15 Şubat gerilimi (Vali Toprak’ı yanılttılar?)

Öcalan’ın,

Türkiye’ye “teslim” ediliş yıl dönümü.

Evet,

15 Şubat 1998.

Malum,

Suriye’den çıktı, Kenya’da yakalandı.

Sonra da,

Türkiye’ye “teslim” edildi.

***

Dikkat etmişsinizdir; “Teslim” edildi diyorum!

Çünkü,

Öcalan’ın, Bekaadan çıkarılması,

Suriye’den,

Uçakla gönderilmesi, Kenya’da “derdesti”.

Ve bilahare,

Türkiye’ye “teslim” edilmesi, hiç kuşkusuz ki “O günkü” Türkiye’nin yapısı.

Hele ki,

Hükümet “güç” noktasında buna muktedir değildi.

***

Yani.

Demek istediğim;

Öcalan “Uluslararası güçlerin” tezgâhıyla Türkiye’ye “teslim” edildi.

Zaten bunu bilmeyen.

Ya da kavramayan kalmadı sanırım!

Evet,

Öcalan “uluslararası” bir komplo sonucu hal-i vaziyete geldi.

***

Benim,

Asıl üzerinde durmak istediği konu şu.

Her 15 Şubat gelince,

Özellikle Güneydoğu’da bir “gerilim” ve şiddet sarmalı gelişir.

Olaylar çıkar.

Sokaklar şiddete boğulur.

Protesto gösterileri, “can yakar”, gözyaşı döktürür.

Neden?

Tepkilere, öfke ve eylemlere bakıyoruz ki, “zarar gören” bizleriz!

Başkası değil.

***

Diyorum ki,

Öcalan’ı,

Türkiye’ye “teslim” eden güçlerin başında, ABD geliyor.

Fransa. İngiltere. Yani, ABD ve Avrupa.

Bunlara karşı, bir tepki eylemi, protesto gösterisi.

Ya da; farklı bir eylem geliştirilmiş değil şu 15 yıl içerisinde.

Niye?

***

Ama gel gör ki;

15 Şubat denilince, Güneydoğu’da “gerilim” en üst seviyeye çıkıyor.

Diyarbakır’da,

Hakkari’de, Şırnak’ta, Batman’da.

Protesto eylemleri.

Kepenkler kapalı.

Ve yürüyüşler.

Atmosferin, yarattığı “gerilim” öfkesiyle, ne trajedidir ki zarar gören “yine bizleriz”.

Yani; Kürtler!

***

Bu acı,

Öfke ve eylemler “sanki” Uluslar arası komplocuların umurunda mı?

Değil.

Ne, ABD, ne İngiltere, ne de Avrupa, “rahatsız olmaz” olup-bitene.

Bilakis,

Dış biler, tırnak sürterek, “daha beter kan ve gözyaşı” dökülmesini ister.

İşte; bu yıl da, “yine gencecik bir evladı” kaybettik.

Kaç tanesi de, sakat.

Yaralıları ve gözaltına alınanları saymıyorum.

Tabi ki, “günle alakalı” meydana gelen maddi zarar-siyan ayrı.

***

ŞAHİN’İN ÖLÜMÜ VE DÜŞÜNÜLMESİ GEREKENLER?

Şahin Öner.

Daha 19 yaşındaydı.

Kürt gençlerinden biriydi

Birçok hayali vardı...

Ancak, hayatının baharında, “katledildi”.

Onun gibi,

Nice bu vatanın “evlatları”, kurban gitti bu “kirli” çatışmaya.

50 bin can verildiğinden söz ediyoruz.

Evet,

Şahin’in ölümüyle Öner ailesinin hayatı kâbusa döndü.

Anne-baba ve kardeşler, acı içerisinde.

***

Yaşananlar; “iyi mi oldu?”

Hayır.

Kim zarar gördü?

Allah aşkına.

Hakikatler,

Ve olup biten meseleleri “iyi analiz” edelim.

Bu işe alet olanlar. Devlet aklı, BDP ve tabi ki, biz Kürt halkı...

***

Özelliklen de; Barış süreci “devam” ederken!

Taraflar, müzakerelerin de ötesine, “anlaşma” zeminine doğru yürürken.

En önemlisi, toplumsal bazda “silahların susması” konusunda hemfikir hasıl olmuşken.

Ümitler.

Beklentiler, “an” meselesi iken, kucaklaşmaya!

Şiddeti, acıyı, kan ve gözyaşını “körükleyen” düşünce kabul edilir mi?

***

Şehrin, gerilmesi.

Dağda bayırda operasyonların artırılması.

Uçakların, bomba yağdırma rotasına girmesi.

Velhasıl;

Bunlar “barışa ve sürece” pozitif değil, negatif katkı sunar.

Bilmeliyiz ki;

Kim bu ölümlerin bitmesini istemiyor ve bu işten rant sağlıyor?

Barış konuşulurken barışın zıttı olan kanı akıtmak, savaş diye diretmek kime ne kadar fayda sağlayacak?

***

VALİ TOPRAK’I KİM YANILTI?

İşte; Şahin Öner böyle ‘sürece” suikast malzemesi olarak katledildi.

Bakın; önce “elinde bomba vardı” denildi.

Ve bu bombadan öldü diye açıklama yaptırıldı.

Sonra hakikat ortaya çıktı ki; “ölüm” nedeni öyle değil.

Dikkat edin;

Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak bile bu meselede; yanıldı ya da yanılttılar.

Elbette ki;

Valinin yanıltılmasında kasıt var mı bunu ortaya çıkaracak ve hesap soracak olan da vali ve yargı makamları olacak?

***

Vali Toprak dün ilk kez basına konuştu.

Ve sıcağı sıcağına basına yansıyan “Polise atmak istediği el bombası sonucu öldü” şeklindeki talihsiz beyanatına açıklık getirdi.

Dedi ki;

”Ben resmi açıklama yapmadım. Yazılı açıklama yapmadım, kameralara konuşmadım.

Beni arayan gazeteciler sordu, bana gelen ilk bilgilere dayanarak şifa yen söyledim.

O esnadaki meramı anlattım.

Sözlerim çarpıtıldı. Konuyu polemik malzemesi yaptılar.”

***

Doğrusu,

Bu yanılgı ve “meram” sözünden sonra asıl “aydınlanması” gereken soru şu?

Vali beyi kim yanılttı?

Hele ki,

Şahin Öner’in “ölümünün” üzeri örtülmek için kim böyle bir plan uyguladı?

Bu konular karanlıkta bırakılmamalı.

Çünkü, bir hayl-i vicdanlar “sızladı”

Devletin ve tabi ki Vali Toprak’ın ciddi manada; “güveni” sorgulandı.

O nedenle;

Şahin Öner’in “ölümünün ve yaşanılanların” tüm yönleriyle üzerine gidilmelidir.

Aydınlanmalı.

***

Maalesef;

Siyasal iktidar yani hükümet bu olayda kötü not aldı.

Henüz hiçbir kabine üyesinden açıklama yok.

Özellikle,

AK Parti Diyarbakır Milletvekillerinden de.

Şahin’in katilleri bulunmalı.

Yargı yoluyla hesabının sorulması sağlanmalı.

Kimin ihmali, kusuru veya kasti varsa da gereken yapılmalıdır.

Yoksa böyle fevri olaylar barış sürecinde karşılıklı iyi niyet ve güven duygularına zarar verir.

***

PAZAR SOHBETİ!

Unutmadan,

Pazar günkü Uzay ve Söz tv’deki “Pazar Sohbeti” programımın konuğu, Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç.

Dicle Üniversitesi,

Akademik çalışmalar..

Öğrenci,

Ve sorunlar, masaya yatırılıp tartışılacak.

Keyifli bir sohbet olacağına inanıyorum.

O nedenle; kaçırmayın diyorum.