ARZU VEDASI VE SEÇİMLER?
Seçimin son 24 saatine girdik. Yarın da yazacağız. Ama öbür gün yok.
Çünkü 28 Mart mesai bitimi "yasak" başlıyor.
Herkes susacak, "sandık" konuşacak.
Ne aday, ne de parti haberi. Ve ne de; herhangi bir anket ve yorum.
Yazılmayacak, çizilmeyecek, yorumlanmayacak. 29 Mart gününe odaklanacağız.
Ve sözü sandığa bırakacağız. Sandıklar açıldıktan sonra; "kimin mahsulü" iyi kimin kötü göreceğiz.
Neyse! Zaten günlerdir adaylardan söz ediyoruz.
Neler yaptığını, neler yapmayı hedeflediklerini? Kim "şanslı" kim şanssız?
Objektif kriterler doğrultusunda "aktarmaya" çalıştık.
Tabi bizim buradaki temel amacımız; "seçimlerin" demokratik bir ortamda geçmesi.
Ve halkın iradesinin "özgür" bir şekilde, sandığa yansımasıdır.
Herkesin de, sandık başına gitmesini sağlayıp, oy vermelerine teşvik etmektir.
***
Tabi;
Her partiye, her adaya "eşit" mesafede bulunduk.
Kendilerini ifade etme anlamında; ortam geliştirdik.
Kimseye "ayrı-gayrı" bir düşünce içerisine girmedik. Ve olmadık.
Sadece şunu söyledik; Diyarbakır için en hayırlısı ne ise o olsun?
Ama kriterleri de ortaya koymadık değil.
Diyarbakır'ı bir adım daha ileriye götürecek?
Sorunların çözümü üzerinde "efor" sarf edebilecek.
Eşitlik ilkesinden vazgeçmeyip, "herşey Diyarbakır" için diyebilecek?
Konuşan, üreten, uygulayan, Diyarbakır'ı "tanıyan ve taşıyabilen"!
İşsizliği, aşsızlığı, yoksulluğu "çözebilecek"!
Kavganın, şiddetin, terörün, anti-demokratik yapıların taraftarı olmayacak.
Kısacası; Diyarbakır'ı çağdaş-modern bir kent konumuna getirebilecek şahsiyetin "tercih" edilmesini tavsiye ettik.
Ve Diyarbakır seçmeninin bu minvalde "29 Mart günü" sandık başına gidip mührünü basmasını istedik.
Sağlıklı bir sonucun ortaya çıkması için. Bunu da sağladığımıza inanıyorum.
***
Bugün için size yeniden adaylar hakkında konuşmayacağım.
Şu veya bu şahsiyet de demeyeceğim. Partilerin son durumu nedir?
Ya da anketler son olarak "kimi önde" gösteriyor demeyeceğim.
Bugün; "bir vedayı" konuşmak ve yazmak istiyorum.
Yeniden aday olması halinde "kazanacağına" inandığım bir şahsiyetin "vedası".
Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde 20 yıl Belediye Başkanlığını yürüten; Vecdi Arzu'dan söz etmek istiyorum.
Dün onun Çınar ilçesinde "veda" yemeği vardı. Sayın Mehmet Ali Altındağ'la birlikte katıldık.
Yemek "sade" ama bir o kadar da; "sıcak diyaloga" hazır bir ortamı içeriyordu.
Öyle protokol, ya da "özel" misafir düşüncesi yoktu.
2 bine yakın insan vardı. Herkes iç içe aynı ortamda, sıralanmış masalarda bulunuyordu.
***
Dile kolay 20 yıl "Belediye Başkanlığı" koltuğunda oturmak.
Yani; 4 kez ardı ardına yerel "seçimi" kazanmak. Zor bir nasip.
Arzu demek ki, "bu nasibi" başarmış ve Çınar halkının "teveccühünü" alarak; 4 kez tercih edildi.
Hiç kuşkusuz ki; Arzu, Çınar'a çok şey kazandırmıştır.
Tarım ve Hayvancılığın ağırlıklı işlem gördüğü Çınar ilçesi mevcut ilçeler içerisinde "zengin" görünüme sahip.
Yaşam kalitesi yüksek. Doğal olarak da burada Arzu'nun katkısı çoktur.
***
4 KEZ SEÇİLEN BAŞKAN
Nitekim bunu dün, İlçe Kaymakamı Hasan Tanrıseven onayladı.
"4 yıldan buyana Kaymakam olarak görev yapıyorum. Bugüne kadar birçok yerde 7 Belediye Başkanıyla çalıştım.
En uyumlu ve çağdaş, hizmete "tavizsiz" riayet eden tek Başkan gördüm. O da Sayın Arzu"
Buradan; Arzu'nun 20 yıl içerisinde neler yaptığını, neler yapamadığını "sıralamak" istemiyorum.
Hani derler ye; "hali alem ortada" diye. Çınar'ın konumu, gelişimi ve sosyalleşmesi ulu orta yerde.
Teferruatına gerek yok.
Kaymakam Tanrıseven de, Belediye Başkanlığı koltuğunu bırakan Arzu da, veda konuşması esnasında "hayli duygulandılar".
Öyle ki, duyguları konuşmalarına ve ses tonlarına yansıdı. Tabi yemeğe katılanlar da, aynı duyguları yaşamadı değil
20 yıl süren bir macera "son" buluyordu.
Arzu'nun AK Parti'den aday olma noktasında "bir hayli" baskı aldığını biliyorum.
Yeniden "siyasette" yer alsın diye.
Çınar ilçesi için adaylığı dahi parti tarafından açıklandı.
Ama o bu tercihe rağmen "hayır" diyerek; "20 yıl yaptık, bundan sonrası gençlere."
***
Ama bir de; söylenti vardı. Arzu'nun "aday olmaması" noktasında baskı gördüğü.
Ki bu söylenti önceki gece; ulusal bir televizyon kanalında yayımlanan programda ifade edildi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Kutbettin Arzu'nun hazır olduğu ortamda.
Kutbettin Arzu muhatabı olduğu soruya yanıt verdi.
Ancak dün veda yemeğinin en sonunda Vecdi Arzu da konuya açılım gösterdi.
Söylentinin kendisini üzdüğüne ilişkin.
"Hiç kimseden, aday olma baskısı görmedim" derken, kesin bir ifadeyle: "Buna kimse de cesaret edemez"!
Kaymakam ve Emniyet Amiri'nin "plaket" takdimiyle son bulan veda yemeğinden sonra ayrıldık.
***
Arzu'ya veda ederken Kaymakam Tanrıseven'le konuştuk.
Ve bir süre birlikte yürüdük. Kaymakamlığa doğru.
Kol kola, yanımızda İlçe Savcısı, Emniyet Amiri ve Jandarma Komutanı vardı.
Onlarla bizi tanıştırdı.
Bu esnada İlçenin "Sosyo-ekonomik" durumuyla alakalı; sohbet ederek ilerlerken, partilerin flamalarını gördüm.
Ve sordum. "Çınar'da kim kazanacak" diye?
Tanrıseven konumu itibariyle fikir üretmedi. Ama anekdotlar verdi.
Bu noktada edindiğim intiba ve diğer misafirlerden aldığım görüşler;
"Çınar'da Vecdi Arzu'nun vedasıyla" siyasi gelenek bozulacak. Yani; "el değiştirecek"!
Çünkü Arzu ilçe için bir "denge" idi. Ama artık; yok.
Olmadığı için de; "adaylar" ve kamplar farklılaştı. Tercihler değişecek.
Arzu'ya biz de 'güle güle' derken Çınar halkının onu unutmayacaklarını ifade etmek istiyoruz.
Hayırlısı diyelim. Ve bu duygularla Çınar ilçesinden ayrıldık.
***
BAĞLAR VAKASI?
Gelelim Bağlar'daki hadiseye. AK Partililere "yönelik" saldırı.
Çirkin ve yakışıksız bir vaka. Kabul edilemez, haklı da görülemez.
Kimden gelirse gelsin, kim müsebbip olursa olsun, ister mağdur, ister suçlu.
Önemli değil. Önemli olan; Diyarbakır'a yakışmamasıdır.
Huzurun, güvenin ve istikrarın hakim olduğu "seçim sürecine" gölge düşürmesidir.
Demokratik ortamı germesidir. Ve demokrasiyi benimseme ve yaşatma mücadelesine "halel" getirilmesidir.
Dün akşam İl Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun "basına verdiği" yemekten sonra
AK Parti Milletvekili İhsan Arslan'la konuştum.
"Vakanın seyri ve sonucu nedir diye?".
Arslan yoruma girmedi. Ve 'ateşe körükle' gitmenin fayda getirmeyeceğini bilakis herkese zarar vereceğinin altını çizdikten sonra; sağduyu çağrısı yaptı. Ve dedi ki; "Diyarbakır'a ve demokrasiye" yakışmayan bir görüntü. "Kınıyorum!".
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'e de sordum.
Söz TV'deki canlı yayın programı öncesi.
Arslan'la aynı duyguları paylaşır bir düşünceyle; "Kınıyorum. Olmaması gerekir".
Yenişehir semtinde esnafı gezerken AK Parti "seçim bürosunu" ziyaret ettiğini anlattı.
Burada herkesle tokalaşıp, başarı dilediğini söyledi.
Baydemir dikkat çekti. "Üçüncü kişiler", ortamı germek ve huzuru bozmak, seçime gölge düşürmek istiyor uyarısını yaparken şu çağrıda bulundu:
"Sağduyuyu elden bırakmayalım. Ve birilerinin provokasyonuna gelmeyelim.".
Evet. Sonuç itibariyle; "sandık" demokrasinin nimetidir. Ve de "demokratik" tepkinin de tek adresidir.
Ben de diyorum ki; "Taş atacağına oy at, kavga edeceğine sandık başına git". Orada "iradeni" ortaya koy.
Hayırlı cumalar.