ARINÇ'IN FENA ÇIKIŞI
Masamda, yığınla not var.
Haftasonu, aldığım notlar.
Yığılmış!
Yazı konusu edilmek üzere!
Bugün için, bayatlamadan, "harmanlama" yapmak istiyorum.
Bir de, bazı meraklı okurların da da merakını gidermek için.
Çünkü soruyorlar; "Niye konuşmadınız, bu meseleyi?
Ne düşünüyorsunuz bu konuda?" diye!
***
Eee… Burası Türkiye… "Her an her şey olabilir?"
O nedenle, gündem hareketli ve bereketli gidiyor…
Mevzuular olmadık bir seyirle "an be an" yön değiştiriyor.
Kıblesiz! Öyle ki, "fikri mülahazada" bile ters köşe olunuyor.
Hatta konunun muhatabı da 'u dönüşü" yapabiliyor..!
Böyle demek istemedik, ya da böyle diyecektim diye!
Veyahut ta, "yok ya böylemiydi?"
Neyse!
***
İlk mevzuumuz!
Günün en sıcak, gelişmesi olan Bakanlar Kurulu sonrası Sayın Bülent Arınç'ın beyanatı olsun.
Mevzu; Dicle Üniversitesiyle alakalı iddialar.
Yanı, Diyarbakır'ı yakından ilgilendiren mevzu.
hem Üniversite camiası acısından, hem de siyasi bazda!
Malum, dünkü yazımda farklı bir bakışla, "olup-bitene" sorgu inşa etmiştim.
Zamanlama. Söyleyenler kim. Ve tabi ki, "onların" toplumda bıraktığı izlenim!
En önemlisi de; niye bugüne kadar bu iddialar "bekletildi de" tam da "Başörtü takıldığı" günün sonrası, ortam gerdirildi.
Özetiyle, konuşan, iddianın sahipleri için şöyle demiştim.
Özellikle, Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç açısından...
Siz önce; "Aynayı bir kendinize tutun."
***
Evet, Sayın Arınç, Saraç'la alakalı soruya şöyle yanıt veriyor.
Diyor ki;
"Kendisi iyi bir bilim kadını. Diyarbakır’ın evladı.
Bildiğimiz kadarıyla çok mazbut, çok dindar ve çevresinde sevilen bir insan.
Bu hanımefendi için böyle bir suçlamada bulunmak çok yanlış oldu.
Arınç, İçten için de fikri beyanda bulunuyor.
İÇTEN'İN İDDİALARINA TEPKİ?
Diyor ki.
"Sayın İçten, bu baş örtmesinin hemen arkasından yıllar öncesine dayanan bazı yolsuzluk iddialarını yüksek sesle konuşmaya başladı.
Bir defa şuna dikkat etmemiz lazım:
Yolsuzluk kim tarafından ne zaman yapılırsa yapılsın büyük bir suçtur.
Bunun üzerine mutlaka gidilmesi gerekir.
Bunun için bir bayan rektörün başını örtmesini beklemek de doğru değil."
***
Paralel yapıyla alakalı suçlamaya da, Arınç değiniyor.
Sapla-saman karıştırılmasın vurgusuyla şöyle diyor.
"Milletvekili arkadaşımız rektör hanımı paralelci olmakla suçluyor.
Üniversitelerimizde geçmişte bu grupla faaliyette bulunmuş, onların düşüncelerini paylaşmış insanlar olabilir.
Ama ne yapmışlardır?
Suça karıştığına dair elinizde belge bilgi var mı?
Bir değdi, değmedi diye sağa sola selam veren herkesi suçlayacak değiliz.
Adaletli olmak zorundayız.
Önemli olan birine sempati duymak değil görevini kötüye kullanıp kullanmamasıdır.
Ama o tutmadı bir de böyle deneyelim şeklindeki ithamları benim vicdanım kabul etmez.
Ben sayın rektörün bu suçlamalar karşısındaki vakur duruşuna katılıyorum ve bu iddiaların süratle yargı tarafından incelenmesini istiyorum.”
***
YA KELEŞ VE BAĞLI!
Arınç.
Özellikle Mazhar Bağlı ve Ahmet Keleş'in "Başörtü" ithamına yönelik de cevap içeren beyanatı var.
Bunun için de şöyle diyor;
"Bir samimiyetsizliği teşhir etmek istiyorsa, yani sırf bu yolsuzluk iddialarından kurtulmak için başını o sebeple örttü deniyorsa, bu çok çirkin çok kötü bir yakıştırma olur.
Ben hanımefendinin böyle bir şeyi düşündüğünü ve yaptığını kesinlikle kabul etmem, bildiğim tanıyabildiğim kadarıyla…
Arınç.
İddialara ilişkin, idari ve adli soruşturmanın da gerektiğine vurgu yaptı.
Bunun için de, şöyle dedi:
"Bütün bu iddiaların da önce YÖK'te, gerekiyorsa savcılıklarda süratle araştırılmasını ve yasaya aykırı işlemler yapılmışsa Sayın Rektör ya da mahiyetindeki rektör yardımcıları veya bir başkası, bu yapıyla ilgili kanunlarımıza aykırı bir fiil işlemişse mutlaka en ağır cezalara da çarptırılmalıdır."
***
ASLINDA DİYARBAKIR HERŞEYİ BİLİYOR?
Dediğim gibi!
Bu işte "sular" dursun desek de!
Ne yazık ki, "durmuyor".
Çünkü birçok dala sahip bir mevzuu.
Ve üzerinde hesap yapan, çok kesim var!
Ancak, şöyle bir uyarım olacak.
Ki uyarımın muhatapları, kendilerini bilir.
Bilsinler ki.
Kavganın aktörleri hiç bir zaman "kazançlı" çıkmaz.
Kazanç sahibi olan; "kavga" için, avuç ovuşturanlardır.
Tacizle. İkballe anılanlar da bilsinler ki.
Diyarbakırlılar.
Onları dün de, bugün de, yarın da "hayırla" yâd etmeyecekler.
Ve bileceklerdir ki, kim dost-kim düşman!
***
Diyeceğim o dur ki, böylesi "kirli hesaplar" olmazsa!
İnanın, Diyarbakır hep "güzelliklerle" anılır ve konuşulur.
Baksanıza!
Kadim Şehrin nurani yüzüne!
Peygamberlerin. Sahabelerin diyarı, Diyarbakır.
Öyle ki, Mekke ve Medine’den sonra, geliyor.
"Evliyalar" diyarı.
***
KUTLU DOĞUM ÇOŞKUSU?
Fetih sonrası!
Hep, İslam'ın ve Müslümanların "kalesi" olarak kaldı.
Ne işgal gördü.
Ne de işgal altında kalacak, dönemleri yaşadı!
Bağrında tüm medeniyetleri yeşertti.
İşte bu kadim kent.
Bakın ay içerisinde, üç ayrı etkinlikle, İnancın, imanın ve Peygambere olan bağlılığın kutsiyetiyle, coştu.
***
***
Önce, İl Müftülüğü stadyumda organize etti.
Sonra, Cumartesi günü BDP, DTK bir ilkle, Newroz Parkında "Kutlu Doğum" etkinliği düzenledi.
Dil, ırk ve siyasal düşünce!
Hiçbiri gözetilmeksizin, icra edildi. Bir ilk olması hesabıyla, tebrik ediyorum.
Ve inşallah, devamı gelecek.
Pek tabi ki Pazar günkü etkinlik.
Muhafazakâr bileşenlerin oluşturduğu Peygamber Sevdalıları, "Yürüyen Kur'an" sloganıyla, inananları buluşturdu.
2006 yılından buyana, bu etkinliği yapıyor.
***
Tek yumruk olabilmek.
Hiç kuşkusuz ki, inancın, imanın ve dinin "çatısı" altında toplanmakla mümkün!
Ki bu üç etkinlik, Diyarbakır'a yakışır bir "elbirliğini" gösterdi.
İnşallah!
Bu huzur, bu birliktelik, bu farkındalık ruhuyla "aynı gaye ve inanca" hizmet etme, aklı her daim olur.
Bir kez daha; "Kutlu Doğum" haftasını kutlar.
Ve inanları "bir araya" getiren tüm bileşenlere şehir adına, teşekkür ediyorum!
Diyorum ki.
Bu sinerciyi, Diyarbakır'ın tüm meselelerinde icra edelim.
Bu şehrin alması gereken çok mesafe var.
Çünkü uzun yıllar hep "köteklendi."
***
YAŞAR KAYA TÜRKİYE'DE!
…Ve Yaşar Kaya, Türkiye'ye döndü.
Evet.
21 yıllık, ayrılık son buldu.
Türkiye'nin, "karanlık" döneminin sürgün yaşayanlarından biri Kaya!
Faşizan, vesayetçi bir devlet anlayışının "bu ülkeye ne kadar" kayıplar ve tahribatlara mal olduğu, artık bulunuyor.
Kaya. Hiç kuşkusuz ki, "Kürt Siyasi Harekatenin" sembolü bir isim.
Diyeceğim!
Kimin ne hesabı varsa. Plan neye matufsa, beni alakadar etmiyor.
Ama diyorum ki, hoş geldin. İyi ki döndün.
Darısı, diğer "sürgün" hayata mahkûm, edilenlere!
Türkiye siyasal, sosyal, ekonomik ve tabi ki, güçlenen bir demokrasiyle, büyüyor.
Olması gerektiği gibi…
***
Geldik mi, bize ayrılan son satıra.
Ne yazık ki!
Yine yazılması gereken çok sayıda not kaldı masada.
Neyse!
Onları da, Çarşamba'dan sonra, hasb-i hal edelim.
Eğer ki, el verilirse.
***
BU AKŞAM KIRAÇ KONUĞUM!
Ha bir de, unutmadan!
Bugün;
Büyüktimur'la Gündem programı var.
Uzay TV’de.
Konuğum Diyarbakır valisi Sayın Mustafa Cahit Kıraç.
Haberiniz olsun…
Telefon, SMS, e-mail ve twitter'den, sorularınızı iletebilirsiniz.
Sizleri bekliyorum.