AYAĞA GELEN ŞANSI TEPMEYELİM?
Güzel, neşeli ve bir o kadar da stresli bir haftaya giriyoruz.
Stresli dedim? 29 Mart seçimlerinin son haftasındayız.
Adaylar ve Partiler "oy potansiyellerini" yükseltme anlamında "son kozlarını" ortaya koyacaklar.
Kim kazanacak, kim kaybedecek? Ancak şunu ifa edeyim; "seçimler", küçük çaplı vakaları saymaz isek; tam bir demokrasi ortamında geçiyor.
Adaylar ve Parti kurmayları "birbirlerine" karşı saygı ve hoşgörüyü elden bırakmadıkları gibi; eleştiri dozunu da dengede tutuyorlar.
Öyle "çamur siyaseti" yapmıyorlar. Bu anlamda; örnek bir tablo.
Neyse! Ben aslında yazının tamamını "Mahalli Seçimlerin" haftaya nasıl bir giriş yaptığına ayıracaktım.
Ancak; Diyarbakırspor'dan gelen "sevindirici" haber, fikrimi değiştirdi.
Konuyu "kendilerine" çektiler.
***
Evet. Diyarbakırspor "önemli" bir engeli daha aştı. Ekonomik dar boğaza. Ve gösterilen ilgisizliğe rağmen.
Kendi evinde "korku" tüneli olarak gördüğü Giresun'u yenmeyi başardı.
Yani Şampiyonluk "yarışında" bir adım daha ileriye geçti. Bu "Yüreklerini" ortaya koyan bir avuç insanın başarısıdır.
Tabi o bir avuç insanın "arkasında" var olan onbinlerce Diyarbakırlı.
Ekonomik katkıları "sadece" bir bilet fiyatı olsa bile; "yüreklerindeki sevgi" herşeye bedel.
Parayla satın alınamaz bir destek.
Karşılaşmayı "izlemezsem de", gelen bilgi notları. Ve oradaki atmosferin kent üzerinde yarattığı "sinerji" tartışılamaz bir mutluluk.
Bu mutluluk tablosunda kentin bazı "idarecileri ve siyasileri" dışında;
Herkesin üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirmesinin katkısı vardır.
Buradan; Diyarbakırspor'a "gönül" vermiş taraftarlara.
Sahada "yüreklerini" ortaya koyup, başarıyı elde eden futbolculara.
Saha kenarında; "akılla" yön veren teknik yönetime.
Kısıtlı imkânlarla; Kulübü sahiplenen Yönetimi kutluyorum.
***
Diyarbakır "her şeyin" en güzeline layıktır. Bunu kimse tartışma konusu bile edemez.
Önceki gün Nevruz'la sevinçle boğuldu. Dün de Diyarbakırspor'un başarısıyla.
Kentte "oluşan" bu sevinç ve hoşgörü ortamı "heba" edilmesin.
Şaha kalkmış bir kent var. Onbinlerce insan sokağa dökülmüş, sevinç çığlıkları atıyor.
"Süper lig hakkımız" Bu hak "şuan için avucumuzda". Lig'deki "averaj" profili de bizden yana.
Kısacası; "matematiksel tablo" Diyarbakırspor'u "Şampiyonluğa" en yakın isim gösteriyor.
Ben buradan; yine "dilencilik" tabir edilecek bildik ifadeleri kullanmayacağım.
Şu veya bu kişinin "neden katkı" sunmadığını, duruma neden seyirci kalındığını.
Görevleri ve misyonları olmasına rağmen; "görmezden" geldiklerini.
Şuan için; "Kulüp Borcu" bu kadar. Önümüzdeki maçlar ve lig bitimi için de "bu kadar" gerekli.
"Pamuk eller" cebe. Gibi "klasik" sözler kullanmayacağım.
Çünkü bu konuyla alakalı gerek ben gerekse diğer meslektaşlarım "her fırsatta" dile getiriyor.
Diyarbakırspor'un "ekonomiksel" sıkıntısını bugün "Sağır Sultan" bilmekte.
Onun için de; "Ben bilmiyorum, haberdar değilim, bize söylediniz mi" diyen olmayacağı için.
"Cemşit pilavını" yeniden ısıtmaya gerek yok!
***
Sonuç itibariyle; "şans" kapıya dayanmış. Avuçlarımızın içinde. Bu hakkı ve şansı "kaptırmamamız" gerekir.
Bunu elde edecek ve sağlayacak olan; her ne kadar Diyarbakır ahalisiyse de.
Asıl olan "Kentin siyasi ve ekonomik" rantını alanların; bu "sıkıntılı" dönemde çözüm rolü üstlenmeleri gerekir.
Ve bu anlayış çok kısa zaman dilimi içerisinde "hayata" geçirilmelidir.
Zaman kısıtlı. Ne tüketilecek saate ve günlere, ne de "hayali" ifadelere kanacak zamanı yok.
Ticaret ve Sanayi Odası'nın başlattığı bir kampanya var.
Şuana kadar "ne toplandı" bilemiyorum. Ama bildiğim; bu "oluşumun" biraz daha açılım göstermesi.
Biraz daha ivedilik kazanması. Biraz daha; "sıkı sıkıya" mevzuya sarılması gerekir.
Bunun için de herkes göreve diyorum.
***
Tabi bir de bu tarihi fırsat "elden" kaçırılırsa. Kapıya gelen "hakkı" elde edemezsek. Bilinmelidir ki; bunun vebali ağır olacağı gibi.
Diyarbakır halkının "keseceği" fatura da büyük olur.
Bundan "herkes" payına düşeni alacaktır. Özellikle de "siyasiler ve kentin idarecileri ile kanaat önderleri".
Hatta bizler dahil olmak üzere. Ancak şunu da ifade etmek istiyorum.
"Tüm bunlar" gerçekleşirse, Diyarbakırspor'un yarınları için yeterli mi?
Hayır. Çünkü "taşıma suyla" değirmen dönmeyeceğini yıllardır görüyor ve yaşıyoruz.
Neyse! Hele bir önümüzdeki "hendeği" bir atlayalım da.
Gerisini "ciddi bir şekilde" tartışırız.
***
MERSİN'DEN GELEN MESAJ
Mersin’den Zana Yaruk isimli bir okurum mail atmış; Diyarbakırspor'la alakalı.
Sevgili hocam diye başlayan, mesajında şu çığlığın atılmasını istiyor.
Diyarbakır ahalisinin "uyanması" anlamında. Şöyle diyor:
"Diyarbakır'ın yerlisiyim. Ama İstanbul’da büyüdüm şimdi de Mersin'de oturuyorum.
Diyarbakır sevgisi, Diyarbakır aşkı tarif edilemez kadim ve kutsal bir kenttir. Aşktır, sevdadır, sanattır, estetiktir. Objedir ismi konulmamış bir haz duygusudur, farklı bir romantizmdir Diyarbakır.
Sizin ne kadar bu kente sahip çıktığınızı ben de dahil herkes biliyor.
Hatta geçen bayramda Gaziantep Olay Tv'de (uydudan yayın yapan) aynen böyle dedi "Bizim de Diyarbakır gibi yerel basınımız olsaydı Gaziantepspor şimdi başka yerlerdeydi" denildi.
Hocam bu nedir? Allah aşkına ben buna tahammül edemiyorum.
Bir kentin siyasileri, idarecileri, belediyesi, kendi kentine bu kadar mı yabancılaşır. Bu kentin gerçekliğine bu kadar mı sırtını döner? Ben buna inanmıyorum. Aziz kent Amed bu olmamalı, bu değil diye düşünüyorum. Takım almış başını gidiyor dörtnala. Ama kimseden çıt yok. Hocam bu kente yakışmıyor bu derin uyku. Birilerinin bu kenti uykudan uyandırması lazım. Lütfen bu kenti uykudan uyandırın"
***
Evet. Sevgili Yaruk haklı. Hem de yerden göğe kadar haklı.
Çünkü Diyarbakır "kendi değerlerine" karşı ortak tepki koymada zayıf.
Taktir edersiniz ki; "sorunların çözümü" ortak paydanın geliştirilmesiyle mümkün.
Diyarbakırspor da bu kentin "ortak paydası". Çözümü de; ortak olmalıdır.
Öyle ise; bizim "yekvücut misali", olup bitene karşı hamle gerçekleştirmemiz lazım.
Eğer Diyarbakırspor'a bu şansı reva gören varsa "tepkimizi" ortak koymalıyız.
Eğer bu şansın elde edilmesine katkı sunan varsa; "sevgimizi" ortak koymalıyız.
Bu sevinci ve mutluluğu Diyarbakır'a çok görmeyin. Bilinmelidir ki; "bir kentin imajı" o kentin; güler yüzlülüğüyle hissedilir.
Sizin istediğiniz kadar; Sosyal, Siyasal, Ekonomik "gelişmeniz" olsun. Hepsine "en üst seviyede" sahip olsanız bile, "insanların yüzü" gülmüyorsa.
Hepsinin "varlığının" bir kifayeti yoktur demek. Bırakın 8 yıl sonra "yakalanan" bir fırsatla; insanların yüzü gülsün.
Kent "imajında" süper lige çıksın. Hem siyasiler, hem esnaf, hem kentin iş adamları.
Kısacası; 7'den 70'e herkes bu durumdan "kazanç" sağlasın.
Sonuç itibariyle; ayağa gelen şansı tepmeyelim.