BDP'nin, Seyir defterinde ne var?

Malum;
Seçim arifesine girilmesiyle birlikte birçok mevzuda merak içeren sorular hâsıl olur.
Tıpkı;
Mevcut milletvekillerinden hangisi gidecek, hangisi kalacak?
Yeni,
Milletvekili adayları kim olacak?
Parti Genel merkezleri, "aday belirlemede" hangi kriterleri benimseyecek.
Yani,
Eksen içerikli olarak enva-i soru sıralanır.

* * *

AK PARTİ İL BAŞKANI?

Asıl sohbete dâhil olmadan,
Sizi "sıcak" bir hadiseden haberdar etmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi;
AK Parti Diyarbakır İl Başkanlığı 1,5 aydan buyana "belirsizlik" içerisinde.
Boşalan;
Koltuğa "atanma" kısırlığı yaşandı.
Kesin olmamakla birlikte;
"Bu kriz" aşıldı ve koltuğu doldurma noktasında, sanırım bir isimde hemfikirlik oluştu.
Çünkü dün akşam;
Görev tevdidi babında Avukat Halit Advan'ın Ankara'ya çağrıldığı haberini aldım.
Muhtemelen,
Bugün veya yarın, resmi bapta açıklama yapılacak.
Haydi hayırlısı.

* * *

BDP'NİN DÜŞÜNDÜKLERİ?

Evet,
Bu sıcak haberi aktardıktan sonra, sohbetimize dönersek.
Seçim arifesinde en kritik soru hiç kuşkusuz ki;
Seçim barajıyla alakalı "sıkıntısı" olan partilerin ortaya koyacağı seçim stratejisi ne olacaktır?
Ülke sath-i mailiyle değil de.
Bölge özelinde;
BDP'nin bu minvalde nasıl bir tavır sergileyeceği hayli merak saikası.
İki gün önce;
Buradan satır arası geniş değinmem oldu. Ancak, "birinci ağızdan" bilgilenme olmadığı için, net bir fikir oluşmadı.
İşte dün;
Bu soru BDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak'a soruldu.
BDP,
Seçimlere parti olarak mı girecek, yoksa yine bağımsız adaylarla mı parlamentoya girmenin yolu aranacak?
Soruya,
BDP'den "kesin ve son karar" niteliğinde bir cevap geldi, diyemem.
Muğlâk!

* * *

Çünkü
Demirtaş "Bu konuda nihai kararımızı vermedik" diyor.
Ancak,
Şöyle bir kapı aralığı bırakarak "Yüzde 10 seçim barajını aşıp-aşmama" durumuna bakacağız.
Tabi bu cevaba bir de eklenti var.
Seçim barajının anti-demokratik, yapısını ahaliye gösterip, üzerinde tartışma yaratma gayesi.
Bunu da şöyle ifade ediyor.
"Nihai kararı son güne bıraktık. Seçim barajının anti demokratikliğini göstermek istiyoruz."
Bir de;
"Seçim barajını aşabilecek bir formül bulabilirsek" diyor Demirtaş, "o zaman parti olarak gireriz".
İşte,
Bu formül, BDP'nin 12 Haziran'a "ittifaklı" bir organizasyona, aşırı meyilli olduğunu gösterdi.
Onu da şöyle alenileştiriyor:
"Türkiye’de TBMM’de temsil edilmeyen çeşitli demokratik hareketlerle seçim ittifakı yapmak".
Yani,
BDP ekseninde "Demokratik bir blok kurmak".
Aleni bir şekilde seslendirilmeyen ancak, mırıldanılan; CHP ile ittifak söylentisine de, açıklık getirerek.
"İttifak kesinlikle gündemde yok. Ne bizim arayışımız var ve ne de CHP'nin arayışı."

* * *

Malum;
BDP ve AK Parti gündeminde hiç kuşkusuz ki "halen" sıcaklığını koruyan.
Ve önümüzdeki zaman diliminde de var olacak olan; "Demokratik açılım".
Demirtaş,
Gelinen noktayı "açılım değil, saçılım" olarak görürken.
Saçılımı da,
Hükümetin ortaya attığı sürecin geldiği sonucu ifade ettiğine işaret ediyor.
Demirtaş,
Dün konuk oldukları Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleri'yle icra ettikleri sohbette, bu soruları yanıtladı.
Bir başka soru da;
Sanatçı Şivan Perver'in Arınç'la görüşmesi. TRT Şeş'le ilişki kurması.
Ve en önemlisi de,
Kamuoyunda uzun süre tartışılan "Demokratik açılıma" destek verişi.
Bir de;
Şu son iki gün içerisinde, PKK'nın kendisine getirdiği "ihanetçi" söylemi.
Ve kendisinin de;
Karşı fikirle "PKK asıl hain" açıklamaları.
Demirtaş'ın bu tartışmayla alakalı yorumuna gelince.
"Şivan Perver’in saygı duyulan bir sanatı var.
Ancak siyasi açıklamalarına saygı duymak mümkün değil.
Perver, sanatıyla halkın gönlünde taht kurdu. Ancak siyasi açıklamalarıyla halkın gönlünde mahkûm oldu..."

* * *

Kritik bir başka soru da; Hizbullah üyelerinin tahliyesi.
Tabi;
Bu yöndeki soru şöyle.
"Hizbullah Güneydoğu’da ne kadar etkili? Siyasi bir hareket olabilir mi?"
Soruya cevap Kışanak'tan geliyor:
"Birileri böyle bir siyasi örgüt yaratmaya çalışıyor.
Ortada siyasi bir örgüt değil, kontr bir örgüt, bilinçli şekilde cinayet işleyen bir örgüt var.
Bunu TBMM komisyonları da teyit etmiştir".
"Bu çabaları kaygıyla izliyoruz" diyor Kışanak ve ekliyor;
"Silahlı olmasa da, siyasi olarak kullanılmak üzere kurulacak bir yapı şekillendirilmeye çalışılıyor..."
Merak edilen bir başka soru da;
BDP, PKK ve Kandil'in Fetullah Gülen hocayla alakalı "ilişki" düzeyi nedir?
Bunu Demirtaş yanıtlıyor:
"Gülen hareketi ile aramızda hiçbir düzeyde temas yok.
Temas arayışı da yok. Ancak herhangi bir çatışmamız da olmadı.
Kendilerini cemaat olarak tanımlayan bu hareket, bizim siyasetimizi negatif etkilerse, etkilediği ölçüde elbette karşı çıkarız."
Ancak, Demirtaş’a göre Gülen Hareketi ile "barış" için işbirliği imkânı mevcut:
"Türkiye’nin bir barış meselesi var. Bu ideolojik bir şey değildir.
Barışı ararken, çok daha fazla geniş olmak gerekir. Bu konuyla sınırlı kalmak üzere, bir araya gelebiliriz.
İttifak, işbirliği değildir bu, ortak bir barış arayışıdır.
Barışa engel olmamaları bile, bizim açımızdan bir katkıdır..."

* * *

Diploması Muhabirlerinden gelen;
Kuzey Irak'taki Kürt hareketi ile Türkiye'deki Kürt hareketini "ilişkilendirme" babında bir başka soruya ise yanıt Demirtaş'tan geliyor.
"Irak’ın kendine has bir Kürt sorunu vardı. Saddam döneminde bile Kürtlerin kültürel hakları yok sayılmadı"
Demirtaş’a göre, Kuzey Irak’taki Kürt hareketi, Türkiye’deki Kürt hareketi açısından model olarak "cezbedici değil".
Bu konudaki görüşlerini üç başlıkta özetliyor...
*Federasyon Türkiye için iyi bir yönetim biçimi değil. Eğer etnik kimliğe dayalı federasyon kurulsa, İstanbul en büyük Kürt federe bölgesi olacaktır. Türkiye’de ancak coğrafi idari modelli yapılar yaratabiliriz. Ancak Irak’taki gibi etnik yapı olmaz.
*Kuzey Irak’taki yönetimin ideolojik karakteri, Türkiye’deki Kürt hareketinden farklı. Ağır bir feodalite üzerine kurdular yönetimi. Bu feodaliteyi de kırmak gibi bir çabaları yok. Bize göre daha milliyetçi bir çizgideler.
*Kuzey Irak’ta, sağ bir yönetim anlayışı var. Kapitalizmi benimseyip, tüm kapıları kapitalizme açtılar.
Bir de;
PKK'nın eylemsizlik kararı.
Malum;
1 Mart tarihinde "eylemsizlik" döneminin sona ereceği söyleniyor.

* * *

İşte bu noktada;
BDP'nin özellikle "PKK'ya telkinde" bulunup, bulunmayacağına ilişkin, Demirtaş'ın cevabı ilginç.
"Bizim doğrudan hiç kimseye telkin bulunma şansımız yoktur."
"Eylemsizlik" sürmesinin hükümetin tutumuna bağlı olduğunu ifade eden Demirtaş;
"Ateşkesin bozulmasının yeni bir çatışmaya yol açıp açmayacaklarını bilmediklerini ama siyasete bir tıkanıklık getireceği"ni, bunun da tehlikeli olacağını söyledi.
Demirtaş, "tek bir merminin patlamasının bile ateşkesi bozabileceği"ni de ifade etti.
Evet,
BDP'nin gündemin sıcak sorularına ilişkin, fikri açıklığı bu.
Bakalım;
Zaman neye kâmil olacak?