Acıyı, Barışla yoğuralım!
Ve kanlı bir suikast sonucu Paris’te katledildiler!
Sakine Cansız,
Fidan Doğan
Ve Leyla Söylemez!
***
Cenazeleri,
Muhtemelen bu akşam, Diyarbakır’a getirilecek!
Perşembe günü de,
Batıkent sahasında, “tören" düzenlenecek.
Bilahare de toprağa verilmek üzere;
Cansız’ın Dersim’e,
Doğan’ın Mersin’e,
Söylemez’inde cenazesi, Kahramanmaraş’a gönderilecek!
***
Cenazelerin,
Kitlesel tören için, Diyarbakır’a gelmesi!
Ve burada, “tören” düzenlenmesi.
Doğal olarak;
Tüm dikkatleri, bölgeye çektiği gibi, “hassasiyet ve kaygıları da” beraberinde getirdi.
Şuan her şey pür dikkat içermekte!
***
Paris’teki vahşet,
Hedefin merkezi,
Zamanlama,
Ve tabi ki katledilenlerin konumu itibariyle; “çok derin” bir plana sahip!
Sır perdesi kalın!
***
Ama,
Toplumsal mutabakat şudur ki!
Tetiği çekenlerin,
Emri verenlerin,
Ve üzerinde siyasi “nemalanma” yapanların, ana gayesi “iç barışı” sabote etmek!
***
Bu vahşet;
Dış güçler ve onların yıllardır içimizde palazlanan “işbirlikçilerinin” eseri!
Bunda sanmıyorum ki, hemfikir olmayalım!
Onun için de;
Şer yapıya en güzel cevap cenaze töreninde verilmeli!
***
Kürdiyle,
Türküyle,
Lazıyla, Çerkeziyle,
Sunisi, Alevisi.
Kısacası;
Tüm etkin kimliklere sahip insanların ortak vatanıdır burası!
***
Elbette ki,
Cansız,
Doğan ve Söylemez’in cenazeleri, ülkelerine getirilecek.
BDP Eşbaşkanı Güldan Kışanak’ın ifade ettiği gibi;
“Bunlar, T.C. vatandaşı”.
Yasalar nezdinde, “suçlu ve aranan” kişi olsalar bile!
Bu ülkenin, evlatları!
***
Ancak,
Bugün ve tabiî ki yarın.
Aynı zamanda öbür gün de.
Cenaze töreni.
Ve defni esnasında, hassasiyet ve dikkat edilmesi gereken hususlar var.
***
Gidenler geri gelmiyor!
Gidenlerin de,
Yeri doldurulamıyor, doldurulamaz da!
Ama anaların, bacıların, kardeşlerin, yoldaşların çığlığı var.
O da; “Başka yürekler yanmasın, ölümler olmasın”.
***
Yani;
Barış ve barış süreci ikmal edilsin!
Onun için de;
Şuan ki hal-i zaman dilimi, son 30 yılın en büyük barış sürecine delalet ediyor!
Bundan rahatsız olanlar,
Şer’e çanak tutanların devreye koyduğu “provokatif suikast” ürünü vahşeti yapanlara “prim” verilmemeli.
***
Hele ki,
Ekmeklerine “yağ” sürecek,
Kaotik ortama diş bileyen iştahlarına yem olacak,
Kargaşaya,
Fitne ve fesat yapıya,
Provokatif “girişimlere” bireysel ve toplumsal düzeyde izin vermememiz gerekir.
***
Büyük bir metanet,
Büyük bir sağduyu,
Büyük bir hassasiyet ölçüsüyle; “acının ve yasın paylaşımıyla”, defnetmeliyiz cenazeleri!
Ve şu değerle;
Her şeye rağmen biz bir bütünüz, “umudunu” tazelemeliyiz!
***
Çünkü;
Karamsarlıklarımızı,
Umutsuzluklarımızı,
Çaresizliklerimizi ancak bu metanet ve sağduyuyla bertaraf edip, “geleceğimiz iyimserdir” sözünü, ikmal edebiliriz!
Yoksa hal-i pür melalimiz dünden daha kötü olur!
***
Şu bir hakikattir ki;
Bireyler,
Toplumlar,
Ve Milletler eğer bir şey önünde eğilecekse, biat edecekse.
Hiç kuşkusuz ki,
Bu büyüklüktür, sabırdır, metanettir, sağduyu ve hoşgörüdür!
Pek tabi ki; “insanı” değer ölçüsüdür.
Ancak, bunun önünde “eğilebilir”
***
Kim ne derse desin!
Doğu,
Güneydoğu,
Ve Anadolu,
Velhasıl, Türkiye bir bütünlük içerisinde 75 milyon insanıyla, bin yıllık bir geçmiş ve tarihe sahibimiz tüm kimliklerle!
***
Onun için;
Açıların da,
Tasalarında,
Sevinçlerinde, hüznünde, yasın da “paylaşımı” ve ortak dayanışmayla hafiflenebilir.
***
Evet,
Yarın Cenazeler için tören düzenlenecek!
Burada;
Şuna dikkat edilmeli.
Eğer; “dışına” çıkılırsa.
Hele ki,
Habur benzeri “bir tablo” geliştirilirse.
Telafisi, zor zarara vesile olur.
Kimse duygularına, öfkesine yenik düşmemelidir.
***
Dün,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan tutun da,
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a,
Güldan Kışanak,
Ve bir vesileyle, sohbet imkânı bulduğum Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’e kadar.
Kentteki diğer dinamiklere kadar.
Hepsinde ortak fikir ve çağrı şu;
“Yas var! Ama barış için, sağduyu ve metanet gerek”.
***
İşte;
Bunun pratiği de bugün ve yarın hayata geçirilmelidir.
Bu toplum artık önceden hazırlanan senaryo ve kirli planların maşası olmamalıdır.
Fransa gibi bir ülkede,
Üstelik şifreli bir yerleşim yerinde,
Bu profesyonelce vahşet işleniyorsa kimlerin “kardeş kavgası” körüklemek istediği bilinmeli.
***
O zaman bize düşen;
Kendi acılarımızı metanetle karşılayıp!
Başlayan “Barış ve silahların susma” sürecine inatla sarılmalı.
Ve devamı için tam destek vermeliyiz!
Bunun için de;
Bugün de, yarında, bir gün sonrası için de.
Kısacası, tüm zamanlar için de, metanet, sağduyu ve sabrı “elde” bırakmamamız gerekir.
***
Aslında,
Baydemir ifade ettiği gibi.
“Zerre-i miskal kadar kaygım yok”.
Çünkü,
Diyarbakır halkı, 7’den 70’ine kadar!
Acısıyla,
Yasıyla,
Sevinciyle, tasasıyla, “olgun” ve ders-i ibrete sahip!
***
Ama bir endişem!
İçimize,
Sızan ve palazlanan “şer dokunun” vesayetçi işbirlikçileri olduğu için!
İşte bunların varlığından dolayı; “Aman dikkat” demek hâsıl oluyor.