32 Üniversiteli genç!
Hiç düşünüyor muyuz? Yanıbaşımızda, caddede, sokakta, kaldırımda, trafik ışıklarında, kavşaklarda.
Ya da ıssız, köhne, harabe yıkıntılar içerisinde 'çökmüş', üstü-başı yırtık. Harap vaziyetteki 'çocukları'!
Kimine 'sokak çocuğu', kimine 'sokakta çalışan çocuk' ve kimine de, 'balici, tinerci, bağımlı' çocuk diyoruz.
Her ne kadar belli kurum ve uzmanlar, 'farklı' isimlendirmeyle farklı yaklaşımlar gösteriyorsa da.
Özü 'itibariyle' hepsinin; üreme ve çoğalma kaynağı 'yoksulluk, göç, aile içi şiddet ve geri kalmışlık'!
***
Bugün ülke genelinde bu 'kahredici' sosyal bunalımın ağına kurban olmuş insan sayısı, yüz binlerle ifade ediliyor.
Ve her geçen gün de, bu rakam 'dehşet' verici bir şekilde büyüyor. Ne yazık ki; bu dehşetengiz çoğalmaya karşı vahim bir umursamazlık içerisindeyiz.
Görüyorum ve şahit oluyorum! Mendil-sakız satan, ya da elinde cam-sil otomobil camını silen. Kaldırımda 'tartı', buyrun abi kilonu öğren diyen.
Elinde 'bali' torbası ya da 'tiner' yanaşıyor 'ekmek parası' diye. Peki, biz ne yapıyoruz, tüm bunlara karşı.
'İteliyoruz' hem de küfürlü ve aşağılayıcı bir şekilde; 'defol' diyoruz. Aslında; en büyük 'yıkım' işte bu tavrımızdır.
***
Çünkü 'onu itelemek', dışlamak ya da aşağılayıcı tavır içerisinde 'sokağa' mahkûm ettirmek, bir 'suçlu' yetişmesine onay vermiş oluyoruz.
Diyeceksiniz ki 'ne yapalım'! Uzattığı mendili alırsak, ekmek parası diye 'dilenci' misali para verirsek 'sokağa' teşvik etmiş olmuyor muyuz?
Onların sırtında 'para kazanma' düşüncesinde olanların 'iştahını' kabartmış olmaz mıyız? 'Kolay para kazanma' yolu tercihi olmaz mı?
Evet! Haklı ve doğru bir yaklaşım. Ama bu değildir ki; 'az önce' ifade ettiğim gibi 'çocuğu itelemek, küfürle aşağılamaya' ona iyilik yapmaktır.
Bilakis 'en büyük' düşmanlıktır. Ailesinden 'dışlanan' bir çocuğun ruh haline bir de toplumun 'dışlaması' eklenince, varın gerisini siz düşünün.
***
Hırsızlık, kapkaç-yankesicilik, soygun, gasp, uyuşturucu, fuhuş, adam yaralama. Ve tüm bunların 'üretimi' olan suç örgütleri.
Bugün ülkemizde 'varlıkları' ve geldikleri sayı oranı inanılmaz derecede. Çünkü suç örgütleri 'zafiyetleri' doldurmak için var olurlar.
İşte toplum ve devlet olarak en büyük 'zafiyetimiz de', çocuklarımıza ve sokağa mahkûm edilen çocuklara 'yeterince' sahip çıkmayışımızdır.
Taktir edersiniz ki, ister birey düzeyinde olsun, ister sorunun genel yapısı olsun. Siz ona karşı 'dışlama' gösterirseniz. Ve kabul etmez iseniz.
Bir süre sonra 'tehlike ve suçlu' olarak karşınıza dikilir. Ama siz kabul ederseniz, 'onun' kontrolü ve çözümü sizin insiyatifinizde olur.
***
Öyle ise; 'topyekûn' hareket etmeli ve bu çocuklara yardım eli, sevgi kucağı, insani değeri 'uzatmalıyız'! Belki bireysel noktada 'bir anlam' gelişmez. Ama toplumsal bakış ve düşünce eforuyla; 'tamamen' giderilmezse de; en azından azaltılabilinir. Kontrolü rahatlıkla sağlanabilir.
Bu da; 'toplumsal dinamiğin', kurumsal aktivitelere hakim olmasıyla mümkündür? Yani devletin mekanizmasını bu alanda çalıştırmalıyız.
Çünkü 'o sokaktaki çocuk' ne zaman ki 'benim çocuğum da olabilir' düşüncesini geliştirirsek, işte o zaman 'üstesinden' gelmiş oluruz.
Bakınız size çok basit bir örnek vermek istiyorum. İki gün önceydi; gazetemizin birinci sayfasında; 'Sokaktan Üniversiteye uzanan yolda 32 genç'!
Başlıklı bir haber yayınlandı.
***
Dikkatinizi çekti mi, çekmedi mi bilemiyorum. Ama benim; çok çekti. Ve düşündüm; 'imkân ve azim' birleşince, aşılmayacak engel yok.
Hele başarılmayacak iş hiç yok. Nitekim bu 32 genç de 'sokakta mendil, sakız, tartı' işi yapıyordu. Ama bir gün; 'onlara' el uzatıldı.
75'inci Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi 'kucağını' açtı ve 'hayallerine' ulaşabilmelerinde; 'rehber ve yol gösterici' oldular.
Ve bu 32 genç, yoksulluğun tatsız yüzüne karşın, okuma istekleri sayesinde hayalini kurdukları üniversiteye yerleşme başarısını gösterdi.
Şimdi artık onlar 'birer üniversiteli' genç. Okuyacaklar ve bir zaman gelecek, bu ülkenin 'yönetiminde ve yönlendirilmesinde' söz sahibi olacak.
***
"Bu yaşıma kadar hep çalıştım" sözleriyle yaşadıkları sıkıntıları anlatan öğrencilerden Recep Türk bakın ne diyor?
'İmkan ve Azmin' birleşmesiyle 'hayallerin' nasıl gerçeğe dönüştüğünü. "Şu ana kadar hep çalıştım. Babam hasta olduğu için aileme ben baktım. Bu yıl Ali Gaffar Okkan Lisesinden mezun oldum. Hep takdirle geçtim. Merkez yetkililerinin desteğiyle bir dershaneye giderek ÖSS`ye hazırlandım. Bugüne kadar bir yandan okula gittim bir yandan da çalıştım. Çalışmak zorundaydım. Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji öğretmenliğini kazandım. Sülalemde üniversiteye gidecek ilk kişi benim. Bunun gururunu yaşarken bir yandan okulu nasıl bitireceğim diye kara kara düşünüyorum. Biz 8 kardeşiz ve babam işsiz. Bize sahip çıkılsın istiyoruz."
***
Ücretsiz olarak gittikleri dershanede aldıkları eğitim desteğiyle üniversiteye yerleşen 3 kız kardeşten Fatma Özçelik de dershaneye gidebilmek için bir yıl çalışarak para biriktirdiğini, ama başarılı olamadığını, daha sonra 2 kız kardeşiyle toplum merkezine geldiğini söylüyor. Özçelik, Gümüşhane Üniversitesi Jeoloji Mühendisliğini kazandığı için çok mutlu. Ve bakınız Özçelik 'kız çocuklarına' ailelerin gösterdiği 'olumsuz' tavrı da şöyle anlatıyor: "Ailemiz önce karşı çıktı. Ama sonra razı oldular. Hem çalışıp hem okumayı düşünüyorum"
Evet! Sokaktan Üniversiteye uzanan 'hayat' hikâyeleri aslında 'filmlere konu' olabilecek nice dramlar içermektedir. Yaşadıkları her gün 'bir film'!
***
Buradan sesleniyorum; 'ilgili-ilgisiz' herkese bunlar düne kadar 'o itelediğimiz, küfürlerle aşağıladığımız' sokaktaki çocukların arasında idiler.
Ama bugün ' dehşetengiz' hayattan sıyrılıp 'hayallerine' kavuşabilmenin koşusu içerisindeler. 'İmkan ve Azmin' buluşmasıyla.
Ancak herşey yine de bitmiş değil. Daha alacakları mesafe çok. Ki bunu da ifade ediyorlar; 'okuyabilmemiz için imkân şart'.
O zaman; 'bu hayallerine' huzur ve güven içerisinde ulaşabilmeleri için bizlerin ve sizlerin 'desteğine' ihtiyaçları vardır.
Hem maddi hem de manevi anlamda! 'Burs mu, nakdi yardım mı, ya da aileye iş imkânı mı?'
Üstadın dediği gibi; 'destek ol da' nasıl olursa olsun; yeter ki 'katkın olsun'!
***
Sosyal Hizmetler İl Müdürü Oktay Taş "32 evladımızı üniversiteli yaptığımız için gururluyuz" diyor. Ve bu hedeflerini 'büyütmek' istiyor.
Onlar bize 'gurur ve teşvik' kaynağı oldular. İnanıyoruz ki; önümüzdeki seneler bu rakamı katlarız. Bu desteğimizin meyveleridir'!
Evet!'Umut ve başarı' tamamen 'imkân ve azmin' birleşmesinde saklıdır. Eğer bu hayat akışı sağlanırsa, daha çok sokak çocukları hayaline kavuşur.
Onun için diyorum ki; Sokakta çalıştırılan çocukların arkasında yatan en önemli neden hiç kuşkusuz ekonomik yetmezlik, yani yoksulluktur.
Sokakta çalıştırılan çocukların ortak noktası, mensubu oldukları ailelerin kalabalık ve yoksul oluşlarıdır.
***
Ne yazık ki bu da bizde çok. Hele plansız göçler sonucunda yeterli gelir elde edemeyen göçmen ailelerin ekonomik sorunları, çocuğun sokağa salıverilmesinin başlıca nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da sokağın özgür ortamını mekân edinmelerine neden oluyor.
Her geçen gün biraz daha derinleşen ekonomik kriz yoksullukla birlikte şiddet ve ahlaki çöküntüyü de arttırıyor.
Kendi yaşamını kurtarmak için herşeyin mübah olduğu, güçlünün güçsüzü ezmesinin "normal" olduğu anlayışı hakim oluyor.
Ve bunla birlikte toplum içinde en güçsüzleri oluşturan çocuklar, özelde de yoksul çocuklar bundan fazlaca nasiplerini alıyorlar.
***
Bakınız! Çocukları döverek cezalandırmak ve buna da "eğitim" ya da "terbiye" demek çok yaygın bir anlayış.
Ve şurası acı bir gerçek ki, en çok da ezilenlerin, evlerinde kol geziyor çocuklara karşı şiddet...
Evet! Yarınlarımız ve geleceğimizin teminatları diye 'böbürlendiğimiz' çocuklarımıza sahip çıkalım.
Yoksa gün gelir 'onlar değil bize sahip' çıkmayı, bize 'en büyük' düşman olurlar. Elinde bıçağı, silahı 'kapıya' dayanmış.
Sen miydin diyecek, bana 'küçükken tokadı' atan! Onun için bu kâbusu görmemek ve yaşamamak için; 'sokağa ve çocuklara' sahip çıkalım.
Onların içerisinde 'öyle cevherler' var ki; en kıt imkânla kendisine var olan dev azimle birleştirdiğinde; her türlü engeli aşar.
İşte o 32 üniversiteli genç de, 'bu serüvenin' en büyük kahramanlarıdır.