ZULMÜN ORTAĞI KÖRFEZ KUKLALARI..!?

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimize başlık olarak kullandığımız “İSRAİL’E DUR DEMEK TÜM İNSANLIĞIN NAMUS BORCUDUR” ifadesinin yerine bugün “ZULMÜN ORTAĞI KÖRFEZ KUKLALARI” başlığını kullanmayı tercih ettik..

Zira dünkü kullandığımız ifade Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a aitti...

Gerçekten de “körfez kuklalarının namus borcu” diye bir borcu yok.

Ancak şehvet borcu var, iffetsizlik borcu var, ırkçılık, kupkuru Arapçılık damarı var.

Ki, o da kansız ve ruhsuz bir damar...

Bu kifayetsiz damar bugüne özgü değil, bir asır ömre sahip...

Nitekim Sultan Abdülhamid’in 1908’lerde İstanbul-Medine Devlet Demir Yolları raylarını döşerken o kansız, satılmış, ruhsuz Arap eşkıyaları bombalarla suikastlar yapıyordu...

Rayları yerinden söküyorlardı...

Çalışanları katlediyorlardı..

Nedeni, Osmanlı bu coğrafyaya gelmesin?

O zaman dahi Arap ırkçıları gizliden gizliye Siyonistlerle işbirliği içindeydi.

Nitekim bugün hala Medine’de Devlet Demir Yollarımızın enkazı mevcuttur.

Onun için yazımıza başlık olarak; “ZULMÜN ORTAĞI KÖRFEZ KUKLALARI” ifadesini kullandık...

Terör devleti İsrail’in ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya saldırılarına gerekli tepkiyi vermeyen Arap ülkeleri, İsrail’in normalleşme adı altında imzaladıkları teslim anlaşmalarının diyetini de suskunlukla ödüyorlar.

Evet, bu diyet namussuzluk diyetidir.

İffetsizlik diyetidir.

Şehvet diyetidir.

Siyonist zorbalara karşı Filistin’i bölgede yapayalnız bırakan körfez ülkelere bakın kim var?..

Birleşik Arap Emirlikleri...

Mısır, Ürdün, Bahreyn, Sudan başı çekiyor...

Libya ve Fas..

İslamsız, İslam ülkeleri?...

İşte Suud rejimi...

Dün gizliden gizliye idi bugün açıkça İsrail’e bel çıkıyor...

Alenice, Filistin’e ihanet ediyor.

* * *

Filistin’in mazlum halkının yaşadığı “zulme” dur denilecek mi?..

İsrail’in terörüne yeter denilerek, karşı çıkılacak mı?

Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren “Siyonizm’in” şeytanlığına “lanet” getirilecek mi?...

İslam Dünyası “ümmet” olduğu şiarına vakıf olabilecek mi?..

Tüm bunların vücut bulması adına yapılacak duaya İslam Dünyası “âmin diyebilecek mi” diyerek yola çıkarsak, ne yazık ki umut verici bir hal gözükmüyor?

Çünkü, İslam dünyasına yıkıcı terör eşkıyası olan İsrail’in yapmış olduğu edepsizlik ve katliamlar, salt bugüne özgü değildir ki?...

Yani yeni değil...

Yüz, yüz elli yıl önceye dayanıyor...

Osmanlının yıkılması, Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle başlayan, kanlı projelerin birer halkasıdır, İslam dünyasının yaşadığı “Siyonist zulmü?”...

Osmanlı’yı yıkan “Arap ırkçılığı” değil miydi?

İstanbul-Medine “Demiryolu”  bunun en bariz örneğidir...

O günün, piyon babalarının bugünkü piyon evlatları kalleşçe İslam’a karşı, pervasızca saldırıyorlar...

İşte, Haremeyn-i Şerifeyn’e karşı yapılanlar..

İşte, Mescid-i Aksa’ya karşı gerçekleştirilenler...

Hepsi, satılmış kimliklerini boyunlarına asarak, Filistin’e karşı açıkça tavır sergiliyorlar.

Dünkü yazımızda da ifade etmeye çalıştığımız gibi yalnız sözlü kınamalarla, özellikle STK’ların bağırıp çağırmalarıyla değil, “fiili ve somut” adımlarla, karşı durulmalı?

Bakınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile yapmış olduğu görüşmede şu mesajı vermişti..

“İsrail’e caydırıcı bir ders verilmeli...”

Uluslararası toplumun İsrail’e caydırıcı bir ders vermesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, İslam dünyasını da uyarıyor..

Diyor ki, “bu kapsamda söylem ve eylem birliği içinde bulunulması zaruridir...”

Elbette ki yeryüzündeki tüm İslam dünyasını temsil eden ülkelerle İsrail’e karşı işbirliği yapma çağrısı yerli yerindedir...

Ancak bize göre bu çağrı, özellikle İran’a boşunadır.

Zira İran bugüne kadar hiçbir zaman batı dünyasına karşı tavır alıp İslam’a ve Müslümanlara yardımcı olmamıştır.

Tarihin eski çağlarına bakıldığında, Osmanlı padişahı I. Selim yani Yavuz Sultan Selim Avrupa kıyılarına at koştururken, Safevi devletini temsil eden Şah İsmail arkadan Osmanlıyı vurmaya çalışıyordu.

İran ile Osmanlı arasındaki oluşan muharebe, bize göre İran’ın hiçbir zaman İslam dünyasının yanında yer almadığı tarihe dayalı kanıtlayıcı bir delildir.

Ama alelusul, “dostlar alışverişte görsün” kabilinden yola çıkarsak, Cumhurbaşkanı tüm İslam dünyasını İsrail’e karşı tek ses olmaya davet ederken, İran’ı da küsmesin diye davet etmiştir.

Bize göre bu işin gerçek mücadelesi, dünkü sohbetimizde ifade ettiğimiz gibi ABD’nin tüm üslerinin kapatılmasıyla başlanılmalı...

İsrail’le olan ticari alışverişin hemen kesilmesi...

“İsrail” elçiliklerini de istenmeyen adam olarak, iade etmesi gerekmelidir.

İslam dünyasındaki diğer ülkeler de bu yola başvururlarsa yerleri başımızın tacıdır.

Baş göz üstüne diyoruz.

Şeref duygularını ifade ediyoruz.

Ama gelmiyorlar ki gelmezler de.

Çünkü Arap ülkelerinin kukla hal-i durumları ortadadır.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Dünkü Diyarbakır Söz Gazetesinin sürmanşetinde verilen haberin birkaç paragrafını buraya alarak yazımıza son veriyoruz.

“Siyonist terör şebekesinin Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılarına tepkiler devam ederken STK'lar, söz konusu kınamaların yetersiz kaldığını belirterek hükümet olarak İsrail’e yönelik yaptırımlar konusunda somut adımların atılması gerektiğini belirtti.

Kürecik ve İncirlik üslerinin kapatılmasıyla ilgili STK'lardan ciddi bir baskı olduğunu söyleyen Şehitler Kervanı Platformu Başkanı Ömer Çelik şöyle dedi;

"Sayın Cumhurbaşkanı da 'gerekirse kapatırız' diye bir beyanat vermişti. Şehitler Kervanı Platformu olarak kendisine seslenmek istiyoruz: Sayın Cumhurbaşkanım gerektiği kadar gerekmiştir. Kürecik ve İncirlik hava üslerini kapatalım. Çünkü bir ülkede başka bir ülkenin böylesi muazzam ve büyük bir üssünün olması bir nevi işgaldir..."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Gerekirse İncirlik ve Kürecik'i kapatırız" ifadelerine binaen sözlerine devam eden Çelik, "ABD medyasında bile bazen tartışılan ciddi bir konu var, eğer İncirlik Üssü kapatılırsa 50'ye yakın B61 hidrojen bombaları ne olacak? diye. Birçok üste tahrip gücü ciddi anlamda yüksek bombalar var. Bu bombalar yarın ülkemizin başına da bela olacak. O yüzden Kürecik ve İncirlik hava üslerini kapatalım. Eğer bu onlara zarar veriyorsa can damarlarını keselim." dedi.”

Böylesine haberler milletin ruhi derinliklerinden çıkıyor ve dünyaya yayılıyor.

Ama ne yapacaksın?

Şans bu.

Bize göre dünkü Yahudi ne yapmışsa, yanlarına ne kadar kar kalmışsa ve içimizdeki piyonlar; yani devleti kuran, devlete sahip çıkan sözde kurtarıcı kahraman bir kesim yüz yıl önce ne yapmışlarsa, bugünkü mevcut projeler, bize göre hala o günkü Yahudi’lerin kullandıkları projelerden esinlenerek devam ede gelmektedir...

Ve o projelerin yıkılabilmesi için Lozan anlaşmasının feshedilmesi gerekir.

Mondros, Sevr ve Lozan anlaşmasını derhal bozmak lazım...

Lağvetmek lazım.

Ve ilgaya tabi tutmamız gerekir.

En derin saygı ve sevgilerimle.