1299 NOLU SANDIK'TAKİ CURCUNA?
Malumunuzdur.
Seçim sistemindeki adaletsizliğin "vahameti"!
Ve partiler düzeyindeki "keyfiyetin" hâsıl oluşu.
Seçmene rağmen "seçmene" dayatılan bir tercih.
Demokrasiye yakışmayacak ciddiyette harap bir durum.
İşkenceye dönüşen, dengeleri yıkan.
Fikriyatı "hiçe" sayan bir sistem.
Oyunun kuralı ve nizamı yok. Varsa da; kurala göre oynanmıyor.
Veya uygulanmıyor, uygulatılmıyor.
Kuralı kurumsallaştırmadığımız gibi; işimize geldiği şekliyle "eğip-büküyoruz"!
***
Seçimi yaptık, her şey bitti.
Kimse demokrasi işledi mi?
Sandığa halkın iradesi şeffaf ve gerçek yansıdı mı?
Sandık kontrolü sağlandı mı?
Seçmen "oyunu" kullanırken, sıkıntı yaşadı mı?
Ya da neler yaşatıldı?
Sandık başında "keyfiyete" isyan edip geri dönen oldu mu?
Veya saatlerce "sandık" kuyruğunda tutulan, insanların çektiği eziyeti gören oldu mu?
Sandık başkanları ile müşahitleri "kontrol" eden oldu mu?
Ne yazık ki gören olmadığı gibi, kontrol eden de, soran da yok.
Çünkü tüm bu saydıklarıma bir nebze de olsa "alaka" gösteren olsaydı görürdüm.
Görmedim. Bilakis; sıraladıklarımın hemen hepsini dün bizatihi kendim yaşadım.
***
Günlerdir buradan ifade etmeye çalışıyorum.
Demokrasinin hayat bulması için.
Diyarbakır'ın daha güzel belediyecilik anlayışıyla buluşması için.
Halkın iradesinin "kesintisiz" sandığa yansıması için;
Mutlaka ama mutlaka "oyunuzu" kullanın, sandığa gidin diye.
Öyle de oldu. Sağolsun Diyarbakır halkı bu çağrıya ve "vatandaşlık sorumluluğunu" layıkıyla yerine getirerek sandığa gitti.
Gördüğüm ve yaşadığım manzara ve gün boyu gelen seçime "katılım" oranıyla ilgili istatistikler 22 Temmuz'dan daha fazla bir katılım.
Nerdeyse yüzde 80'i bulmakta.
Yüksek oranda bir katılım.
İnanıyorum ki; az önce yukarıda saydığım "oto kontrol" mekanizması işlem görseydi, katılım daha bir yüksek olurdu.
Halkın iradesinin sandığa yansımasında "daha demokratik ve şeffaf" olunurdu.
***
Şöyle ki; her seçmen gibi, biz de oyumuzu kullanmak üzere sandığa gittik.
Eşim ve kız kardeşimle birlikte. Yenişehir İlköğretim Okulu 1299 nolu sandıkta oy kullanacaktık.
Sabah saatlerinde yoğunluk olur diye, saat 12.00'da gittik.
Oy kullanacağımız sandık, okul binasının girişinde.
Elimizde "seçmen kâğıdı" ve T.C Kimlik Numarasının yer aldığı cüzdanla; salona girdik.
Ne görelim "mahşeri" bir kalabalık. Keyiflendim; "seçime katılımın yüksek" olduğuna.
Eşime söylendim; "Galiba bizim çağrımız yerini buldu. Baksana; ne kadar kalabalık, millet oy vermeye akın etmiş" diye.
Ama bir kaç dakika sonra; "kalabalığın" katılımın yoğunluğunun altında "ezilen bir anlayış" gördüm.
Yoğunlukla oluşan "curcuna" misali ortam tamamen keyfiyet, beceriksizlik ve de "ben bilirim" hükümranlığından kaynaklı.
Ve bir süre "gözlem" yaptım; mevzuunun ayrıntılarını bulabilmek için.
Bu arada; okuldaki diğer sınıfları da gezdim. Aynı yoğunluk var mı diye?
Yoğunluk var ama nizamlı bir yoğunluk. Herkes sırada; biri giriyor, diğeri çıkıyor.
Sınıfın içerisinde "iki kabin", ikişer ikişer alınıyor. Yeni gelenlerin de kimlikleri alınıp, sıraya konuluyor.
***
Ama gel gör ki; 1299 nolu sandık öyle değil. Sınıf aynı sınıf ve ama tek kabin.
5 tane müşahit "oturmuş". Birinin elinde kalem; imza attırıyor.
Bir yandan da çevreye ve vatandaşa da laf yetiştiriyor.
Azarlarcasına. Yaşlı, kadın, genç demeden. Diğer yandan, diğerleri oturmuş.
'Tık' yok. Giderek de yükselen bir tansiyon vardı. Vatandaşlar "homurdanmaya" başlamıştı.
Vatandaşları "sakinleştirmeye" başladık. Olur, biraz bekleyelim.
Ne var ki; dakikalar hatta saatler ilerledikçe; "tahammülsüzlük" başladı.
Duruma müdahale anlamında; sandık başkanına öneri götürdük.
"Bakın tüm sandıklarda iki kabin var. Ve herkes sıraya göre alınıyor.
En fazla vatandaşın beklemesi yarım saat. Bakın burada; 3 saat bekleyen var.
Müşahitler oturuyor, onlar da gelen-gideni kurala göre sıraya alsın. Yoksa böyle gitmez"!
***
Bir süre böyle beklenildi. Yoğunluk giderilir diye?
Ama icraat aynı icraat olunca; "homurdanma" yükseldi.
Karşılıklı "söz düellosu". Çıkışmalar kavgaya varacak düzeye gelen bir tablo oluşunca.
Birçok seçmen olup-bitene lanet getirip "oy kullanmıyorum" deyip, ayrıldı.
Bu şekliyle salondan ayrılanların sayısı; 20 kadar oldu.
Sonradan da geri dönüp oy kullandılar mı bilmiyorum.
Ama bildiğim 1299 nolu sandıkta "keyfiyetin hâsıl" oluşu ve seçmene eziyet edildiği.
Ve bir de şu iddiada bulunuyorum.
İl Genel Meclis Üyeliği, Belediye Meclis ve Belediye Başkan ile Mahalle Muhtarı için konulan "sandıktan" çıkacak oyların eşit olmadığıdır.
Kıyaslanırsa, iş ortaya çıkar.
Çünkü o curcunada; kimi muhtara oy vermedi. Kimi il genel meclis üyelerine oy vermedi. Kimi de Belediye Başkanına.
Sonuç itibariyle; dün 1299 nolu sandıkta ortaya çıkan bu tablo şunu söyletti.
Halkın iradesi sandığa gitti ama demokratik bir şekilde yansıdı mı? Hayır.
Bir dostumun ifade ettiği gibi;
Halen anadan, babadan, dededen kalan "yöntemlerin" kullanıldığı bir seçim sisteminde elbette ki; bu tür "curcuna" yaşanır.
Olup-bitenin sorumluları ne kadar "O sandığın sorumluları" ise de, sistem de, anlayış da "o kadar" sorumludur.
Başkası da değil.