Ankara’da, Şehr-i Amed’in surları!
Öyle ya, boşuna söylenmiş bir söz değil. “Eğer ki, Diyarbakır hapşırırsa, Ankara zatürree olur” diye! *** Evet, Başkent dün gece Diyarbakır eksenli hayli hareketliydi! “2013 yılı, Diyarbakır Surları Yılı olsun” fotoğraf sergisi. Etkinlik; Milli Kütüphane Başkanlığı sergi salonunda yapıldı. Ev sahibi; Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osman Baydemir. 8 yıldan buyana süre gelen; Surların UNESCO’nun “Kalıcı Dünya Mirası Listesinde” yer alması için, başlatılan kampanyanın devamı niteliğinde organizasyondu! *** Yani; Şehr-i Amedin tarih dokusunu, soluyan bir rüzgâr vardı Ankara’da! İşte bu rüzgârı, “alelacele” buraya aldım. Bana yansıyan, Rüzgârın soldurduğu havayı sizle hasb-i hal etmez iseydim bugün. Kendim. Ve sizler için, büyük bir eksiklik olarak görürdüm. O nedenle, geceyi buraya aldım. Ve gazetenin “barışa çok yaklaştık” başlığıyla manşeti yaptık. *** Çünkü, Bizim şu günlerde el birliği içerisinde; “barışa ve sürece” omuz ve destek vermemiz gerekir. Her ne kadar, Birileri dışardan-içerden, köşeden, kürsüden “provoke” edeci hainlikler icra ediyorsa da. Biz bunların üstesinden, geçmişten aldığımız ders-i ibretle gelmemiz gerekir. *** Ankara’da, Dün gece esen rüzgâr “sağlık” olumsuzluğuna delalet değildi. Bilakis; kucaklayandı-sağlıklı tutandı! Her ne kadar; Rüzgâr, Kültürel etkinliğin rotasında esiyor idiyse de. Bütünleştiriciydi! Barışa, kardeşliğe ve tabi ki işleyen “müzakere” sürecine, “katkı” sağlayan bir hava hâkimiyeti vardı! *** Şöyle ki, Hükümeti temsilen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gecenin gözdesiydi! BDP’liler, Diyarbakır'dan giden STK Temsilcileri. AK Parti Milletvekilleri ve Belediye Başkanı Osman Baydemir. Ancak, İl Valisi Mustafa Toprak koydu. Neden bilemiyorum! Davet mi edilmedi. Başka bir acilliyet içeren programı mı vardı. Yoksa yıllardır muzdarip olduğumuz o siyasi duruşla, “Vali-Başkan” buluşmazlığı mıydı? Her ne ise; Eksiklikti ve orda olmayış, “dikkat” çeken bir kareydi. *** Salondaki, Esen rüzgârın bize aktarılan hal-i vaziyetine gelirsek! Özetle, İmralı görüşmeleri Ekseninde başlayan sürecin yarattığı atmosferin avam tabakası! Bir arada, olabilmenin yarattığı sinerci ve çıkan mesaj “ümit vericiydi”. *** Hele ki, Baydemir’in, BDP’li Milletvekillerin ve diğer oluşumların, Arınç’ı, salon dışında Diyarbakır’ın misafirperverlik kültürünü bir kez daha gösterme. Ve barış elini uzatan olma ikmaliyle; karşılamaları önemliydi. Ki bu paralelde, Yapılan konuşmalar ve karşılıklı verilen mesajlar! Doğrusu; yeni sürece yönelik “güven verici” umutlar yeşertti. *** Baydemir’in, Arınç’a Kürtçe hitabı. Sözlerine; “Ser sere min, ser çavemin hatin.” Yani; "Başım gözüm üstüne hoş geldiniz” selamlaması! Pek tabi ki, Baydemir, konuşmasındaki temenni ve duygu ifadeleri! İçten gelen bir sesin çığlığıyla; "Barış ve birlikte kardeşçe yaşam hepimizin en öncelikli talebi ve çabasıdır. Barışa, umuda kurşunlar sıkılmaya devam ediyor. Kurşunların artık barışa ve birlikte yaşama isteğimize işlememesi lazım..." *** Bu beyana karşılık Arınç’ın duyguları okşayan ifadeleri de önemliydi. Her ne kadar; Diyarbakır surlarını oluşturan, bazal taşından söz ederken, “süslemelere” övgü ama üzerinden de, gönderme yapması dikkat çekiciydi. Arınç, çok katı olan taşları geçmişte işleyerek bir sanat eserine dönüştüren ustaların kendilerine bir mesaj verdiğini söyledi... Pür dikkati çekerek; “Taş kadar kalpsiz terör sorunun da artık çözülmesi gerekir.” Bunu söylerken süreç açısından; "Hiç bir zaman bu kadar ümitli olmamıştım" dedi! *** Ve son olarak Fransa’da ortaya çıkan yargısız infaz hadisesi. İkisini bütünleştiren konuşmasında Arınç şöyle dedi: ''Çok zor işlerin içindeyiz. Maddi planda bakıldığında çözülmesi de çok zor görünüyor. Bugüne kadar yaşadığımız şartlar bu iyi niyetli çabaların önüne bir şekilde set çekebilecek, bu ümitleri boşa çıkarabilecek, pek çok sabotajları, provokasyonları getirebilir endişesini doğrusu biz de paylaşıyoruz. Ama ümitli olmak, ümitli olmaya mecbur olmak gibi bir gerçekle karşı karşıyayız. Daha bir, iki gün önce Fransa'da yaşanmış olay veya Türkiye'de başka bir bölgede yaşanmış veya yaşanabilecek olayların bizi yoldan döndürmemesini, çevirmemesini, ümitsiz kılmamasını Allah'tan diliyorum. O yüzden bu olaylarda hayatını kaybeden insanların çok acı şekilde hayata veda ettiklerini düşünüyorum.'' *** Arınç. Özellikle bazı kesimler tarafından eleştiri konusu olan. Ve siyasi muhaliflerin tepkisini alan! Ama insanı, Ve söylenmesi gereken, saldırı ve cinayetleri “vahşet” olarak nitelendiren sözlerini bir kez daha tekrarladı. Öldürülen kişilerin suçlu olsalar bile; Böyle “vahşice ölmeyi” hak etmediklerini, suçlulara cezalarını verecek yerin yargı olduğunu söyledi. *** Arınç konuşmaların ardından açılışını yaptığı sergiyi gezdi. Salondan hemen ayrılmadı. Arınç, Baydemir ve BDP'li milletvekilleriyle bir süre samimi hava içinde sohbet etti. Kokteyl masası çevresinde ayakta yapılan sohbet sırasında Arınç ile BDP'li vekiller, Diyarbakır'ın ünlü burma kadayıfından yedi. *** İşte; dün Başkentteki Diyarbakır rüzgârına ilişkin resminin özeti! Yazımın başında bir sözden bahsettim. Eğer ki, Diyarbakır hapşırırsa, Ankara zatürree olur. Bugün için de diyorum ki, Eğer ki, Ankara’dan, Parlamentodan, Partilerden, Başbakan Erdoğan’dan, Ve tabi ki; Kandilden, İmralı’dan, Avrupa’dan -olabilecek enva-i provokasyona rağmen- barışın sesi yükselirse. Bilmeliyiz ki, Ülkenin ve bulunduğumuz coğrafyanın en derin dehlizlerini bile “alt” eder, kendi hanemize çekeriz. Yeter ki, samimiyet ve güven hasıl olsun, empati yapabilelim!
Yazarın Önceki Yazıları