AH! ŞU GİZLİ ANAYASA!

Tahmin ediyorum;
"Bu da nerden çıktı" diye soracağınızı?
Zaten;
12 Eylül'e haiz bir Anayasamız var.
Bir de; "gizli anayasamız mı" var dediğinizi de duyar gibiyim!
Aynen de öyle.
Evet; bir gizli "anayasamız" var.
Hem de, demokratik parlamenter sisteme rağmen.
Bilirsiniz;
Merhum Ecevit'e "fırlatılan" kırmızı kaplı kitabı.
Hani, Ecevit "yutkunmuştu", sonrası "devalüasyon".
Bir türlü; "iki yakanın" bir araya gelmeyiş; süreci.
İşte o kitaptır; ülkenin "gizli" Anayasası!
Gayri resmi; ismi bu.
Resmi ve bilgi koduna dayalı açık ismi ise şu;
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi!

* * *

Peki;
Bu "hikmeti" derin yapıya sahip "malumu ve meçhulü" olan kırmızı kaplı kitap nerde…
Elbette ki;
Milli Güvenlik Kurulu'nda.
İçeriğini kim hazırlıyor?
Resmi ifadeye göre; MGK.
Yani Milli Güvenlik Kurulu.
İster iç politika olsun.
İster dış politika olsun.
Yol haritası tamamen "bu yapının" hükümlerini muhteva eden ilkeler doğrultusunda işlem görür.
Tabiri caizse;
Suyu da, unu da, tuzu da, mayayı da burası hazırlar.
Miktarını da; "kendisi" belirler.
Mevcut iktidardaki siyasi yapıya düşen görev bunu "yoğurmak".
Tatminkâr bir yoğurma yapılmamışsa.
İstenilen "elde" edilmemişse; müdahalesi hazırdır.
Yoksa,
Bir adım ötesi yoktur!

* * *

Buyrun;
Yıllardır debelenip duruyoruz!
Ülkenin salih-i selameti açısından çizilen yol haritasını çıkmaz sokağa iten nedir?
Ya da engel duvarını sürekli ören etken ve etkenler kime haiz?
Çünkü her alanda mevcudiyet içeren bir arıza var!
Bakınız son yıllarda, hatta aylarda;
Siyasal mı, sosyal mi, ekonomik mi, kültürel mi?
Velhasıl!
Millet ve tabi ki ülke nizamı açısından topyekûn "esen" bir değişim ve gelişimden söz ediyoruz.
Yasama, Yürütme ve Yargı ekseninde!
Yıkılmaz diye görülen tabular yıkıldı.
Bakış açıları "tar-u mar".
Kanunlar, yönetmenlikler ve uygulamalar; baş döndürücü bir şekilde "değişim" inşa edildi.
Bir çocuğumuz için;
Onlarca ileriye dönük adım atıldı.
Ancak ne var ki;
Dönüp olup-bitenin seyrine baktığınızda kat ettiğiniz mesafe sizin havsalanızdaki gibi değil.
Bir arpa boyu kadar ilerlemişlik yok.
Aynı eksen içerisinde; kalmışsınız.

* * *

Yasa var; uygulayan yok.
Yönetmenlik var, uyan yok.
Değişim var, sindiren yok.
İşte tüm bu çıkmaz; aha şu "gizli anayasanın" muhtevasında yatmaktadır.
Yani;
Kazın ayağı göründüğü gibi değil.
O zaman;
Olması gereken, yapılması acil ve ivedilik isteyen kırmızı kaplı kitabın değişimi.
Dün;
Sevindiren bir gelişme oldu!
Ki siyasal iktidar da.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de.
Ve Askeri Kanat'ta.
Ülkenin "salih-i selameti" için artık elzem olan; Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin "değişiminde" karar kıldı.
Bu oluşan "kanaat" ve değişim kararı;
Ülke ve Millet açısından bir milat niteliğinde.

* * *

Şimdi;
Önemli olan Milli Güvenlik Kurulu'nun "kurumsal" yapısında yer alan; kurumların "siyasal" düşünceleri.
Onlar;
Bu gizli Anayasa'nın muhtevasını nasıl hazırlayacaklar?
Şuan hepimizin malumu olduğu;
Değişim rüzgârının esintisine göre mi?
Yoksa; onlar da geçmişteki "statükocu" anlayış gibi; "benim felsefem" yaşasın düşüncesine mi yenik düşecek?
Haydi hayırlısı!
Bakarsın bu değişiklikle;
Kürt sorunu çözüme kavuşur.
Başörtü yasağı kalkar.
Ülke topyekûn "salih-i selamete" kavuşur, özgürlükler de hâsıl olur.
Bekleyip göreceğiz;
Ah. Şu "gizli" Anayasa dediğimiz; miladı değişiklik ne getirecek?

* * *

GÖZETLENİYOR MUYUZ!

Bir süredir;
Sıkça şikâyet konusu olarak intikal ediyor "kurumlardaki" güvenlik kameraları.
Burda;
Kurum ismini vermek istemiyorum. Ama ekseriyetinde "kamera" var.
Gelen-giden kayıt altında.
İster özel, ister iş, ister zorunluluk hâsıl olsun.
Biri "gözlüyor" o kameralar karşısında.
Tabi;
Kurumsal yönde idare kameralar "güvenlik" açısından takılı diyor?
Ancak;
Gelen-gidenden çok, çalışan açısından "çalışıp-çalışmama" tespiti diyor?
Ha!
Bu kamera hadisesi, salt kurumlar için geçerli değil.
Özel sektörde de yaygın.
Peki;
Yasal ve hukuki bir dayanağı var mı?

* * *

Doğrusu;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı.
Sözleşmenin 5. maddesindeki "özgürlük ve güvenlik hakkı", 8. maddesindeki "özel hayatın ve aile hayatının korunması "hükümleri doğrultusunda, kameralı takip olayı hukuka aykırıdır.
Şimdi;
Bu durum karşısında ortaya çıkan bir çıkmaz var.
Şöyle ki;
Kimi kurum güvenlik kameralarını adı üstünde "güvenlik" ağırlıklı bir amaçla kullanıyor.
Kimi ise;
Hem performans, hem de çalışanın "gözetimi" için kullanıyor.
Düşünüyorum;
Kent içerisindeki "MOBESE" kameraları.
O da;
Güvenlik amaçlı gözetim aracı.

* * *

Bu eksende;
Kameralı takip uygulaması, Anayasa’nın 19. maddesindeki "kişi hürriyeti ve güvenliği" ve 20. maddesinde yer alan "özel hayatın gizliliği ve korunması" ilkelerine de aykırı.
Arapsaçı misali?
Velhasıl;
Ben bana gelen "şikâyetlerin" yaygınlığını aktardım.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki "aykırılığı" içeren maddelerin; detayını belirttim.
Ve tabi ki;
Kameraların da kimi iyi niyet, kimi de kötü niyet noktasında kullanıldığını da, söyledim.
Sonrası;
Etkili ve yetkili zevatların "bu matematik" formül ihtiva eden hadiseyi çözmeleri.
Yasal mı, Yasak mı?
İyi mi, kötü mü?
Aslında özü itibariyle; hadisenin "gayesi" önemli!
Hani bir söz var;
Gayen "bağcıyı mı dövmek, yoksa üzüm mü yemek?"
İşte; önemli nokta bu!.