BAYKAL'IN GELİŞİ

Kürt 'sorununda' çözüm açılımı. Önemli 'gelişmeler' kaydediyor.
Son altı aylık 'hamleler' tarihi bir fırsat yarattı.
Sorunun çözümünde 'mutfak' faslı başladı.
Çünkü yılların deştiği yaranın tedavisi, reçetesi, teşhis koyucusu belli.
Hastalık ise zaten 'belli'!
Onun için de; 'herkesin' katkı sunması gerekir.
İyi işler de oluyor.
İç ve dış 'dengelerde' hatırı sayılır 'trafik' devam ediyor.
Ama en önemlisi; 'siyasal' zemindeki 'aktiflik'!
Yani, Hükümet'in dışındaki 'muhalefetin' tutumu.
Onlar da; 'son günlerde' değişim içerisinde.
Çözüme 'katkı' barışa destek anlamında.

***

Şöyle ki! CHP cephesinden 'gelişen' hamle.
Deniz Baykal kalabalık bir heyetle Güneydoğu'ya geliyor.
'Kürt açılımını' kabul ettiğini 'deklare' etmek için.
İlk durak Şanlıurfa. Ardından Mardin ve Adıyaman.
48 saatlik bir zaman dilimi içerisinde bulunacak.
'Mitingler' yapacak, Sivil Toplum Örgütü 'temsilcileriyle' bir araya gelecek.
Kentin 'idaresindeki' zevatla görüşecek.
Hem ziyaret hem ticaret misali 'nabız' yoklayacak.
Ve nabza göre de 'tavır' sergileyecek.
Birilerinin ifade ettiği gibi; 'Niye geliyor. Hangi yüzle geliyor' demeyeceğim.
Demek de yanlış olur.
Hem 'misafirperverliğimize' hem de 'siyasal düşüncemize' yakışmaz.
Bir de 'hatasının farkına varıp, o hatadan döneni' kucaklamak gerekir.

***

Zaten Baykal'ın 'siyasal' hayatına baktığımızda 'hatalar' zinciri çok.
Ne zaman ki 'halktan' hatalar zinciri noktasında şamar 'yerse' o zaman doğrunun farkına varıyor.
2007 Genel Seçimleri ve 29 Mart Yerel Seçimleri 'bu anlamda', Baykal için 'ders-i ibrettir'!
Özellikle Güneydoğu cephesinde.
Var olan Milletvekillerini 'kaptırdı'.  Var olan belediyeleri kaçırdı.
Şuan için Güneydoğu'da 'işte benim kalem diyebilecek' bir mezrası bile yok.
Çünkü 'Kürt sorunuyla' alakalı MHP'yi geride bırakan bir siyaset güttü.
Öyle ki 'Kürtleri inkar etti.
Partisinin 'yıllar önce', Kürtlerin tek savunucusu 'olduğunu' unutarak.
O günlerden bugünlere.
Sonuç itibariyle Baykal'ın bu gezisi bir ölçüde 'barış taarruzudur'!
Hatadan dönüş, gerçekle yüzleşme

***

Neyse! Darısı MHP'nin başına. Devlet Bahçeli'yi de, 'bir grup' kurmayıyla bekleriz.
SP’yi de, BBP’yi de.
Tüm siyasi partileri 'bekliyoruz'!
O nedenle Baykal'ın MYK'daki bu ifadelerini önemsiyorum.
"Bu dönemde bir hata yapmazsak sorunu elbirliğiyle çözebiliriz.
Herkes toplumsal ayrışmayı değil, kaynaşmayı destekleyecek her türlü öneride bulunabilmelidir.
Biz de hükümetin bu yöndeki önerilerini destekleriz"
Evet.
Türkiye'nin 'siyasal ve sosyal' hatalar yapma lüksü yok.
Özellikle de 'kanayan' bu yara konusunda.

***

Çünkü süreç öyle 'göstermelik' davranışlar, makyajlı düzenlemeleri 'kaldıracak' güçte değil.
Kabul de etmez, itibar da görmez.
Olabilecek 'tavır' ve girişim fena sonuçlar doğurur.
Yıllardır 'tekrar' edilen 'kandırmaca' politikaların getirdiği 'güvensizlik' kronikleşir.
Ve her kesimin duruma olan inancı 'sarsılmış' olur.
Bir önceki yazımda ifade ettim.
Türkiye, ABD ve Irak. Kuzey Irak Kürt Yönetimi.
'Mevzunun' kendi paylarıyla alakalı 'masaya' oturacaklar.
Yeni açılımlar 'geliştirmek', tarafları 'agresifleştirmeden' çözümü ortaya koymak için.
İşte bu 'yuvarlak' masanın da bir de Türkiye içindeki 'siyasi' kanadı var.
Ne var ki; bu kanat 'henüz' o masayı görmüş değil.

***

İnanıyorum ki; Türkiye 'dışındaki' arayışlar, hamleler ve görüşmeler.
Türkiye'nin kendi iç dinamiğinde 'yürütülseydi'!
Siyasilerimiz 'masanın' etrafında toplanabilme erdemliğini gösterebilseydi.
Toplumsal 'birlikteliğe' en büyük ilham kaynağı olurlardı.
Onun için diyorum ki artık 'Kürt Sorununun' çözümü noktasındaki 'siyasi açılıma' tüm siyasilerin 'katkı sunması' gerekir.
Hatalar 'zincirini' kırmalı, ülkenin ve bölgenin 'gerçeklerinin' farkına varılmalıdır.

***

Kürtçe 'isimden', Kürtçe 'istemden', Kürtlerin 'varlıklarından' korkulmamalı.
Bin yıllık 'etle-tırnak' olmuş bir yapıyı, 'isimler ve istemler' bölmez, yıkmaz.
Sadece var olan 'birlikteliğe' güç ve güven kazandırır.
Haydi diyelim. Kan akmasın, silahlar sussun, değerler 'bütünleşsin'.
Kucaklar sevgiye açılsın. Ve üst üste 'açılımlar' yapılsın.
Seri. Ama çok seri bir şekilde 'yapalım'.  Ki 'yeni canlar, yeni bedenler, yeni dünyalar' yanmasın.
Aydınlık ve demokratik Türkiye için 'bu açılımlar' olması gerekir.