İHMALLERE ARTIK; “KURBAN VERECEK CANIMIZ YOK!”
Asrın felaketinin sene-i devriyesindeyiz!..
Zaman akıp gitse de acılar taze, yürekler yanık, gözler yaşlı..
Unutulmaz, unutulmaması gereken bir felaket..
İki yıl önce, ülke ve millet olarak yaşadık bu derin acıyı!..
O korkunç, o dehşetli, o yüzyılın en büyük depremiydi; 6 Şubat sabahı yaşadıklarımız…
Saat 04.07, akabinde öğlen!..
7.6, 7.8 şiddetinde!..
Peş peşe meydana gelen zelzeleler, doğal afetin en büyük acısını ve yıkımını bize yaşattı!..
Tabi ki ihmallerimiz ve kabahatlerimiz yüzünden!..
***
Deprem alanı geniş.. Almanya’nın yüzölçümüne tekabül edecek bir alan yıkıldı..
11 İl ve ilçeleriyle birlikte, enkaza döndü!..
Canlar, umutlar ve yarınlar toprağa gömüldü!..
Can kaybımız, 54 bin civarında!..
Şu an bile kayıp olanlar var.
Canlı mı cansız mı, nerde olduğu bilinmiyor..
Onbinlerce yaralı, binlerce uzvunu kaybeden, sakat kalan..
Yetim, öksüz, dul!…
Maddi yöndeki, yıkımlar!..
Ki telaffuz edilemez, bir kaç saniyede yerle bir olan milyonların servetleri!..
***
40 bine yakın bina, çöktü..
550 bine yakın konut kullanılmaz hale geldi..
Manevi yöndeki çöküş!..
İşte yaşanan bu yıkıma, sarsıntıya, asrın felaketine karşı, yeryüzünde pek şahit olunmayan tarihi bir sınavla ülke ve millet olarak, yüz yüze geldik!..
Herkes bu enkazın altında, bu ülke kalkamaz, bu millet altında kalır, hükümet çekilir gider, biter beklentisi içerisindeydi!..
Vuku bulan bu zelzelenin acılarına, iç siyasetteki şovmenler de, ayrı bir kahredici yük oldu!!..
Ama, beklenen olmadı!..
Bilakis, iman meşalesini gürleştirdi..
Birliğin, dirliğin, kardeşliğin duygularıyla, sevgisiyle 7’den 70’e herkes karınca misali, deprem bölgesine koştu!..
Büyük bir seferberlikle el uzattı..
Enva-i şirretliklere rağmen, içteki ve dıştaki şer fikriyat ve ideolojilerin körüğüne aldırış edilmeden, maddi ve manevi birliktelik sağlandı!..
Depremin açtığı yaralara şifa olunmaya çalışıldı…
Halen de çalışılıyor..
İki yılda ne oldu sorusuna yanıt dersek?..
Çok şey oldu..
Enkazlar kaldırıldı..
Yer altı ve yer üstü altyapılar yapıldı..
Yıkılan, çöken yapıların enkazları kaldırıldı, yerlerine yeni binalar, konutlar, işyerleri, hastane, okul, cami inşa edildi.
***
11 İli kapsayan deprem bölgesi yeryüzünün en büyük inşaat şantiyesi gibi!..
İller, ilçeler, kasabalar, köyler inşa ediliyor..
İlk anda çadırlara, konteynerlere, devletin verdiği bedelle kiraya gidenler, bugün peyder pey sıcak yuvalarına kavuşuyor, işyerlerini teslim alıyorlar..
Tüm acılara ve kayıplara rağmen hayat devam ediyor gerçeğiyle, yaşama sarılmış vaziyette!…
Hiç kuşkusuz ki, sahadaki vaziyet tümüyle istenilen noktada değil..
Daha çok şey yapılabilir..
O nedenle, her şey güllük gülistanlık diyemeyiz!..
Pembe tablo da çizilemez!
Ki olmasını beklemek de abartı olur..
Çünkü, böylesi devasa alandaki yıkım, çöküş, asrın felaketi diye tanımlanan depremin bir yılda, iki yılda, üç-beş yılda üstesinden gelinerek, yaraların sarılmasını sağlamak kolay değil..
Nitekim sahada görüyoruz..
Onbinlerce insan konteynerde yaşıyor..
Adıyaman'da 56 bin..
Maraş’ta iki katı..
Hatay ha keza..
Diyarbakır’da bile halen konteynerde yaşam mücadelesi veren aileleri görüyoruz!
Yapılması gereken daha çok iş var..
Her zorluğun bir bedeli, mücadelesi ve azmi söz konusu..
Bunlar ikmale geldiğinde, refah ve sıhhat kendini var eder..
Yeter ki dayanışma ruhu terk edilmesin!..
Demem o ki elbette ki, kaybedilen canları hiçbir şey geri getiremez!..
Lakin sarılabilecek tüm yaraların sarılması için var gücüyle mücadele eden, bir devlet anlayışının olduğunu da gözardı edemeyiz!..
Önem arz edici olan ders-i ibret noktasında, bu ölçekte bir büyük felaketle yüz yüze gelmemek, yaşamamak için, yerel ve merkezi idare, kollektif bir çalışma içerisinde çözümler üretmeli!..
Tabi her şey fiziki değil..
Bu ihyanın yanısıra, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan da ciddi bir rehabilite edici olundu, olunmaya da devam edilmeli…
Psikolojik travma, unutulamaz acılar içeriyor..
***
Diyarbakır’ımızdan söz edersek!..
4 bina yıkıldı, 411 insanımızı kaybettik..
Yıkılan binaların şeceresinde, ihmaller ve sorumsuzluklar, çok!..
Hem yerel hem de merkezi idarenin, zaafiyeti var..
Deprem sonrası yapılan tespitlerde yıkım kararı alınan yüzlerce bina, risk taşıyan binlerce konut var..
İşte Özbek Apartmanı ve çevresel tehdidi!..
Mevlana Halit Mahallesi 478. Sokak içerisinde bir bina…
Depremde ağır hasar gördü..
Yıkım kararı alındı..
Aralık başında yıkıma başlandı..
Yıkım sırasında bitişiğindeki Buhara-2 Apartmanı zarar gördü..
İki bina birbirine yapışık..
Kolonlarda çatlaklar oluştu, evlerin duvarları yıkıldı.
7 katlı 30 daireli apartmanda yaşayan bina sakinleri kış ortası dışarda kaldı..
25 daire boşaldı..
Ama 5 daire ise çaresiz işte bu binada yaşıyorlar..
Gidecek başka yerleri yok, ki her an çökebilir.. Soran var mı yok?
***
Beri yanda, Yenişehir ve Bağlar bölgesinin eski yerleşim alanlarındaki, yapılar beterin beteri misali!…
Felaketin habercileri her an yıkılabilir..
Yıkılmayı bekleyen binaların yarattığı tehlike!..
Metruklardan geçilmiyor..
Ve buralar suç ve suçluların arenası gibi..
Buralara dair sürekli gündeme getirip dillendirdiğim mevzu “kentsel dönüşüm….”
Ki geçtiğimiz hafta Diyarbakır Söz’ün manşetine konu ettik..
Acil neşter gerekli, yerinde veya kentsel dönüşüm kapsamına alınan bölgelerde artık kazmalar vurulsun!..
Yeni yaşam alanları oluşturulsun..
Ne var ki, depremin üzerinden iki yıl geçti, bu alanda istenilen o performans sahada yok!..
Valilik, Büyükşehir ve İlçe Belediyesi!..
İvedi bir şekilde, olası felaketle yüz yüze gelmemek, yaşamamak için kollektif bir çalışma içerisinde “kentsel dönüşüme hız vermeleri gerekiyor!..”
Her felakette suç dosyasına geçen günlük karları insan hayatından daha önemli gören zihniyete, kirli çarka dur demeliyiz, kurtulmalıyız!…
Çünkü, bu yöndeki anlayışa, ihmaller zincirine kurban edecek artık bir canımız yok!…
***
Şunu da artık unutmamak lazım..
Yeni yapılaşmada bilimsel veriler ve zemin etütleri esas alınmalı.
Fay hatlarına ve riskli bölgelere imar izni verilmemelidir.
Toplanma alanları, geniş yollar, acil durum tahliye koridorları oluşturulmalı
Modern, teknolojik altyapılı, afet eğitimi veren yeni okullar inşa edilmelidir.
***
ANLAYAN BERİ GELSİN?
Tüm samimiyetimle, söylüyorum!..
CHP’yi ve icra ettiği siyaseti anlayan beri gelsin..
Seçimden söz edildiği an itibariyle, akıl tutulması bir politika izleniyor..
Bir önceki seçimi, hatırlayalım!..
Cumhurbaşkanlığı seçimi..
O tarihte, seçim startı verilmiş, oy kullanılacak tarih belli, sandıklar hazırlanmış..
Seçmene oy pusulaları gönderilmiş..
Ama velakin CHP’nin adayı belli değil..
***
Bugüne gelelim..
Seçim 4 yıl sonra..
Ki erken seçim kararı alınmış değil..
Tarih de yok..
Fol yok, yumurta yok kabilinde bir durum..
Ama gel gör ki, CHP’de fıldır fıldır, Cumhurbaşkanı adayının arayışı var..
***
Eee ne diyorduk!..
CHP’nin iç dünyası, dağınık..
O ihtiras ve koltuk kavgaları bitmediği sürece; CHP ömrü billah ne iktidar olur, ne de bu milletin bizatihi partisi olur!..
Sizce!…
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Yaşanmışlıktan ders-i ibret almayanın akıbeti her daim meçhuldur!…