2005'İN RUHU "HALA BİZDE" DİRİ!…

Cuma günü kadim şehir adına tarihi bir gündü!…  Ağır misafir, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı..  "Ser seran, ser çavan.."..

Diyarbakırlının deyimiyle, "başım gözüm üstüne hoş geldiniz, sefalar getirdiniz?" diye karşılandı… Kent, "coşkulu" bir karşılama, kalabalık bir hazırum oldu!..

Özellikle, Bağlardaki "karşılama" jesti, "moral ve motivasyon" ölçüsünde, Erdoğan'a doping oldu!…

Öyle ya, uçaktan inip şehre gelince, ilk güzergahı Bağlar ilçesiydi..

Ve burada, "hep olaylar" olurdu… Yerel yönetimlerin "hizmetsizliği", çöp ve barikatların engeliyle, karşılanırdı..

Ama bu kez öyle değildi.. Hüseyin Beyoğlu'nun "Belediye Başkanlığı" görevini almasıyla, gerçekleştirdiği "sosyal belediyecilik" anlayışı ve halkla olan entegrasyonu, ter-u taze kucak ve sevgi muhabbetiyle, Erdoğan ilk adımını "coşkuyla" gördü.

Nitekim bu sinerji, Erdoğan'ın gezisi boyunca kendini hissettirdi.

Cuma Namazını Fatih Paşa Camii'nde kıldı…

Hendek ve barikat terörü sırasında yakılıp-yıkılan tarihi bir cami..

Diğer ismiyle, Kurşunlu Camii.. Zaten ilk olarak "mübarek" günün mübarek farzını eda edip, kameraların karşısına geçti Erdoğan..

Ve mesajı şu oldu, "birileri yakıp, yıkıyor, ama biz imar edip, onarıyoruz…"

60-70 yıl önce, Türkiye'nin başına "kabus gibi çöken" inkar ve asimilasyonun, inanca vurulmak istenilen prangaların, dönemsel işbirliğine de, dikkat çekerek, tabiri caizse "şamar" indirmiş oldu, buradaki duruşuyla!…

***

İl Danışma Toplantısındaki "Biji Serok Erdoğan" sloganlarıyla karşılanması..

Merhum Kayahan'ın "Bizimkisi bir aşk hikayesi" şarkısının gençlerle birlikte okunması…

Ardından, PKK'nın bölgedeki "korku imparatorluğunu" yıkan, Diyarbakırlı annelerin bulunduğu "çadırı" ziyaret edip, görüşmesi..

Annelerin bedduasının bu beladan kurtulmanın vesilesi olacağına dair sözleri..

İl Valiliği önündeki toplu açılışın yansıması!..  Ve buradan yükselen onun samimiyeti, yüreğinden gelip, ağzından dökülen sözcüklere yansıma hali…

Diyarbakır'ı şairin, "Dicle ile Fırat arasında ipekten sedirlerinde Kur'an okunan, açık pencerelerinden gül dolan, güneşin beyaz köpüklerinden yanmış bir şehir.

Bir eski kanatlar ülkesi" diyerek tarif etti...

***

Erdoğan selamlaması da anlam yüklüydü...

"Evet, işte bu kadim şehri, Hazreti Ömer'den selam alan, Hazreti Ömer'e selam gönderen bu şehri, toprakları üzerinde 10 peygamberin, 500 sahabenin mezarı olan bu şehri, Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ün fethine giderken feyz aldığı bu şehri, Sultan Alparslan'ın Malazgirt'e giderken surları önünde dua ettiği bu şehri, Haçlı Ordularını defalarca bozguna uğratan Sultan Kılıçarslan'ın metfun olduğu bu şehri, nice alimlere, gönül sultanlarına sanatçılara ev sahipliği yapan bu şehri, velhasıl ezelden beri bizim olan ve inşallah ebede kadar da bizim kalacak bu şehri tüm kalbimle selamlıyorum..."

***

 

KÜRT SORUNUNU BİZ ÇÖZERİZ!…

Gelelim, Erdoğan'ın halka hitaben yaptığı konuşmadan öne çıkan başlıklar…

"Kürt Sorununu Biz Çözeriz.."

Erdoğan, "Kürt meselesiyle" alakalı, "duruşuna" yönelik eleştirileri, şu cümlelerle yanıtladı…

-" Geriye dönüp; 20 yıllık muhasebeyi yapalım.. Biz ne dedik, ne yaptık?.. Onlar ne dediler, ne yaptılar?.. Biz Diyarbakır'da 2005 yılında size ne dediysek dün de oradaydık, bugün de, yarın da aynı yerde olacağız..

-" Biz tüm samimiyetimizle "barış, kardeşlik, çözüm, adalet, hak, özgürlük demokrasi" dedik. Biz ret, inkar, asimilasyon politikalarını ortadan kaldırıp, hak ve özgürlük eksenli bir yaklaşımla, asırlık meselenin çözümüne yöneldik?

-"Peki, bunlar yani terörden beslenenler, terörü destekleyenler, terörü açık telin etmekten korkanlar, sırtını size değil de PKK'ya dayayanlar ne yaptı?.. Gelin bugün hiç eğmeden, bükmeden açıkça bunları konuşalım.

***

ÇÖZÜM SÜRECİNİ BİZ SONLANDIRMADIK..

Konuşmasının büyük bölümünü, "Çözüm sürecinin" nasıl "zehirlendiğini" kimin "müsebbip" olduğunu, anlatmaya ayırdı…

"Anneler ağlamasın, akan kan dursun" şiarıyla, süreci ikmale getirdiklerini söyledi..

Erdoğan "dış müdahalelere" de dikkat çekti..

"-Biz çözüm sürecini niye başlattık?

Yeter artık anneler ağlamasın, akan kan dursun, yeter ki milletimizin her inançtan, insanıyla kardeş olsun dedik.

 Bölge insanı demokrasiden, ekonomiden büyümeden nasibini alsın diye "baldıran zehri de olsa bu meydanda içeriz" dedik.

-"Samimiyetle başlattığımız bir süreci bunlar zehirlediler, istismar ettiler.

Ve sonunda tamamen yıktılar.

Çukur eylemleriyle bölgede yaşayan vatandaşlarımıza tuzak kurdular.."

"-Küresel emperyalizmin ülkemizde yaklaşık bir buçuk asırdır kaşıdığı yarayı kapatmak için evet çözüm sürecini biz başlattık.

Ama çözüm sürecini sonlandıran biz olmadık.

Çünkü, çözüm süreci bunların kötü niyetli, art niyetli, gizli gündemleri sonucu sonlandırıldı.

-"Güya siyasetçi kimliğiyle ortada gezinenler de hiçbir zaman şiddetle, terörle aralarına mesafe koymadılar.

Hiçbir zaman meşru demokratik, hukuk düzeni içinde siyaset yapmayı düşünmediler.

Diyarbakır'ın surunu, Silopi'yi köstebekler gibi kazıp, siz ne yapıyorsunuz demediler, diyemediler?..

***

HANGİ HUKUK, ADALET, DEMOKRASİ?..

"Hendek ve Barikat" terörünün yarattığı zehirlenmeden söz ederken, meydandaki Diyarbakırlıları "hakem" olma noktasında Erdoğan şu sorgulamayı yaptı?..

*-Allah için söyler misiniz? Dünyada hangi devlet buna müsaade eder?

 Hangi hukuk, adalet, vicdan buna göz yumar.

Utanmadan sıkılmadan hala barış, kardeşlik, hukuk demokrasi diyorlar.

Siz bu kavramları en son ağzına alacak kişilersiniz ey HDP…

-" Siz bu ülkede ve bu bölgede kendinizden olmayan kimseye hayat hakkı tanımadınız.

Çünkü, şiddet, dayatma, terör bunların ruhuna işlemiş.

Bunların işi gücü yalan.

Yanındaki ortağı CHP onun da işi gücü yalan.

Sürekli yalandan mağduriyet sizlerin hak ve hakkaniyet duygularını istismar etmeye çalışıyorlar.

"-Diyarbakır tarih boyunca hep medeniyet şehri, barış, huzur refah şehri olmuştur.

Bir zamanlar Türkiye'nin ilk 5 sanayi şehrinden biri Diyarbakır'da. Sonra karabasan gibi, bölgenin özellikle Kürt kardeşlerimin üstüne terör felaketi çöktü.

Türkiye'nin diğer şehirleri gelişip, serpilirken terör Diyarbakır'ı sefalete, yoksulluğa, işsizliğe mahkum etti.

***

DİYARBAKIR CEZAEVİ MÜZE OLUYOR.

Erdoğan uzun süredir dillendirilen, konuşulan ve benim de defalarca kaleme alıp, irdelediğim Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nin, "tarihin kara ve vahşi" lekesi olarak, kendini diri tutan, buranın "Müzeye" dönüştürülmesi yönündeki, beklentiye yanıt verdi..

Ve bir müjdem var diyerek, seslendi..

"-Geçmişte uzunca bir dönem adı zulümle, işkenceyle, insanlık dışı muameleyle anılan Diyarbakır Cezaevi'ni yakında boşaltıyor ve kültür merkezi olarak sizlerin hizmetine sunuyoruz.  Böylece Diyarbakır'ın hafızasındaki bir kötü anıyı ortadan kaldırılmış oluyoruz.*

***

Diyarbakır Cezaevi, tarihe işkenceler, açlık grevleri, ölümler ve intiharlarla geçen bir mekandı. 12 Eylül darbesinin en büyük utanç merkezlerinden biriydi. Ünlü ABD'li basın organı The Times gazetesine göre bir dönem, "Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevinden biri oldu.

1980 yılında E tipi cezaevi olarak Adalet Bakanlığı tarafından yaptırıldı. 12 Eylül sonrası askeri yönetime devredilerek Sıkıyönetim Askeri Cezaevi olarak kullanıldı. Cezaevi, darbe sonrası işkencelerle ön plana çıktı. 1981 - 1984 yılları arasında cezaevinde 34 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi sakat kaldı.

***

Hapishaneye gelenler 'hoş geldin dayağı' ile karşılanıyordu. İşkence görülmese bile şartlar çok zordu. Diyarbakır Cezaevi’nin adı o dönem cehennemdi.

Diyarbakır Cezaevi’nde ölenlerden biri de siyasetçi Altan Tan'ın babasıydı. “O dönem, yoğun işkencelere sahne olan Diyarbakır Cezaevi terör örgütü PKK'nın örgüt üyesi devşirdiği bir yere dönüştü. İşkenceye uğrayan mahkumların birçoğu daha sonra terör örgütüne katıldı.”

Şimdi, cezaevi için yeni bir dönem açılıyor. İnsanlık dışı muameleyle anılan cezaevi, kültür merkezine dönüştürülecek.

***

MELAYE CİZİRİ'DEN KASİDE

Erdoğan'ın Diyarbakır meydanında kendisini dinlemeye gelen, "gönüldaşlarına" seslenirken, Melaye Ciziri'den okuduğu kaside.. Ki, alandakilerle tek ağızdan sesleri yükselterek, okuması… Denir ya; işte yürekten "dile" yansıyan o ses!.. Aynen de öyle!…

***

Ey Şehinşahê mu'ezzem heq nigehdarê te bî,

Sûreyê Inna Fetehna dor û madarê te bî…

Ey Yüce Şahlar Şahı, Hak koruyucun olsun senin,

İnna Fetahna Suresi çevrende Sur’un olsun senin…

***

 

Erdoğan'ın Diyarbakır'a gelişleriyle alakalı; "sadece biz buraya açılış ve ziyaret yapmak için gelmedik" deyip, satır arası geniş şu cümleyi kurması da, yarına dair "bir şeylerin olabileceğine" sinyal çakıyordu.. Şöyle ki;  "Biz bugün buraya aynı zamanda Diyarbakır'ı dinlemek, Diyarbakırlılarla istişare etmek, Diyarbakır'la olan kavlimizi yenilemek için geldik"

***

Sonuç itibariyle, Erdoğan "kanayan" milli meselelere bu minvalde yaklaşım gösterip, önümüzdeki zaman için "yeni yolların" açılabileceği, tahlilini sonuçlandırırken… Diyarbakır için de, önemli mesajları oldu.. Özellikle, Şehir Hastanesi'nin "ihalesi…" Malum, "şu ay, bu ay, şurada yapılacak, burada yapılacak" misali, bir yıla yakındır, gel-gitleri yaşıyorduk.. Buna da nokta koyuldu.. 19 Temmuz'da "yapım" ihalesi yapılacak.. İki ay içerisinde de "ilk kazma" vurulacak… Kent ulaşımı adına elzem olan, ama hep konuşulup, raflarda tutulan "raylı sistemin de", yapım ihalesi aşamasına gelmesi..

***

Velhasıl!… Erdoğan hem konuştu, hem istişare etti, hem de, sürprizleri oldu, pek tabi ki, gelecek adına da iki yönlü "bir özeleştiriyi de" ikmale getirdi.. Özellikle, "açık mektupta" dile getirmiş olduğum ve AK Parti ile seçmen arasında "oluşan" ıraklığın acilen giderilmesi yönündeki, önerimize de kulak verildi sanırım…

***

Nitekim şöyle seslendi...

"Elbette 20 yıllık bir siyasi partinin içinde kendini dışlanmış hissedenler, belki kalbi kırılanlar, farklı sebeplerle teşkilattan ayağı soğuyanlar olabilir.

"Bize düşen en önemli görev, bu kardeşlerimizi tespit edip iletişim kurarak, gerekirse ayaklarına giderek yeniden davamıza kazandırmaktır.

"Önümüzdeki dönemde yeni üyeler, yeni yüzler, yeni yol arkadaşlarıyla saflarımızı sıklaştırırken parti kadrolarımız içindeki muhabbet iklimini daha da güçlendirmek mecburiyetindeyiz.

"Sizlerden, sandık müşahidinden mahalle temsilcisine, il başkanından milletvekiline tam kadro sahada olmanızı istiyorum."

***

Gençlerle buluşması..

Neşet Ertaş'tan "gönül bağları" türküsünü söylemesi!..

Denir ya, Erdoğan'ın gelişi "sürpriz" oldu, karşılaması coşkulu, konuşması "umut" verici, okuduğu türküyle de, "gönül bağlarının" dirliğine ve birliğine, yeni bir akımdı..

Tabi beklenti ve hissiyat oluşan sinerjinin somuta ermesidir..

Yani, 2005'teki "ruhun" kapsayıcılığıyla; yeniden kucaklaşabilmek!…

Bir bütün olarak..

Yoksa, "her şey" suya yazılmış yazıdan öteye gitmez…

Zaman içerisinde, akıp gider..

 

***

GÜNÜN SÖZÜ

Ne etrafınızı kıracak kadar sert, ne de karşınızdakilere cesaret verecek kadar yumuşak olunuz.