“Akıl duyguya” esir olmasın!

Merhabalar.

Yeniden; sizlerleyiz, birlikteyiz!

Bize tanınan iki haftalık, “Yaz ve Bayram” tatili bitti.

Dün itibariyle; “iş başı” yaptık.

Derler ya;

Yediğin, içtiğin senin olsun, “gördüklerini” anlat.

Evet,

Gördüklerimi, “zaman dilimi” içerisinde anlatacağım.

Buarada,

Gelen binlerce mail var.

Mektup, fakslar ve telefon notları ayrı.

Onlar için de; “zamanım” olacak.

Önümüzdeki günlerde; “hepsi olmazsa da, ekseriyeti” yer alacak burada.

***

Ama bugün için; kaldığımız yerden devam diyelim.

Hani; izne ayrıldığım gün itibariyle diyorum.

Ne var ki;

Değişen bir şey yok, “geride bırakılan” zaman dilimi içerisinde.

Bölge ve ülke açısından, hal-i perişanlık aynen!

“Hep acı... Hep acı... Hep acı...”.

Gerginlik, şiddet, çatışma, kaos ve ölümler.

Hız kesmeyen bir savaş.

Akan hep kardeş kanı.

Ölenler, bu toprakların evlatları.

Kürt, Türk, Laz, Çerkez!

Ne bayram,

Ne de seyran “kirli savaşı” durdurmuyor/dinlemiyor.

***

Bu mayanın;

Müsebbip olduğu “hizipleşme” ise habire “ekşime” yapıyor.

Görünün tablo, “giriftten de öte!

Hızla bu yapının, “karanlığa” dönüşmesine ikmal getiri-li-yor.

Çünkü çözüme “gayret” yok!

Tam gaz “çözümsüzlüğe” yelken açılmış.

Rüzgâr ise fırtına gibi!

***

Söylenen mevzu’daki “strateji”.

Lakin görülmüyor “derinleşen” kuyu.

Önceki gecenin bilânçosu; 10 Asker, 20’de PKK’lı deniliyor.

Yani; 30 ölü!

Şimdiye kadar bu “ölüm” kuyusuna atılanlara bakın.

50 binin üzerinde!

30’de eklerseniz.

Dipsiz bir kuyu misali.

Yarının kurbanları kim derseniz meçhul?

Kim, kimler ve kaç kişi.

***

Hükümet,

Parlamento,

Siyasiler, sivil velhasıl, “akıl ve akil” denilenler şu hakikati, görmeli...

Şuan ki seyr-ü seferin doğru bir mecra olmadığını.

Anlamalılar istikametin yanlış olduğunu.

Onun için;

Adına her ne denilen “akan kana” vesile olan mevzu ya bakışı “gözden geçirmeli-geçirilmeli”

Ki kaçınılmaz hal bu gözden geçirilme!

Olup-bitenin “amacını”.

Pek tabi ki;

Berisini, “iyi irdeleyip” doğru teşhisle, yeni bir süreci icra etmeli.

***

Sonuç itibariyle;

Canların yanmaması,

Ölümlerin artmaması,

Gözyaşlarının son bulması, “akil” olmaktan geçtiği gibi; plan kendi planın olmalı.

Birilerinin, plan ve reçete ile teşhisine “haiz” olunmamalı.

Dün olduğu gibi bugünkü iktidarların hiçbirinin bu meyanda;

Ne yazık ki “kendi planı” olmadığı gibi, “çözüm gayretinde de” samimiyetleri hâsıl olmamıştır.

***

Derler ya;

Hastanın çektiği acıyı en iyi “hasta” bilir.

Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor.

Dün; “yüreklere düştüğü” kor ateşi gibi.

Onun için,

Akil’den,

Milli Mutabakattan,

Yeniden müzakerelerden önce; “silahlar susmalı-ateşkes sağlanmalı”.

Ki; “Akıl duyguya” esir olmasın!

Çünkü her ölüm “duyguyu” körüklüyor, aklı kilitliyor.