YENİ BİR TÜRKİYE NASIL OLMALI?!!

Evet, sevgili okurlar.

Tabiî ki Türkiye, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra yeni bir siyasi atmosfere girmek üzeredir.

Yeni Cumhurbaşkanı, yeni Başbakan ve yeni hükümetin, bir önceki durumlardan daha iyi olacağının kanaatindeyiz.

Daha aktif, daha başarılı, daha barışçıl bir siyasi hareket olacağına dair millet olarak büyük beklenti içerisindeyiz.

Nitekim dünkü Sabah Gazetesinin birinci sayfaya aldığı “YENİ HÜKÜMETİN 5 ÖNCELİĞİ” başlıklı haber, bize bunu gösteriyor.

Mesela 5 öncelik nelerdir?

Haber devamla şöyle diyor;

“1-Aktif Dış Politikada yeni hükümet programında küresel güç olma hedefi vurgulanacak.

Manası dünya devletleri arasında Türkiye de hak ettiği yere oturacak.

2- Yeni anayasa.

Yani anayasanın çerçevesi çizilecek, uzlaşma arayışları sürecek.

3- Çözüm Süreci

Süreci daha da ileri taşıyacak yeni düzenlemeler yapılacak.

4- Paralelle savaş

Milli güvenliği tehdit eden unsurlarla mücadeleden taviz yok.

5- Ekonomide temel hedef istihdam odaklı büyüme olacak”

Bu her beş önceliğin biri diğerinden daha önemli, önemli olduğu kadar da ümit verici.

Ancak ne var ki bu beş maddeden hepsinden öncelik kazanması gereken, ikinci madde olan anayasanın değişmesidir.

Anayasalar ülkelerin aynasıdır, ülkelerin gücüdür, ülkelerin teminatıdır.

O ülkede yaşayan devlet ve milleti birbirine kaynaştıran yine anayasalardır ve adil, demokratik, gerçek hukukun uygulamasıdır.

Bu saydıklarımızı anayasalar taşıyamıyorsa, o anayasalar uyduruk ceberuti bir dayatmadan ibaret olur ki o ülkeyi diktaya götürür, teröre, kargaşaya götürür, kan ve gözyaşları, fitne ve fesat unsuru durumuna girer.

Zaten 1924’te kurulan CHP’nin altı okunun manasını bünyesinde taşıyan ve birçok hükümetin oluşmasıyla azar azar maddelerini değiştiren mevcut anayasa da bundan ibaret değil midir?

Hukuk desen hukuk yok.

Adalet desen adalet yok.

Barış ve kardeşlik anlayışı hiç yok.

Demokrasi sadece telaffuzdan ibarettir.

Ne kadar sayarsan say, zaten kendini ele vermiş durumda.

* * *                             

Düşünün, 90 yıl içinde 61 hükümet değişmiş ve hiçbirisi de yeni bir Türkiye’yi inşa edememiş.

Amma hep kavga, gürültü, devletle millet arasındaki kopukluk, bölünme tehlikesi, ırkçılık, ahlak dışı uygulamalar, devlet dairelerinde karşılıksız iş yapmama ve daha neler neler…

Ancak bunu da belirtmeden geçemiyoruz, Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu AK Parti’nin 12 yıl içerisinde tümüyle olmasa bile, azar azar olsa dahi gerek dış mihraklar nezdinde olsun, gerek iç durumlarımız olsun, yavaş yavaş devlet şekillendirilmiş durumda.

Ekonomi, gerçekten eskilere nazaran ibresi yükseklerde oynuyor.

Ama bunların hiçbirisi de kâfi değildir.

Zira Erdoğan’ın iyi niyet ve çabalarına rağmen bu 12 sene içerisinde yine de hükümet bünyesini ve iç barsaklarını bir türlü temizleyememiştir.

Zaman zaman paralel yapı devletin önemli makam ve mevkilerine hakim olmuş, sonradan farkına varılmışsa da iş işten geçmiştir.

Ergenekon, askeri vesayet, o biçim.

Görsel ve yazılı medya hala da batıl ve bozguncu Kemalizm anlayışıyla toplumu yanlış badirelere yönlendiriyor.

Kemalistlik, Laiklik gibi çağdışı anlayışlar ne yazık ki hala da bu devletin politikasının ana simgesidir.

Hiçbir hükümet, hiçbir Başbakan bunlara bir türlü dokunamıyor.

Hükümet; bu her iki yanlış anlayışı iyi niyet paralelinde uygulamaya çalışmış ise de bu da kâfi değildir.

Zira anayasal çizgilerdir.

Kimse bunlara dokunamıyor.

Bunlar ise adaletsizliğin, hukuksuzluğun ana kaynağıdır ve ana direğidir.

Şahsen, yeni Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, üstün bir kişiliğe sahip olduğuna dair hiç bir şüphem yoktur.

Bilakis her gün biraz daha fazlasıyla, onun Türkiye’yi daha güzel yerlere götüreceğine güvenim sonsuzdur.

Keza yeni Başbakanımız Ahmet Davutoğlu da öyledir.

Ama “Dost acı söyler” misali, acizane uyarı olarak, hatırlatma babında söylüyorum.

Eski hükümet olsun, yeni hükümet olsun ve Sayın Cumhurbaşkanı olsun.

Devlet büyüklerinin etrafını saran ve değişik yöntemlerle kılık ve kıyafet değiştirerek, bir yerlere gelmek için çok değişik oyunlar oynanıyor.

Yeni Cumhurbaşkanımızın da Başbakanımızın da ve hükümetin de görüş açılarını geniş tutmaları gerekir.

* * *

Bakınız sevgili okurlar.

Dünkü Yeni Şafak Gazetesinin manşetine bakarsak, aşağı-yukarı Türkiye’nin yıllardan beri ne halde olduğunu görebiliriz.

Manşet aynen şöyle;

“MİLYONER MEMURLAR”

Haberin başköşesinde ufak yazıyla şöyle yazılı;

“Ballı hayat deşifre oldu”

Haber şöyle devam ediyor;

“Kastamonu Üniversitesi’nde eski yönetim dönemine ait yolsuzluklar bir bir ortaya çıkıyor.

Bazı memur ve yöneticilerin maaşlarıyla orantısız olarak elde ettikleri gayrimenkuller, yüz binlerce dolarlık lüks araçlar, yolsuzluğun boyutunu gösterdi”

Evet, bu haber geçmişe yönelik gelen-giden iktidarların çevrelerinin bugüne kadar tüm olup bitenlerini bize anlatıyor.

Ders-i ibret olarak bize gösteriyor.

Haberin devamını da şöyle paylaşmak istiyorum;

“2011 yılında Rektör seçilen Seyit Aydın, eski yönetimin icraatını mercek altına alınca bir dizi yolsuzluk, gün yüzüne çıktı.

1844 TL maaş alan E.Ç.’nin yarım milyon liralık gayrimenkulü dikkat çekti.

2012 model lüks aracı, 334 bin TL’ye nasıl aldığı belirlenemedi.

E.Ç.’nin üç yıl içinde 56 kez yurtdışına çıktığı anlaşıldı.

Eski Genel Sekreter M.G.’nin de 2010’da kredi ile aldığını söylediği lüks araca ait banka kaydına rastlanmadı.

Bankalarda değişik paravan hesaplar açarak, M.G.’nin ihale komisyonlarını Z.C., N.Y. ve F.M. isimlerine açılan paravan hesaplara aktardığı tespit edildi.

Eski rektörün şoförü N.B.’nin 990 TL maaşla araba-motor ve iki ev alması da dikkat çekti”

“Tepeden tırnağa herkes zengin”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gazete birinci sayfasından verilen bu haberi, beşinci sayfaya resimleriyle ve tüm detayıyla taşımıştır.

Biz buraya bu haberin hepsini alamayız, ne zamanımız ne de yerimiz müsait değildir.

Amma velakin özetle şunu söylemek istiyorum.

Tarih 2010 ve 2011, pek fazla uzak değil.

AK Parti’nin iktidarında bu olaylar oluyor.

Buna paralel yapı mı deniliyor.

Ne denirse denilsin, kimse kusura bakmasın.

Özellikle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda oluşan ve gelişen şaibeler vuku bulmuştur.

“Şuyuu vukuundan beter” misali, bize herşeyi anlatır.

Evet, Karayollarına mı bakalım, geçen sene yapılan asfaltlamalar bir sene, bir buçuk sene sonra yeniden yapılmaya yüz tutmuş.

Karayolları’ndaki proje detayları birçok yönüyle uygulanmıyor.

Eksiğine uygulanırsa kalitesiz iş çıkıyor, proje fazlasına uygulanırsa içinden rant kokusu çıkıyor.

DSİ, hele hele o paraleldeki Sulama Birlikleri’nin vurgunları.

Yargı mekanizması, daha neler neler…

* * *

Deveye demişler ki; “Senin boynun neden eğridir”

Deve demiş ki; “Benim nerem doğru ki”

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten eski Başbakanımız ve yeni Cumhurbaşkanımız muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın karakteristik olarak inancına, kişiliğine, zerre kadar şüphemiz yoktur.

Keza bir daha fazlasıyla yeni Başbakanımız olacak Sayın Ahmet Davutoğlu da öyledir.

Ama kamuoyu adına bunu söylüyoruz, çevreye ve yeni Bakanlara çok dikkatli olmalarını istiyoruz.

Aksi takdirde ya hatır, ya satır, ya katır olunca, yine halk hayal kırıklığına uğrar ve siyasetten nefret etmekten başka bir şey yapamaz.

Ve neticede bu toplum siyasetten nefret etmekten başka bir şey de yapamaz.

En derin saygılarımla.