3 MAYIS'IN ÖNEMİ Mİ?
Bu yazıyı;
Önceki gün burada neşretmem gerekirdi.
Ama,
Ülkenin ve bölgenin "şiddet üretici" atmosferinden dolayı ötelemek zorunda kaldım.
Belki,
Yazının bugüne ve yaşanılanların "önemine" uygun bir zaman içinde, yeri değil.
Ancak,
Bir sonraki güne "havale etmek", sohbetin mevzusunu bayat hale getirir.
Neyse diyelim.
Evet,
Mesleğimiz açısından;
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü önem arz edici.
Günle alakalı,
Tarım ve Bakanı Mehmet Mehdi Eker'le yemekte buluştuk.
Daha doğrusu;
Tüm basın çalışanları bir araya geldik.
Yemek,
Atmosferini burada aktarma gayesinde değilim.
Ancak,
Gün münasebetiyle "mesleğimizin" biraz hal-i ruhiyetinden, süreç almak istiyorum.
* * *
Şöyle ki;
Belki;
"Mesleki" ifade noktasında klişelenmiş bir serzeniş olacak?
Ama ne demişler; "elden ne gelir?" diye!
Çünkü
Mesleğin havasını ve tozunu teneffüs ettiğim tarihten bu yana.
Ve öyle görüyorum ki.
Bu durum;
Beni de ve benim gibi on binlercesini, hatta "yeni mesleğe atılmışlar" dahi.
Mevta olup,
Toprakla buluşsalar dahi, "bu mevzu" hep, müzmin bir hadise olarak var olacaktır.
Basının "aşılmazları" diye!
* * *
Evet. Ülkemin;
"Basını özgür mü" sorusuna yanıt var mı?
Sizce,
Yani bizce,
Veyahut ahalice sorulursa; "basın özgür müdür?" diye.
Verebilecek, net ve kesin bir ifadeniz var mı?
Sanmıyorum.
Ve "ne mümkün" diyorum.
Çünkü,
Basının mesleki "özgürlüğü" için, "ne evet ve ne hayır" demek ne hazindir ki çok zor.
Olmadığı içindir ki;
Mevzu "müzmin" bir hadise olarak, hep masada!
Mesleğin,
Çeyrek asrını devirmeme rağmen halen görüyor ve yaşıyorum "basın özgür mü" halini.
* * *
Peki,
Bu hal-i ruhiyetin sebebi mucibesi nedir derseniz?
Hepimiz, mesuliyet olarak?
Diyorum ki,
Mesleğin, patronlarından, çalışanlarından, siyasal iktidarlardan ve tabi ki "rejimin" marifetinden ileri geliyor?
Doğrusu,
Sınıfsal ayırım belki belli bir çizgiye kadar "yol" aldırır fikri analiz noktasında.
Ama,
Hadise "yekvücut" irdelenmesi gerektiği için "her kesimin", enkazın dokusunda "yıkımı" vardır.
Eğer;
Bugün hala demir parmaklıklar arkasında 70 gazeteci bulunuyorsa.
Binlercesi de,
Adliye koridorlarında mekik dokuyup, dava dosyalarından yargılanıyorlarsa.
* * *
Niye;
Yazdın, niye söyledin ve niye düşündün "soruları" demoklesin kılıcı gibi duruyorsa.
Yazarına,
Gazetesine,
Ve düşüncesine "göre" farklı muamele ve yargısal işlem uygulanıyorsa.
En önemlisi;
Patron da, çalışan da "kendi" ağını eleştirip-isyan ediyorsa!
Dahası;
Mevcudiyete dahi devasa bir tahammülsüzlük varsa.
Enva-i kesim.
Asker mi, polis mi, hâkim mi, savcı mı?
Siyasetçi mi,
Politikacı mı, hükümet mi, parti liderleri mi?
Ya da,
Yerel zeminde, vali mi, belediye başkanı mı, feodalite mi?
Hangisi,
"Basının" dokusundan memnun.
Ya da,
Hangisi "basının" özgür ifadeye sahip olması noktasında, samimi!
Hiç biri.
Olmadığı gibi;
Hepsindeki "ana ilke" basın yazmasın, toplum aydınlanmasın.
* * *
En hassasiyet ihtiva edicisi de;
"Aman bana dokunmasın" yandaşım olsun düşkünlüğüdür.
Onun için değil midir ki;
"Son yıllarda" önlenemez bir ağ geliştiren "yandaş medya" atmosferinin varlığı.
Ciddi bir hadise.
Garip olan da; "işine gelirse" düşüncesinin, sirayeti!
O da şu, her olumsuzluğun müsebbibi ve sorumlusu "medya" gösterilmesi.
Toplum,
Çıldırma noktasına gelmiş, sokaklar kan gölüne dönmüş.
Elde silah,
Hedefte insan, cinayetler işleniyor, katliamlar yapılıyor.
Orantılı,
Orantısız "gücü yetene" şiddet hâkimiyeti yaşanıyor.
Yolsuzluk mu,
Usulsüzlük mü,
Hırsızlık mı, üçkâğıt mı, bilumum, rezillik mi?
Kimse;
Bu gerçeklerin "neden ve niçin" yaşandığından, bahsetmiyor.
* * *
Tek dedikleri; "basın kışkırtıyor".
Fatura,
Yine basına kesilip, "iş ve vahim hadise" görmezden geliniyor.
Ülkenin,
En hassas ve kanayan hadiselerine "gösterilen" ilgi gibi, "vur abalıya" misali.
Bakın,
Seçim sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde.
Partiler,
Ve adaylar düzeyinde "inanılmaz" bir ziyaretçi trafiği içerisindeyim.
Gelenlerin,
Hepsi diyebileceğim zevat "tepkisi ve eleştirisi" şu, "basın bizi yazmıyor"
Tabi,
Bu ifadenin yerel bazda "samimiyet" içerdiğini ifade etmem mümkün değil.
Kendimizden;
Örnek vermezsek de diğer basında görüyorum ki, "her kesim" haber konusu.
Ancak,
Onlardaki düşünce "yandaş" alabilmedir.
Bizi,
Daha öne çıkarıcı haber ve yorumlar yapılsın babında.
İyi,
Güzel de, "hiç düşünüyor musun" bu mesleğin üretici ve çalışanlarının ne gibi;
Zorluklarla boğuşup, "ahali bilgilensin" diye mücadele verdiğini?
Aç mı, tok mu, sosyal güvencesi nedir?
Veyahut,
Kuruluşun 'ayakta' kalabilmesi için ne yapar diye?
Yok!.. Yok!.. Yok!...
* * *
Velhasıl,
"Vahim bir yıkım" süreci içerisinde, debelenip duruyor isek de.
Hala da,
Bizi ayakta tutan ve "varlığımızı" kabullenen bir güç var.
Her ne kadar,
Yanlış yapan, yandaş olan, bağımlı olan var ise de.
Farklı,
Bir "basın" düşüncesini savunan kesim hala da vardır.
O da şudur;
"Kafanı kır, kalemini de kır, yoksul da yaşa."
Ama sen sen ol;
"Sakın ola" o kalemi ve o mesleğin "kutsiyetini" satma.
Ki,
"Özgür Basın" mücadelesinde, çaban boşa gitmesin.