ANORMAL BİR SÜREÇ YAŞANIYOR?
Hani bir söz var.
İlk düğme yanlış iliklenince "sonrası da"
arkadan gelir.
Yani; "yanlışlar zinciri" peş peşe!
Seçim Hükümeti!
İşte böylesi bir "sürecin" içerisinde,
dengesizleşti.
Şöyle ki…
Köhnemiş Anayasa ne diyor?
Kabine.
TBMM'deki partiler arasında "sandalye sayısına"
göre bölüştürülür.
Tabi bu bölünmüşlük işlemini de ayrıca anlatıyor…
***
Peki, ilk düğme nasıl "yanlış" iliklendi?
Başbakan Ahmet Davutoğlu.
Normalde.
Mevcut partilerden "paylarına" düşeni kadar
"isim istemesi" gerekirdi.
Yani seçim hükümetinde "yer alacak"
parlamenterleri "parti" fikriyatıyla, isteyecekti.
Ama yapmadı.
Davutoğlu.
Derinlik arz edici…
Kendi ölçülerine haiz…
Üzerlerinde çok da "polemikler" üretici bazı
isimleri belirleyerek "Bakanlık Teklifi" yaptı..
Sonrası!
İşte sonrası, tüm düğmeler arıza-i durumla iliklenince,
ortaya bu tablo çıktı.
***
Neticede!
MHP'den; "iki ret" bir evet geldi.
Kabul eden; Tuğrul Türkeş…
48 saattir…
Türkeş MHP'ye ihaneti mi etti?
Yoksa Türkiye'nin "milli menfaatine" omuz mu
verdi; diyerek kahramanlı olması gerekir tartışması yapılıyor.
Ama Partisi "onu" ihraç etmeyi, planlıyor.
***
CHP…
6 ismin hepsi "teklifi" kabul etmedi..
Ki Baykal..
Teklifi çevirenler arasında yer alması bile
"tartışıldı?"
Niye?
Baykal'ın "son beklentisi" deniliyordu..
Ancak o "kasetin" intikamı için Kongreyi
bekliyor…
Kendisine prim oldu; redçiliği...
Yeniden; "partide" lider olabilmek için…
***
Gelelim; HDP'ye!
Buradan da bir fire geldi..
Levent Tüzel..
Operasyonel faaliyetleri gerekçe gösterdi; "ben yer
almam" dedi..
Tüzel'in konumu aslında farklı bir mülahaza ister..
Ama, başka bir partiden gelip HDP çatısında yer aldı.
HDP'yi bu tavrıyla; "zora" soktu.
***
Şöyle ki..
Selahattin Demirtaş..
Bu noktada, "seçim hükümetinde" yer
alacaklarını açıklayan ilk lider olmuştu..
"Biz bu kabinede yer alacağız" diye..
Ki Tüzel'in beyanat verdiği saatler de bile bunu;
"ifade" etti.
Tabi, HDP cephesinde kesin karar geldi.
Parti Sözcüsü Bilen ne dedi?
Tüzel'in "ret" çıkışı görüşülecek.
Ama hükümette yer alınacak.
***
Şimdi bu durumda; "sil baştan mı" olacak?
Başa dönülmez..
Başbakan "ret cevabı" alınan bakanlıklara
"dışarıdan mı, içeriden mi" birilerini atayacak?
Ki yazıyı kaleme aldığım saatlerde, Davutoğlu'ndan bir
açıklama geldi..
"Bugün (dün) Kabine'yi Cumhurbaşkanına
sunacağım" dedi.
Retlerin yerine gelecek "Bağımsız Bakanlar.?"
Eee..
Bunların da ne kadar "bağımsız" olacakları da
meçhul..
***
Aldığım duyumlara göre..
Ekseriyeti;
Müsteşar ve Bakan Yardımcıları..
Yani, 11 Bağımsız "Bakan" denilenler tamamen
"AK Parti'yle" göbekten bağlı kişiler..
Durum "bu noktada" ayrı bir girift..
***
Sonuç itibariyle…
Siyasi ahlak..
Devlet nizamı.. Parlamento'nun varlık noktası..
Partiler..
Ve tabi ki, siyasi liderlerde şu hakkaniyet ortaya çıkmış
oldu..
Milli "menfaat" kimsenin umurunda değil..
***
Kan gövdeyi mi götürüyor,
Terör azıya mı vurdu,
Ölümler,
Katliamlar
Suikastlar,
Kumpaslar yaşanıyor mu?
Ekonomi çökmüş mü?
Fakru zaruret artmış,
İnsanlar bir lokma ekmek için birbirini boğazlıyor mu;
"önem" arz edici değil, onlar için.
***
Varsa yoksa!
Kendi menfaatleri
Kendi siyasi koltukları,
Ve liderlik "hırsları" ötesi, onları bağlamaz..
İşte böylesi bir halet-i ruhiyet içerisinde olan
"siyasi seyir" ülke için Salih-i selameti icra eder mi?
Ne mümkün?
***
Velhasıl.
Davutoğlu "teklifte" normali değil, anormal
yolu tercih etti.
MHP ve CHP…
Türkeş dışında…
İki parti de, "doğru" olanı değil
"yanlış" politika ortaya koydu.
HDP fire verdi, ama varım dedi..
Sonuçta, "anormal" bir seçim hükümetiyle, 1
Kasım'a gideceğiz..
***
Ama…
"Siyaset" mızıkçılıkla, küstümcülükle,
şımarıklıkla "icra" edilemeyeceğini herkes görecek.
Öyle sanıyorum ki…
1 Kasım'da "sandık" bu noktada, "son
sözünü" söyleyecektir..
"Ey sizi beceriksizlikler" diyerek..
Ha bu arada..
Seçimler de..
Seçim meydanları da; "ikilem arz edici" siyasi
seyrin minvalinde gidecek..
Ya toplumsal,
Ya dar alanda..
Çünkü her siyasi hamle bir sonraki siyasi hamlenin
işareti olduğu içindir ki; "görüntü" bunu söyletiyor.
***
BOŞ BAKANLIK OLUR MU?
Sahi bir de şu tartışılıyor..
Bakanlık paylaşımında..
Deniliyor ki…
Davutoğlu "dandik" bakanlıkları teklif etti.
Be insaf..
Bakanlığın "dandikliği mi" olur?
***
Kim hangi kritere göre belirliyor bilemiyorum..
Bütçe mi?
Personel mi?
Yoksa siyasi nüfus itibariyle üstünlük mü?
Her ne ise…
Bildiğim…
Gördüğüm…
Ve yaşadığım kadarıyla "dandik, boş, verimsiz,
üretimsiz" bakanlık yok…
***
Var olan nedir?
Olursa…
Dandik "iktidarlar" olur?
Dandik liderlerin yönetim anlayışı olur?
Dandik parti lideri olur.
Ya da, "dandik" bakan olur…
Veyahut dandik şahsiyet olur…
Yoksa kurumsal işleyişte "kurumlar" dandik
olmaz; "ancak" dandikleştirilebilinir?
Ki bunu da yapan; "yönetici" zihniyeti..
Sizce…