BÖĞÜRCÜ POLEMİĞİ!
Hadiselerin vuku bulmasıyla başladı.
Özellikle; "sosyal medya" üzerinden.
Haberler.
Yorumlar.
Ve olaylara müdahaledeki "zafiyete" ilişkin, farklı iddialar.
Neler denilmiyor ki?
Tabi ki, ne kadar doğru ne kadar asparagas onu kestirmek mümkün değil.
Ama söylenen çok şey var.
İl Emniyet Müdürü Sayın Böğürcü hakkında.
Ve Şehirde yaşanan, hadiselere polisin müdahale şekline ilişkin.
Ciddi bir bilgi kirliliği söz konusu!
***
Mesela ölümlere ilişkin...
Bakan Mehdi Eker.
Olayların vuku bulduğu günden buyana, Diyarbakır'da.
Önceki gün ve dün basını bilgilendirme toplantısında kendisine iletilen bilgi notları ışığında dedi ki;
"Ölümler polis müdahalesiyle olmamış.
Polis, metanetli davranmış.
Canı pahasına provokasyona gelmemiş.
Hatta kışkırtmalar dahi yapılmış!"
***
Durum böyle ise!
Güvenlik güçleri sokak hâkimiyetini bir ölçüde terk etmiş oluyor...
O zaman demek ki; sokaklar taraflara kalınca bir birini öldürmeye başlamışlar.
Farklı bir düşüncenin zikriyle söylenirse.
"Bırakın birbirlerini öldürsünler."
Eee. 90'lı yıllarda böyle olmadı mı?
Kimler, PKK-Hizbullah çatışmasını körüklemedi mi?
Şimdi siyasi isimlendirmeyle;
Hüda-Par ile HDP/DBP'liler çatışıp birbirini öldürmeleri gibi.
Peki, bu durumda, sorulmaz mı "nerde devlet?" diye.
***
Hüda-Par mensupları da.
HDP'liler de.
Dün cenaze definleri sırasında; "tabiri caizse" taraflar verip veriştirdi.
Olayların bu seviyeye gelmesinde; "güvenlik zafiyeti" büyük rol oynadı diye.
Bir üst düzey devlet yetkilisinin ifadesiyle; "Ölenlerin ekseriyeti, kan kaybından ölmüş."
Gali Kürdistan kameramanın çektiği görüntüler.
Dehşet verici.
Yüzleri maskeli kişiler; "ellerinde silah" çatışıyorlar.
Sokak savaşı.
Birinin elinde tabanca diğerinin elinde pompalı tüfek ateş açıyor.
Gece değil gün ortası çatışıyorlar.
***
Yine o devlet yetkilisi diyor ki.
"Eğer ki.
Pazartesi durumun ciddiyeti kavranılmış olunsaydı.
Diyarbakır'da hadiseler bu kadar büyümezdi.
Polis ve Toma yetersizliği yüzünden, tam müdahale edilemedi"
Şimdi, bu tablo ve söylem çok şey söylettiriyor.
Hele ki hal-i hazırda; Emniyetin bu kadar sıkça "paralel yapıyla" gündeme geldiği bir zaman dilimi vaki iken.
Der demez insanın, kafasında onlarca soru ikmal olmuyor değil.
Acaba. Acaba. Acaba.
***
Buradan, bir not düşmek istiyorum.
Aman ha!
Hal-i hazırda; "sosyal medya" fitne üretici bir aksiyonla var olan ateşi körüklüyor!
Özellikle 90'lı yılları yaşayan biri olarak.
HDP'ye de. PKK'ya da.
Ve tabi ki, Hizbullah ve Hüdapar'a.
Ölümlerle "bir kez daha" taraf noktasına taşındığınızın, malumdur.
Yani; "yeniden" 90'lı yılların fitili ateşlendirilmek isteniyor.
Onun için aman ha dikkat.
Acılar ve ölümler büyük.
Ama bilinmelidir ki, en büyük fitne ve fesatlıkla yakılan ateşler "ölümler" üzerine kurguludur.
Bundan dolayı; "ateşe benzinle değil, metanetle su taşınmalı."
***
Yine sosyal medya!
İl Emniyet Müdürü Sayın Halis Böğürcü'nün bizatihi kendisiyle alakalı.
Deniliyor ki, Böğürcü yıllık izne ayrılmış. Şehirde yok."
Ne kadar gerçekçi, ne kadar asparagas bilemiyorum.
Sadece İHA denilen haber ajansından iki satırlık bir haber var.
Ki bu haber birer gün arayla iki kez abonelere servis edildi.
O da ayrı bir soru.
Haberde deniliyor ki; "İddialar doğru değil, Böğürcü görevinin başında…"
***
Doğrusu, dikkatimi çekmiyor değil.
Sanırım, Kurban Bayramının birinci günüydü.
Protokol bayramlaşmasıydı.
Sayın Böğürcü'yü son olarak, orada görmüş ve bayramlaşmıştık.
Ama olaylar ve sonrasında görmedim.
Kameralara yansıyan, görüntüsüne de henüz vakıf olmuş değilim.
***
Ki Sayın Eker'in olaylara ilişkin basın toplantısında da, bulunmadı.
Hatta meslektaşlarıma da söz arasında sorgulamıştım.
Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Alay Komutanın burada olması gerekmez miydi diye?
Malum, mevzuu "şehrin, huzur güven ve asayişini" ilgilendirmektedir.
Orda olması lazımdı ama görmedim!
Sadece Sayın İl Valimiz Hüseyin Aksoy vardı.
***
FIRSATÇI ÇAKALLAR!
Biraz dikkat. Bu resmi, bir inceleyin.
Kim bunlar.
Sakın, bunlar Kobani için sokağa dökülenler demeyin!
Değiller.
Sıradan halkta değiller.
Sanmıyorum ki, siyasi görüşleri olsun.
Olamaz da.
Şu veya bu partinin, mensubu da diyemezsiniz.
Peki, kim bunlar?
Bunlar, böylesi kitle hareketleri sonrasında türeyen, "çakallardır".
Yağmacılardır.
Kifayetsiz madrabaz kişilerdir bunlar.
Tıpkı mezarlıklara dadanan ölü soyucular gibidirler.
***
Fırsat bu fırsat.
Nasıl olsa; "sokaklar savaş" alanı.
Eee.
Biz ne duruyoruz deyip; "işyerlerini" yağmalıyorlar.
Ellerine ne geçerse yeter ki "maddi değeri" olsun.
Gözü dönmüş bir ruh haliyle her tarafı yağmalıyorlar...
Halk deyimiyle bunlar kim derseniz?
Bunlar; "it-kopuk kesimi".
Hırsız. Kapkaççı. Esrarcı. Ballıcı.
Abdestsiz. Namazsız, kifayetsiz kesimdir.
Kan emicidirler.
***
Bunlar Diyarbakır sokaklarında rahatlıkla cirit atamayanlardır.
Halk tarafından.
Devlet kurumları tarafından; "dışlanan" kesimdir.
Bunlar dilediği şekilde; "esrar satışı" yapamayanlardır.
Onu-bunu gasp ederek; "para temin" edemeyenlerdir.
Bunlar kan emicilerdir.
Ne yazık ki "Kurt dumanlı havayı sever" misali, ganimet fırsatçılığıyla, esnafın malına saldırıp talan ettiler.
***
Onun için; resme dikkat çektim.
Sapla-samanı karıştırmamak için.
Dün, onlarca telefon aldım, bu konuya ilişkin.
Lütfen, değinin ve halk bilsin "bu yağmacıların" hangi çakallar olduğunu.
Özellikle; Diyarbakır dışındaki yaşayanlar, durumdan haberdar olsun.
***
Çünkü bir tarafta; "acı ve gözyaşı" yaşıyoruz.
Ölümler yaşanıyor.
Tepkinin, öfkeye dönüştüğü bir ortam hâkimiyeti söz konusu.
Herkes can derdinde.
Ama ekranlarda sanki Diyarbakır'ın hepsi "yağmacı" gibi lanse ediliyor.
Doğru değil.
Velhasıl!
Her daim, "bit" gibi varlık göstermişlerdir, böylesi güruh kesimler.
Süreç dumanlı. Havanın bulanıklığından, "kişisel" hesap gayretindedirler.
Çiğlikler. Öyle inanıyorum ki, bu olay bir kes daha maske düşürdü.
Ve ders-i ibret oldu. Artık, toplumsal hadiselerde böylesi "çakallara" gün doğmamalı.
İğrenç bir durum.
Hayırlı cumalar..