BAŞARI BUNUN NERESİNDE?
Bu operasyon..
Ve alınan sonuç..
Hiç de..
Ama hiç de; "polisiye" bir başarı içermediği gibi bilakis zafiyetler "içeren" bir dizi vaziyet var…
***
Dünkü yazımda azıcık değinmiştim…
Teröristlerin…
Ellerini-kollarını sallayarak, adliyeye girmesi…
Saatlerce Adliye koridorunda, "keşif" yapması…
Savcının, "odasına" girmeleri…
***
Ellerinde silahın bulunması…
El bombasından söz edilmesi…
Medyaya yansıyan resimlerde yer olan; örgüte ait flamalar…
Bir de, telefon bağlantıları…
Ulusal ve uluslararası telefon görüşmeleri…
***
Teröristlerin bu faaliyetlerinin yansıra…
Gazetecilerle…
TV kanallarıyla "canlı bağlantılar" kurup röportaj vermeleri…
Bir de; teröristlerle yapılan "ikili görüşmeler"
Polis…
Avukat…
Berkin Elvan'ın ailesinin teması…
Velhasıl…
8 saat süren; "bir zaman" dilimi orta yerde iken…
***
Hele ki, görüşmelere katılanların; beyanatları...
Uzlaşıldı…
Her an rehine bırakılabilinir…
Teröristler "eyleme" son verecekler…
Aile fertlerine verilen teselliler…
İşte tüm bunlar "yaşanmışken" birden kanlı sonucu doğuran operasyonun vuku bulması…
***
Silahların patlaması.
Ve peş peşe; "silah seslerinin" duyulması.
Ortaya çıkan bilanço;
Savcı Mehmet Selim Kiraz şehit.
Eylemci iki terörist ölü..
Şimdi tüm bu "kanlı neticeye" başarılı bir operasyon denilebilinir mi?
Hayır.
Hiçte, başarılı bir operasyon icra edilmiş değil...
***
Başarılı olabilmesi için.
Öncelikle; rehine olan Savcı Kiraz'ın "sağ olarak" kurtarılması gerekirdi.
Akabinde.
Teröristlerin de, "etkisiz" hale getirilmesi lazımdı.
Ki teröristler de sağ olarak yakalanmalıydı ki eylemin ve yapılanların "sır perdesinin" aralanabilinmesi sağlanaydı.
Ama hiç biri; olmadı, yapılmadı.
***
Sormak gerekir; "başarı" diyenlere.
Peki, başarı bunun neresinde?
Nitekim.
Sonucun "vahim" neticelenmesi…
Akla bir dizi, soru getirmiyor değil?
Ki dünden bu yana; "hayli kafa karıştırıcı" söylentiler gelişti.
Yani bin tane; spekülasyon.
Yüzlerce "komplo" teorileri, üretilmeye başlandı.
***
Hele ki, teröristlerin görüntüleri…
Adliye'ye girişleri…
Koridorlarda, çevre keşfinde bulunmaları…
Savcının odasına girmeleri…
Silah…
Berkin Elvan'ın posteri…
Örgüte ait flamaların çokluğu..
Hepsi yekun olarak; güvenlik "zafiyetler" içerdiği gibi..
Operasyonun neticesi de.
Taktik ve stratejik "hataların" serisini tartışma konusu yapıyor.
***
Mesela, en çok konuşulan ayrıntı şu…
Teröristlerin; "eylem amacı" neydi?
Eğer ki;
Hedefleri, Berkin Elvan soruşturması.
Faillerinin yakalanması.
Adalettin "tecellisi" idiyse; "O zaman Savcı Kiraz" neden, infaz edildi?
***
Çünkü Kiraz'dan önce 4 Savcı Elvan dosyasına bakmış.
Hiçbiri; "bir arpa boyu" kadar yol almış değil.
Kiraz geldikten sonra; "soruşturma" genişletilmiş.
Failler belirlenmiş.
Emniyetten, "belirlenen" faillerin, isimlerini dahi istemiş.
Yani; "adaletin tecellisinde" sona gelmiş, bir evrede idi.
***
Şimdi, bu kadar mücadele veren biri…
Neden "katledilsin?"
İşte burada, dün analistler şu "acaba" içerikli soruyla cevap ikmal ettiler.
Operasyonun, taktik ve stratejik "hatalarının" bilinçli olabileceği, iddiası…
Yani, "savcı susturulsun…"
***
Beyni kemiren bir nokta!
Tabi salt bu değil.
Dün, Kiraz'ın otopsi raporu açıklandı.
Teröristlerin kullandığı, 7.65 mm çapındaki silahla "bitişik ateşle" başına ateş edilerek, şehit edilmiş.
***
Dün de ayrıntıya dikkat çekmiştim.
Bu silah 7 mermi alıyor.
Denilene göre; teröristler odaya girip "iki el" havaya ateş ediyor.
Savcı Kiraz'a da, "üç el ateş" edildiği söyleniyor.
Yani, 5 mermi harcıyorlar.
Geriye iki mermi kalıyor.
Demek ki teröristler operasyon yapan polislerle iki mermiyle çatışıyorlar.
Ne dediğimi anlayın.
Gerisini siz düşünün.
***
Paralel mi, var.
Almanya, Yunanistan veya Bulgaristan mı var?
Ki küresel; güçler DHKP-C'nin "taşeron" yapısını severler..
Hele ki,
Mevcut sürece, "kin besleyen"
Çözüm sürecine istemeyen.
Kan ve gözyaşından nemalanan,
Seküler vesayetçi, derin Gladyo!
Her ne ise…
Hepsinin Türkiye'ye beslediği kindeki yol seyri "bir yerde" çakışıyor…
İşte bu çakışmanın gücüyle; 31 Mart tarih sayfasına "kanlı bir rehine operasyonu" olarak kaydedildi…
***
İlginç olan da…
Meselenin üzerinden, üç gün geçti.
Ki bugünle, 4'üncü gün olacak…
Hala, ama hala "teröristlerin" yardım ve yatakçıları.
İşbirliği içerisinde oldukları kesimle alakalı; "tek bir kişi" gözaltına alınmadığı gibi.
Ne idari ve ne de adli bir, tahkikatta söz konusu değil…
***
TANRIKULU NİYE GİTMEDİ?
Dün, gün boyu bu soruya yanıt arandı.
Çünkü Teröristler…
Müzakere trafiğinde, talepte bulunmuşlar..
"Biz Sezgin Tanrıkulu ile görüşmek istiyoruz.. Buraya gelsin.."
Bu talep üzerine de..
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca "temasa" geçilmiş..
Kendisine ulaşılmış..
"Tamam, Adliye'ye gelip, görüşmeye katılacağım" demiş…
Ama sonra…
Ne hikmetse, "Adliye'ye" gitmemiş..
Ve kendisine ulaşılmak istenilmiş; "telefonlara" çıkmamış…
Garip bir durum…
Tanrıkulu’nun gerekçesi; "Ben siyasi biriyim.. Muhatabım, hükümettir.." diyor..
Neye hikmet diyorsa..
Gezi eyleminde, öyle dememişti "ilk önde" koşandı?
Bir savcının "hayatı" söz konusu iken; "siyasi" takılmak, ne kadar gerçekci olabilir….
***
Eylemin…
Ve kanlı neticelenen operasyonun "içerisinde" bir hayli "inliğin" söz konusu olduğunu söyleyebilirim.
Nitekim dünkü yazımda şöyle demiştim.
Mesele; Berkin Elvan meselesi değil.
Siz hala anlamadınız mı?
Mesele; Türkiye'ye yeni bir 12 Eylül'ü "yaşatmak"…
***
Baksanıza!
İktidar kindarı "medya" eylemi "sıradan" gördüğü gibi…
Savcı katliamını; "hak arama" olarak gösteriyor…
Elinde silahla, "insan öldürene" terörist demeye imtina ediyor.
Ve aynı zıt istikamette!
Hükümet yanlısı medya ise; "acı ve ölümle" neticelenen operasyonu "başarılı, kahramanca zafer" olarak, ilan eder noktada.
***
Lakin iki tarafta şu hakikati görmüyor..
Türkiye..
Çok ciddi "tehdit ve baskı" kumpasları ağı içerisinde…
Kenetlenmek yerine; ötekileştirmek…
Hele ki, "40 yıllık" kan ve gözyaşının yoğurduğu meseleye çözüm aranıldığı bir dönemde; "fitne" üretilmesine "çanak tutmak"..
Bana sorarsanız; "en büyük ihanet" hali hazırdaki durumdur.
Kendi kendimizi hançerliyoruz.
Ve hakikatlerimizi de görmüyoruz.
Hayırlı cumalar…
Yazarın Önceki Yazıları