ALDIKLARI HARAM OLSUN
Ölenin ardından; "kötü söz" söylenmez denir.
Ama!
Şahsiyet ülkeye ve millete "kötülük" etmişse.
İşkencelere, yargısız infazlara, adaletsizce cezalara...
Ölümlere...
Darbelere "imza" atmış ise elbette ki; "denilecek" bir söz olacaktır.
Ne zaman defin edilecek, nasıl edilecek, devlet töreni yapılacak mı, yoksa sıradan bir aile efradına dair törenle mi "defin" edilecek bilemiyorum.
Tabi ki kim katılacak, kim katılmayacak o da meçhul.
Ama her halükarda; "defin" edileceği için; "dini bir vecibe" yerine getirilecek.
***
İşte o esnada.
Düşünüyorum; cenaze namazında imam cemaate yönelik şunu soracak?
Eeeyy cemaat. Mevtayı "nasıl bilirdiniz"
Biliyorum ki.
Cenazeye katılanların ön saflarında yer alanlar ekseriyetiyle "iyi bilirdik" diyecekler?
Peki, vicdanın "iyi biri miydi?"
Acaba diyorum!
Aradan.
Ya da arka sıralardan bir iki kişi..
"Kötü bilirdik, eli kanlı biriydi" diyebilecek mi?
Doğrusu; merak ediyorum.
Orada bulunma imkânım olsaydı; "ilk diyen olacaktım?"
Ve imamı beklemeden de; "hakkımı helal etmiyorum" diyecektim.
***
Ne diyelim!
Bu dünyada "hesabı" sorulmadı.
Ne Adalet tecelli etti. Ne de, siyasal vicdan sorumluluğunu yerine getirmedi.
İşte hakkında; Yargıtay'daki dava.. Yıllardır "onay" bekliyor.
Eğer onanmış olsaydı; bugün "apoletsiz" olurdu.
Ama olmadığı için "Devlet töreniyle" eski Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı denilerek cenazesi kaldırılacak?
Ve ne acı vericidir ki; "devlet mezarlığına" gömülecek?
***
Diyeceğim odur ki.
Bu dünyada hesabı sorulmadı.
Ama ebedi dünyada "hesabı" fitil fitil burnundan getirilip, sorulacak?
Çünkü; onun bizde, Ülkede, Millette "bıraktığı yaraların tarifi" zor tahribatlar yarattı.
Telafisi imkânsız; yaralar.
Öyle ya; Erdal Eren. Daha çocuktu.
Ama O'nun zihniyeti; "yaşını" büyüttü.
Verilen "idam cezasının" infazı için.
Ki Eren'in infaz kararı Yargıtay tarafından iki kez iptal edilmesine karşın; MGK kararıyla infazı yapıldı.
Muş gezisinde, Evren'e sorulmuştu.
Şu konuşmayı yapmıştı; Eren için.
"Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım" sözlerini sarfetmişti.
***
Velhasıl.
Büyük günahkâr için söylenecek söz.
Bizden aldıkları "haram" olsun.
Mekânı da; "cennet" olsun, "Allah taksiratını affetsin" demeyeceğimize göre.
Eee.
İyi insan odur ki; "ölümünden sonra millet arkasından" hayır duaları etsin.
Ama ne mümkün?
***
ANNELER GÜNÜ.
Güne özgü; duygularımı.
Dün sizinle paylaşacaktım.
Ama! Muttad durum nedeniyle, bugüne kaldı.
Evet. Anneler günü.
Tüm kadınlar. Çocuğu olan da. Olmayan da; "hepsi" annedir.
Çünkü sevgileri ve varlık nedenleri "anne" duygusuyla, vardır.
Annem! Ve tüm anneler.
Varlıkları. Yaşama bakışları; "toplumsal" bir çimento gibi.
Aileyi de. Eş-dost, akraba ve çevreyi de, bir arada tutandır.
***
Hele ki.
"Cennet anaların ayağının altındadır" inancıyla, yetişen bir toplum olarak.
Ne yazık ki.
Bu ulvi değere sahip Anneler.
Yani "kadınlarımıza", değer verme noktasında; büyük kayıp yaşıyoruz.
Hırsın. Hıncın. Hasedin; "acılarla" bedelini ödeyen.
Varlıkla-yokluğun.
Acıların. İkinci sınıf muamelenin; "odak" noktası.
Yani hal-i hazırda; "annelere" yaptıklarımız birer utanç tablosu.
***
İşte; bir araştırmanın sonuçları.
2015'e ait. Ki 5'inci aydayız. Bu süre zarfındaki; "olup-bitenler."
Biz erekler. Bizi doğuran, büyüten annelere karşı yaptıklarımız.
281 kadını öldürmüşüz.
109 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etmişiz.
104'te taciz var.
500 kadın da; "hastanelik" edilmiş.
Parçalanan aileler.
Kadınların yüzde 20'si artık boşanma evresinde.
***
Eşinden, Çocuğundan, Çevresinden, Aile efradından, Baba'dan, kardeşten "şiddet" gören kadınlar.
Ne demişler; Armut dibine düşermiş.
Ne yazık ki.
Anne'ye karşı bu kadar "utanç verici" sonucun sahipleri olarak; "bizleri de" anne yetiştiriyor.
Eee. Şiddet sarmalı içerisinde şiddet uygulayan "şiddet" görür.
İnancımız. Gelenek ve göreneklerimiz.
Kadını. Hele ki Anne'yi "taç" ederken.
Erkek egemenliğindeki "hınç" çelişkisi neye hikmettir?
Yakışmıyor.
***
Ya; Güneydoğu'da Anne olmak!
Daha bir zor.
Hele ki; "Anneler günü ne ki" diyen kırsaldaki anneler.
Onlar. Evin ırgatı. Ailenin "aşçısı", bebelerin şefkatli kucağı.
Acıyı da, yoksulluğu da, yaşamın ağır yükünü de, ötelenmeyi de, küçük yaşta "evliliğe" zorlanmayı da..
Töreyi de. Erkek egemenliğini de; "en uç" noktada yaşayan ve maruz kalandır; Güneydoğu kadını.
***
Peki ya; "evlat" açısı çeken anneler.
Kiminin; evladı eline silah alıp dağa çıkmış.
Kimi dağda; "vurulmuş".
Ama "mezarı bile" olmamış.
Kimi; "askerde iken" dağda-bayırda "çatışmada" vurulmuş.
Ve kimi hala; "kurşunların" hedefinde bulunan anneler.
***
Onlar. Evet, onlar için; "her saat, dakika ve saniye".
Bir ecel "tufanı" gibi.
Yüreği acı, gözleri yaşlı; "gelebilecek" bir habere odaklı.
Söz'ün dünkü manşeti.
İşte bu "kanayan yara mevzusunda" annelerin çığlığını anlatıyordu; "Çocuklarımızı gönderin."
***
Evlatları dağda olan anneler.
Diyor ki, "bizler için en büyük hediye."
Çözüm sürecinin "barışla" sonlanmasıdır.
Anne Eren ve Anne Tunç;
"Ne zaman barış olursa. Ne zaman çocuklarımız gelirse. İşte o gün "bizler için anneler günüdür."
Ya; 6–7 Ekim olaylarında evladını kaybeder anne.
Yasin Börü'nün annesi Hatice Börü.
Buruk. Gözü yaşlı. Ve Öfkeli bir duygu seli içinde.
Anneler günü hediyesi olarak "oğlumu öldürenlerin cezalandırılmasını istiyorum."
Ki içime su serpilsin.
***
Hiç kuşkusuz ki.
Annelerin acıları salt ülkemizi değil.
Tüm coğrafyayı; "kasıp-kavuruyor."
İşte Suriye. İşte Irak. Ve diğer ülkelerdeki "vahşet" tablosu.
Kadınlar bir "mal gibi" satılıyor. Köle misali.
Ama sözde medeni dünya "suskun."
Kılı dahi kıpırdamıyor.
Yine erkek egemenliği; Suriye'den gelen kadınların" kuma olarak, alınması.
***
Velhasıl. Hangi bir söz var ya.
Yaşayan; "tüm varlıklar" için ifade edilir.
Mevzu ne olursa olsun.
Denir ki; "Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar."
İşte hal-i vaziyetimizin; "kanıtı" bu.
Ama. Evet, herşeye rağmen; "hayat devam" ederken.
Temennimiz odur ki.
Analar ölmesin, öldürülmesin, acı ve gözyaşı "yorgunu" olmasın.
Mutlu olsun.
Ki huzur ve güven içerisinde; "güçlü nesiller" yetiştirebilsin.
Tüm annelerin günü kutlu olsun.
ZEKİ ALASYA!
Sinema. Hele ki; tiyatro.
İcrasında; "komedi" en zor, roldür.
İşte bu rol'ü "becermede" usta isim; Zeki Alasya!
Önceki gün kaybettik.
Dün de, "ebediyete" yolculadık.
Yarım asır mı?
Bir asır mı; "ama" bir ömür tüketti bu yolda.
Sanat açısından; adam gibi adamdı.
siyasi fikrine ve yaşam değerine "katılmazsak dahi.."
Mekânı cennet olsun.
Yazarın Önceki Yazıları