AMİD'İN FETHİ!

 

Öyle günler var ki;

Milletlerin ve var oldukları coğrafya için unutulmazdır.

Ve tarihsel anlamları payidardır.

O günü ve değer ölçüsünü tarifte kelimeler kısır kalır.

Çünkü "o günün ve yaşanılanların" tarifi mümkün değil.

"Yaşanılmasıyla" hep var olur.

Kadimdir!

***

Tarifsiz günlerden biri de; Diyarbakır'a mahzar olmuştur.

Ki o gün de; "kazandığı" kimliktir.

İslam'ın kalesi..

Diyarbakır.

Diyarıbekir.

Ya da Amed.

"Kadim şehir" olma unvanına kavuştu..

Bundan tam 1377 yıl önce...

Ve o gün "fetih" günüydü.

***

İşte, dün Diyarbakır'da "fetih" günüydü..

Ve etkinliği vardı…

Bu yıl anlam yüklenilmişti, güne özgü....

"Sahabe ordusu, ne güzel ordu..

Ettiler Amed'i İslam Yurdu.."

Bu şiarla, bu sloganla, "fetih günü" idrak edilmeye çalışıldı..

 

***

Ziya Gökalp Spor Salonunda yapıldı..

Bu yıl bir önceki yıllara göre "daha bir doyurucu" gibi geldi..

Gerek, muhteva içeriği..

Gerekse, günün anlam ve önemine dair, konuşmalar..

Skeçler.. Ve hazırlanan sinevizyonlar..

Gurur verici..

***

Etkinliği..

Anadolu Gençlik Derneği Diyarbakır Şubesi organize etti.

Öncelikle tebrik ediyorum..

Kutluyorum..

Ve Diyarbakır'ın "asil ruhunu" yansıttıkları için de teşekkür ediyorum..

***

Hendeğin..

Barikatın..

Şiddetin..

Silahın gölgesinde böylesi bir gün, "elbette" değerler açısından, tarih nitelik taşır..

Ki bu minvalde; "Fetih kutlaması" hayli mesaj içermektedir..

***

Lakin, sormak istiyorum..

Böylesi bir gün, sadece bir derneğin..

Ya da bir zümrenin..

Veyahut bir kaç duyarlı kişinin "eliyle mi" yapılması gerekiyordu?

Yoksa..

Kadim şehrin "tek yürek" olup, hep birlikte "Fetih gününü" kutlaması gerekiyordu?

***

Kim ne der?

Nasıl bir tepki verir…

Gocunur mu, gocunmaz ki…

Hak verir veya vermez, pek önemsemiyorum…

Ama…

Sevginin,

Barışın,

Hoşgörünün,

Kardeşliğin,

Medeniyetlerin "beşiği"

İnsanlığın "mayalandığı", Diyarbakır'a "dün" çok ama çok saygısız kaldık…

***

Sahiplenilmedi…

Ne kentin "yerel yönetimleri"

Ne kentin "seçilmiş" zevatı…

Ne kentin, idarecileri, kadroları..

Ne kentin, "kanaat önderi" geçinenleri..

Ne kentin, Sivil Toplum Örgütü adı verilenleri..

Ne kentin, diğer katmanları "O salonda" yoktular..

Büyük bir eksiklik..

Büyük bir "zafiyet.."

***

Gönül isterdi ki..

Dün,

Diyarbakır'ın fethi, tıpkı İstanbul'un "fetih" günü gibi..

Şenliklerle..

Panayır havasında..

Coşkulu..

Kentin 7'den 70'e herkesin "katılım" gösterdiği bir atmosferde gerçekleşseydi…

***

Ne diyelim!

Belki bu çağrımız birilerinin özellikle resmiyetin kulağına küpe olur da.

Sene-i devriyede;

İhtişamlı bir şekilde Diyarbakır'ın 1378'inci yılını yakışır bir aktiviteyle kutlarız.

Bu kentin yaşayanları olarak;

Bize düşen en büyük müstesna görev bırakılan mirasa sahip çıkmak…

Ve o davayı her halimizle yaşatabilmektir.

Velhasıl..

1377'inci fetih yıldönümümüz kutlu olsun.

***

BİR TİYATRO OYUNU...

Devlet kurumları..

Ali babanın "çiftliği" gibi.. Anlatacağım fıkra değil..

Gerçek.. Ama tiyatro…

Sosyal medyada yer aldı..

Vaka, tiyatro sahnesinden..

Bir idareci.. İş bitirici..

İdaresindeki Kuruma..

Yırtık-sökükleri "dikebilecek bir terzi?" arıyor..

Tabi bir de ortalığı, silip süpürecek "temizlik" elemanı da gerekli..

***

Ama müdür, koca şehirde "kimseyi" bulamamış..

Söylenmiş..

Ne bulunmaz "kişilermiş" bunlar diye..

Kendi kendine söylenmiş..

Tiyatroya..

Denilen o ki..Karar veriş..

Bizim kurum da  nasıl olsa, "evimiz gibi" değil mi?

Evimiz..

Eee o zaman!

Hanım gelsin "terzilik" yapsın..

Nasıl olsa "evde dikiş-nakış" biliyor ya..

Gelsin..

Eee çocuk da var..

Boş durmasın, "o da gelsin" temizlik işini yapsın..

Memleketteki eş-dostlar da gelsin..

Bu zamanda "iş bulmak" kolay mı?

Kazan bizim kazan, onlar da diğer işlerde çalışsın..

Hepsi maharetli…

***

Terziliği de,

Temizliği de aile efradı yaparsa, "kim ne diyebilir ki?"

Diyemez.. Demez..

Patron benim ya.. Ha bir de dayımız var, Ankara'da..

Sırtımız yere gelmez..

Sözleşme de yaparsak, oh ne ala…

Gelsin paracıklar...

***

Aday memurluktan "tepe" Müdürlüğü atanmış biri için..

Elbette ki "maharetli" olmak lazım..

Müdür de öyle biri ki, her şeyi kurgulamış....

Oh be..

Nasıl da işi hallettik..

Hem de eve; "yüklü" kazançta getirttik..

Çevresine de hava atıyormuş; "biz böyle yaparız" diye..

***

Eee, ne denilir böylesi bir iş bitiriciye?

Maşallah…

Ne demişler?

"Devlet malı deniz…"

Ya da "ali babanın çiftliği.."

Eee, burası da Diyarbekir olunca..

"Sahipsiz" memleket ya..

***

İsteyen istediği şekilde, "at koşturur"

Velev ki, bu tiyatro sahnesi olsa bile…

Sahi, tiyatro mu izledik?

Yok ya…

Hadiseler, Diyarbakır Devlet Tiyatrosunu da yaşanmış…

Bakalım…

İlgili, yetkili ve siyasilerimiz ne karar verirler…

Sahnelenen Oyunu...

Beğenirler mi, beğenmezler mi?

Göreceğiz…

 ***

DÜĞÜN'E NE DEMELİYDİM…

Okur.. Sormuş..

Sümmeyye hanımın, düğünüyle alakalı ne düşünüyorsun?

Merak ediyorum…

İyi de, ne diyeyim…

Diyeceğim…

Allah bir yastıkta kocasın..

***

Kameralara yansıyan haliyle.

Düğün görkemli.

Ama bir o kadar da sade.

Gelinin babası.

Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Kimliklerden azade sözlerle..

Kızı Sümmeyye için..

"Ceylanım artık kendi evine gidiyor…"

***

Dersen ki, "polemikler" üzerinde bir fikri beyan..

Derim ki..

Günlerdir konuşulan,

Üzerinden "ucuz" istismarlar üretilen..

Farklı..

Ama bir o kadar da "ahlaki" olmayan, dolambaç sözler söyleyenler için..

'Yuh olsun.. Gördünüz mü?"

***

En barizi de…

Parti'de "bölünme" var…

Ayrılıkların "tamtam" sesleri geliyor…

Gül bir tarafta…

Davutoğlu bir tarafta…

Yeni "Başbakanın" ikmaliyle "makas" açılacak, diyenlere bir cevapta yer aldı…

***

Davutoğlu'nun nikah şahidi olması..

"Arkadaşımızın çocuğu bizim çocuğumuzdur" diyen Gül'ün bulunması..

Yani samimi bir atmosfer..

Bir aile bütünlüğünü arz eden tablo..

Dostluklar "makam" işgaliyle, değil "gönül" bağıyla büyür..

***

Hani bir söz var..

Sevgi üzerine, merhamet üzerine..

Denir ki..

"Birbirinizin gözlerinin içine bakın, sevginiz artar"

Türkiye'nin tek ihtiyacı…

İşte "bu sevgidir!"

 ***

BİR BAŞKA BAHARA?

Diyarbekirspor için..

2. lig başka bahara kaldı..

Maç süresi..

Uzatmalar; 1-1 sonuçlandı..

Derken penaltı atışları..

Sonuç..

Ofspor 6.

Diyarbekirspor ise 5..

Bu skorla, Play-Off finalini, Ofspor göğüsledi..

Böylece bir üst lige çıktı..

Diyarbekirspor ise..

3'üncü kez "finalde", bir üst ligi tepti..

***

Maç sonucu..

Sahadaki oyun performansı..

Penaltı atışının kaçırılması..

Seyirci sinerjisi..

Velhasıl, atmosfer dahil olmak üzere..

Ne oldu, ne bitti?

Noktasındaki, "mülahazalara" girmeyeceğim..

Yönetim..

Ya da ehil şahsiyetlerin elinde, futbol kurgulamasına da..

***

Ama genel bir tepki..

Genel bir haykırış var ki..

O da şudur..

Futbolcuların "bencillikleri"

Teknik direktörün de, "iş bilmezliği"

Başkentte "hüsran" yarattı.

"Çakma" takım böyle olur denildi..

***

Yorumcuların..

Spor'un "ehil" kişileri..

Görünen tabloyu şu şekilde yorumluyorlar..

"Yazık oluyor, harcanan paralara..

Yazık oluyor, Diyarbekirspor'a gönül verene..

***

Ali Fikri Işık..

Sıcağı sıcağına, yazmış..

Ve bir iddia ortaya atıyor..

Diyor ki..

Ben olsam.. Transferler için diyor..

"Oyunculara vereceğim bütün parayı, iyi bir teknik adama veririm..

Amatör liginden de emrine 25 sporcu sunarım..

Bakın bakalım, Diyarbekirspor sezonun bitimine 6 maç kala Şampiyonluğunu ilan ediyor mu etmiyor mu?"

Diye soruyor..

Ve "var mısınız iddiasına.."

Futbolcuya gerek yok..

İşini bilen ehil ve yeterli bir teknik adama ihtiyaç var.