ARTIK KABUS GÖRMEK İSTEMİYORUZ!
HSYK'nın 'yargısız' infazıyla bir kez daha diyebiliriz ki;
Yargı 'deprem' geçirmiştir.
Çünkü Erzurum'da vuku bulan 'hadise' bu yönde 'depremin' şiddetini göstermektedir.
Yani; Yargı tamamen 'bağımsızlık' cübbesini üzerinden atmıştır.
Önceki günden itibaren alenileştirmiştir artık 'tarafgir' olduğunu.
Hem de; 'kendi' içinde hizipleşme içerisine girerek!
Hukuk çevrelerinde infial yaratıp, böldürdü.
* * *
Dün de; 'detaylı' bir şekilde HSYK'nın 'kararı' üzerinde fikir ürettim.
Durumun ne kadar 'adil' ve anti-hukuk dışı olduğunu.
Düşünün!
Bir tarafta Enva-i türlü 'suç' isnat olunan Erzincan Savcısı İlhan Cihaner.
Diğer yandan, Hukuku ve Adaleti 'işletmeye' çalışan Erzurum'daki savcılar.
Sözde 'yargı bağımsızlığının'(!) teminatı HSYK 'kanaat' üretiyor.
Sorgusuz-sualsiz ve CMK'nin 'hiç bir' maddesine uyulmadan;
Cihaner’e 'arka' çıkıp;
5 Savcıyı gözden çıkararak 'Yetki menine' gidiyor.
* * *
Yani 'İki başlı' hukuk anlayışı!
Aslında; HSYK'nın konumu yıllardır tartışma götürür.
Çünkü 'astığı-astık-kestiği kestik' misali; 'keyfiyeti' hakim!
Kendisine yönelik 'en küçük' serzenişi bile kabul etmez.
Olması durumunda da; "Yargı baskı altındadır, Yargı bağımsızlığına müdahaledir'.
Ama görüldü ki; 'Yargıya-Yargı işletmesine' kimin müdahale ettiği?
Ve Yargı 'Bağımsızlığının' nasıl paspas olduğu.
* * *
Velhasıl;
HSYK ve fikrine 'gövde gösterisiyle' arka çıkan Danıştay ve Yargıtay Başkanlığı!
Sergiledikleri duruşlarıyla, sarf ettikleri açıklamalarıyla;
'Yargının' Bağımsızlığını zedelemişlerdir.
Baskı altına alıp 'keyfiyet' zühul etmiştir.
Bu düşüncenin asıl amacı; 'kendini' dokunulmaz kılıp!
Korku ve sindirme havasını 'körüklemektir'.
Böylece Ergenekon ve Darbe girişimcileri dahil olmak üzere; himaye etmek.
Milli iradeyi devre dışı bırakma gayesinde olanların da elini güçlendirmek.
* * *
En önemlisi de; bunlara karşı 'Hukuki' işleme tevessül eden yargı mensuplarını da;
'Kendi iç dinamiklerinde' boğmak, işlevsiz bırakıp geri adım attırmaktır.
Hatırlayın; Şemdinli davasındaki süreci.
Ferhat Sarıkaya HSYK tarafından 'infaz' edilince ne oldu?
Derin devletle ilişkili birçok soruşturmaya savcı bulunamadı.
Mahkemelerin hakim ve savcıları duruşmalardan çekildi.
Sipariş üzerine sipariş!
O nedenle; HSYK'nın bu son 'icraatı' kıyamdan öteye değildir.
Sindirmenin ve tarafgir düşünmenin 'dik' alasıdır.
* * *
Aslında burada Siyasal iktidara da bir 'sindirme mesajıdır'!
Nitekim 'AK Parti'ye kapatma anlamında mesaj önceki gün verildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu minvalde niyetlerini ortaya koydu.
Düşüncelerini 'alenileştirirken', Habur, Erzurum ve Erzincan'ı 'inceliyoruz'.
Bu ne demektir; "AK Parti dikkat et! Sana kapama geliyor!
Yeter! Çarkıma çomak sokmaya devam edersen, akıbetin hoş olmaz.
Çünkü ben ne dersem o olur! Dokunulmaz ve eleştirilmezim.
Yani; Milli irade mi, Yasama mı, Hukuk mu, Nizam mı, Yasalar mı 'kim takar?'
Nasıl olsa; yorumlayan da, uygulayan da 'benim'. Çeşmenin başındayım!"
* * *
Evet! Yargı bağımsızlığını yitirmiştir. Daha doğrusu toplum nezdinde 'güven' kaybetmiştir.
Artık 'Adaletin kestiği parmak acımaz' sözü geçerliliğini yitirmiştir.
Lakin bu atmosferle 'Adaletin kestiği parmakta kan durmuyor?'
Kısacası şu anki atmosfer tamamen Türkiye'de hakimler hükümeti.
Jüristokrasi hukuk hükümeti mevcut.
Kaba bir ifadeyle; Adaletin 'terazisi' tutmuyor!
Onun için; 'terazinin' onarılması, taşların da yerine oturtulması gerekir.
Yargı bağımsızlığının tesisi, toplumda güvenin yeniden sağlanması.
* * *
"Adalet Mülkün Temelidir" sözünün icrası;
Jüristokrasi hukukunun da bertarafı için;
'Yargı reformu' kaçınılmaz olmuştur.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün bu minvalde görüş belirtti.
Cumhur'un başı olması münasebetiyle;
'Tez elden yargı reformu gereklidir' diye.
* * *
Özü itibariyle! Türkiye'nin şu soruya acil ve ivedi olarak cevap vermesi gerekir.
Adalet dörtlüsü kilitlenirse ki kilitlenmiş vaziyette.
Ve şarampole yuvarlanmış ki, şuan takla üstüne takla atmıştır.
Onu kendi kendini kurtarmaya mı bırakmalı?
Dahası; Yargı-Yargıyla karşı karşıya geldiğinde hakem kim olacak?
İşte en büyük girdap soru da; 'hakemin' yokluğu!
Sorun çözümsüzlüğün sorunu haline gelmiştir.
* * *
O nedenle diyorum ki; 'Yargı reformu' şart!
Aksi taktirde bi bakmışız ki; 'Ne demokrasi, ne hukuk, ne adalet'!
Bu yöndeki hiç bir kavram kalmamış, 'hayat' idameleri kesintiye uğramış.
Zaten böylesi bir rejimin var olabilmesi için değil midir ki; 'Darbe Planları' havada uçuşuyor.
Evet!
Türkiye artık 'Kâbus' dolu rüyalar görmek istemiyorsa;
'Yargı reformuna' zaman kaybetmeden düğmeye basmalı.
Çünkü her geçen zaman; Milli iradenin 'aleyhinedir'!
Hayırlı Cumalar.