhi
derinliklerinde de manen bu ayetin mealini okuyor…
Ve bu ayetin bereketiyle Allah ona “Yürü kulum” diyor ve
yürütüyor, muhafaza altına alıyor.
Evet.
Ayeti celilenin meali aynen şöyledir;
“Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, ‘İnsanlar
size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların
imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ dediler”
Sayın Erdoğan da gerek kendisi adına olsun, gerek ümmet
adına olsun, ülke adına olsun, inanıyoruz ki hep bu ayeti celileyi terennüm
ederek tekrarlamaktadır.
Sevgili okurlar...
Ayeti celileyi size sunarken, bu ayetin iniş sebebini de
sizinle paylaşalım.
Uhud Savaşında, Hz. Peygamber (S.A.V) birkaç münafık
yüzünden eksik ve düşük irade sahibi olan, ama İslam’ın safına geçen bazı
münafıkların ciddiyetsizliği yüzünden Uhud savaşında mağlup düşen İslam
ordusuna seslenen Ebu Sufyan Hz. Resullulah’a “Ey Muhammed siz mağlup oldunuz,
seneye Bedir meydanında buluşalım, geçen sene kazandığınız Bedir Savaşı
yanınıza kar kalmayacak” diye seslenirken, bu ayet derhal Efendimiz (S.A.V)’in
kalbi üzerine vahiy olarak ilham edilir.
“Ellezîne kâle lehumun nâsu innen nâse”
İnsanların onları korkutmak suretiyle uyarırcasına
Resulullah’a karşı diyorlar ki: “seneye Ebu Sufyan bunu size bırakmayacak ve
hepinizi Bedir meydanında mağlup edecektir”
Efendimiz (S.A.V), Ebu Sufyan’a şöyle sesleniyor;
“Evet, hazırlan biz seneye geliyoruz. Rabbime yemin ediyorum
ki hiçbir sahabe gelmezse ben tek başıma gitsem, onunla savaşırım ve yenik
düşürürüm”
Zerre kadar bir korku, endişe Hz. Peygamber (S.A.V)’e
gelmemiş, zaten ona da Allah yakıştırmaz.
Onlar ne kadar böyle tehditkarane ifadeler kullanıyorsa
kullansınlar, Allah onların imanını kat be kat artırarak “hasbunâllâhu ve
ni’mel vekîl(vekîlu)” “Allah koruyucu olarak bize yeter, O ne güzel bir
vekildir”
Bu ayeti celile Hz. Resulullah’a çok büyük bir teselli
vermiştir.
Ümmetin ulemalarından Bediüzzaman Hazretleri, sıkça bu
ayeti celileyi dile getirmiştir.
En derin saygı ve sevgilerimle.