YENİ BİR TÜRKİYE NASIL OLMALI?!! (IV)

Evet, sevgili okurlar.

“Yeni bir Türkiye” dedik.

Zira 12 senelik Başbakanlık sürecini tamamlayıp, halkın büyük teveccühüne mazhar olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, halk tarafından Cumhurbaşkanlığına seçilirken, AK Partinin 1. Olağanüstü Kongresinde çok önemli mesajlar verdi.

Bu mesajlar, “Büyük Türkiye”nin büyük projesine atılacak bir nevi imzaların beyanıydı.

Evet, “bu bir vedalaşma değil, bir fatihadır” yeni bir başlangıçtır.

Aynı kongrede 1382 oyla Genel Başkanlık ve Başbakanlık görevine seçilen Sayın Ahmet Davutoğlu da “O miras bizim şerefimizdir, Sayın Cumhurbaşkanımız bir veda kongresinden bahsettiler, bu bir vefa kongresidir, bir ahitleşme kongresidir, Sayın Cumhurbaşkanımıza vefa borcunu ödüyoruz, o miras bizim şerefimizdir ve sonuna kadar korunacaktır.

Onun başı dik, onurlu yürüyüşünün devamı için her türlü fedakârlığa hazır ve nazırız.

İlelebet sürecek bu yürüyüşü ve AK Parti’yi hedefine ulaştırmak için her şeyi yapmaya hazırız”

* * *

Sayın Davutoğlu devamla şöyle diyor;

“Bu saflara fitne sokamayacaklar

Hiçbir odak ve mahfil (masonik lobiler ve localar) bu saflara fitne sokamayacaktır.

Son 12 yıl içerisinde büyük restorasyon, inşa ve ihya faaliyeti yaptık.

Bundan 600 yıl önce 100 yaşında olan Devlet-i Âliye büyük bir fetrete girmişti, AK Parti hareketi sadece bir siyaseti, bir otoriteyi tesis üzere değil, yeni bir medeniyet ihyası için ayağa kalktı.

Bu ihyanın inşasının dokuz temel esası vardır, bu dokuz alanda bu yürüyüş devam edecektir.

Biz bir rüya görüyoruz.

Yeni Türkiye’nin psikolojik temeli özgüvendir, ulaşımda, sağlıkta büyük başarılar sağlandı.

Bu özgüven bizde oldukça AK Parti kadroları kendine güvendikçe kimse bu yürüyüşe dur diyemeyecek.

2013’teki Gezi olayının, 17 ve 25 Aralık kumpasları kuruldu, çok şey söylediler.

Onlar rüya görüyorlar, dediler.

Biz yeni bir Türkiye rüyası görüyoruz, bu rüyayı göremeyenler utansın” diye konuşan yeni Başbakanımız Sayın Davutoğlu gerçekten topluma çok büyük ümit verdi.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a da Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’na da hayırlı uğurlu olsun, onlar için halkın teveccühü önemlidir.

Halkın bu büyük teveccühünü inşallah sonuna kadar devam ettireceklerdir.

Ve bir o kadar fazlasıyla inanıyoruz ki niyet çok iyidir.

Zira Sayın Erdoğan, veda konuşmalarının birisinden örnek getirerek, “Bu hareketimiz 1920’nin Milli Mücadele hareketidir, İstiklal hareketidir.

Gazi Mustafa Kemal TBMM’yi kurarken, Hacı Bayram Veli Camisinde hatimler indirildi, Buhari-i Şerif’ler okundu.

Cumhurbaşkanı koltuğunun arkasındaki duvara “Şura” suresinin 38. âyeti yazılıydı, yani aralarındaki danışma hukukunu ve emrini anlatan bu ayeti kerime yazıl0ıydı.

Yani Müslümanların Müslüman olabilme şerefine nail olabilmenin şanı, bu ayetin hükmü ferması paralelinde biz de aynı o çizgi de haftalarca aramızdaki danışma sırrını yaşadık”

Partimizin attığı her adım, bu yüce ferman-ı ilahiyenin direktifi paralelinde hiçbir işimizi danışmadan yapmıyoruz.

Her şeyimizi danışma paralelinde biçimlendiriyoruz”

Gerçekten tüm bu konuşmalar, halka ümit verir, teselli kazandırır.

Bu milletin, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığa seçmesinin ana faktörü “Yeni bir Türkiye”de hiçbir özgürlük ve hürriyet sınırsız olmamalıdır.

Yani insana toplumsal hayat akışları içerisinde her alanda verilen özgürlükler, insan temel şeref ve haysiyetine yakışır şekilde belirli sınırlara dayanmalıdır.

Her konuştuğum, her düşüncem, her yaşam tavrım başkasına zarar vermemek kaydıyla hürriyetler verilir, özgürlükler belirtilir.

* * *

İnandığımız yüce kitabımız bize bunu emrediyor.

Yüce İslam dininin tüm usul ve akidelerine göre biçimlendirilmiş bir haldir bu.

Yoksa insanlar da hayvanlara verilmiş sınırsız bir hürriyeti kendisinde aramak istiyorsa, o insanlık cibilliyet ve karakteriyle ters düşmüş demektir.

Zira hayvanlar arasındaki verilen düşünce hürriyeti yoksa da şehvani hürriyetler sınırsızdır.

Hayâ, namus duyguları, hayvanlarda aranmadığı gibi o mükellefiyete de haiz değiller.

Ama gel gelelim, insandaki bulunan cevher ve insanlık karakteri bunu taşıyamaz.

İnancımızın, akidemizin bizim önümüze koymuş olduğu yasaklayıcı değerler ne ise onları fiilen yaşamamız lazım ve toplumun her kesimine de götürmemiz lazım.

Buna da emr-i bil maruf, nehyi anil münker denilir.

Emr-i bil maruf, güzel şeyleri topluma götürmek, yapması için emretmek.

Nehyi anil münker, tam tersine kötü olan her şeyi yapmamak gerekir.

İslam’dan uzaklaşan, kozmopolitleşen bir toplum, elbette ki kendini normal insani alanlarda göremez.

Kadınlar tayfasında hayâ duygusu olmayınca istediği şekilde, istediği işi, istediği yerde yapabilir.

Zira o yasaklayıcı duygu kendinde bulunmadığı için, kendini sınırsız bir özgürlüğe sahip hisseder.

Oysaki hiç de öyle değildir.

Bu manada yüce İslam Peygamberi Efendimiz (s.a.v), mealen şöyle bir hadis-i şerif buyuruyor;

“Kişi hayâ ve utanma duygusunu taşımadığı zaman, istediğini yapsın”

Zira niye istediğini yapsın, sorusuna karşı denilir ki çünkü kendisini insanlık cevherinden sıyırmış olduğunun farkında değil, hayvani ve şehvani bir arzuya sahip olduğunu zanneder ve hayvanların bile yapamadıklarını onlar yapar.

Bu manada yüce İslam Peygamberi şöyle diyor; “Kişi utanmadığı zaman istediğini yapsın”

Mana bu.

İşte “Yeni bir Türkiye” “Büyüyen ve Gelişen bir Türkiye” yeni Cumhurbaşkanımızın ve yeni Başbakanımızın aynı inanç üzerinde ittifak ettikleri için korkmuyoruz, güveniyoruz ki bu halkın taşıdığı mana cevheri ve karakteri ne ise fazlasıyla kendilerinde vardır ve o inançla yaşamaya gelmişlerdir.

Gerçekten, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı kutluyor ve tebrik ediyoruz.

Keza Başbakanımızı da kutluyor ve tebrik ediyoruz.

Allah, onları fitne ve fesat bozgunculuğundan korusun.

Bu nedenle hıyanet erbapları ve dış mihraklara bağlı olan derin odaklardan Allah devletimizi, milletimizi, özellikle devlet büyüklerimizi muhafaza eylesin.

Bu halk, büyük ihlâs ve samimiyetler içerisinde dua ediyor.

Tıpkı Şeyh Sadi Şirazi’nin kendi döneminin devlet başkanlarına dua ettiği gibi biz de aynı bu tarzda Sayın Cumhurbaşkanımıza da, Sayın Başbakanımıza da dua ediyoruz.

* * *

“Ya Rab zibad-ı fitne nigahdar hakifaris

Çendan ki hakrabuvet ve badra beka”

Manası;

“Allah’ım İslam coğrafyasını fitne ve bozgunculuktan muhafaza eyle, yeryüzü var olduğu müddetçe onları mesrur kıl.

Türkiye insanı da “Yeni bir Türkiye”nin karmaşalardan, kan dökülmelerinden, fitne unsurlarından korusun, bu Cumhurbaşkanı devletin başında var olduğu müddetçe, kendisini de tüm aile efratlarını da insanların hasedinden, çekemezlik fitnesinden korusun.

Evet, saygıdeğer okurlar.

İşte Türkiye, yüz yıldan beri “Yeni bir Türkiye” için çok büyük özlem içerisinde bekliyor.

Bakınız, merhum Akif bir şiirinde şöyle diyor;

“Ah o din nerde, o zemin o sebatın dini, o yerin gökten inen dini, hayatın dini nerede?”

İşte onu bekliyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.