BOL MEVZULU SOHBET
Düşündüm!
Nasıl olsa bugün Cuma. Yani resmi mesainin son günü.
Yarın da, Cumartesi.
İstirahat günü. Eee! Bugüne özgü; hasb-i halimiz bazen "değişim" gösteriyor.
Yani;
Öyle "devasa" içerik dâhil olan, beyinlere "zonklar" indiren meseleler içermez.
İşte bu;
Havanın geliş rüzgârı doğrultusunda dedim ki "farklı" bir seyir eyleyelim.
Her zamanki gibi değil!
Tek mevzuya takılıp, etrafında çember geliştirmeyelim.
Hazır; elde mevzular çok.
Ülkenin, bölgenin ve tabi ki Diyarbakır'ın hal-i ruhiyatında, yok yok denilecek şekilde meseleler icra oluyor.
Baş döndürücü!
Hani serzenişte bulunmanın kaçışında ifade edilir.
Hangisine yetişebiliriz ki diye!
Bu kaçışı, bu yazıda tekerrür etmeme babında seyir değişikliği; bilgi zenginliği olur diye düşündüm.
O zaman;
Mevzular eksenindeki toplu icra edeceğimiz seyr-ü sefer kapsamlı olsun.
En önemlisi de;
Bazıları yarın için "bayat olabilir" tepkisi gelişmesin.
Mesela;
Dün Diyarbakır'da neler oldu.
Haber bülteninin ilk sıralarında hangi vakalar isim yazdırdı?
İşte;
Bugünkü gazetenin birinci sayfasını işgal eden dünün sıcak gelişmeleri.
* * *
DEVLET HASTANESİ KAPATILMASIN!
Bildiğiniz gibi;
Uzun bir süredir avazımızın çıktığı kadar sesimizi yükseltiyoruz!
Kentin en köklü,
Devlet Hastanesi birilerine peşkeş çekilme stratejisiyle kapatılmasın.
Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne entegrasyonu sağlansın,
Sonra da, bir kaç ay içerisinde "kazma-kürek" vurulup, yıkılmasın.
Dün;
Bu yönde bir kez daha çığlık atıldı.
Diyarbakır'daki 162 STK temsilcisi, Dağkapı meydanında toplandı.
Bugün;
Diyarbakır'a gelecek olan Bakan ve Milletvekillerine "seslerini" duyurmak.
Ve bu gafletten; geri dönülmesi için.
Dile kolay;
5 yılda 5 hastanenin kapısına Diyarbakır'da kilit vuruldu.
* * *
Düşünmüyorlar mı?
Kent ahalisinin ekseriyetinin sosyo-ekonomik hali durumu belli.
Öyle aileler var ki; "günlük" geliri bir doların altında.
Şimdi bunlar;
13 kilometre uzaklıktaki bir sağlık kuruluşuna nasıl mahkûm edilebilinir.
Klişeleşmiş ifade olacak.
Şöyle bir;
Güneydoğu'nun diğer illerine bi bakın.
Hangisinde; Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi hizmete sokuldu diye.
Var olan; Devlet Hastanesinin kapısına kilit vuruldu, ya da entegrasyona gidildi.
Eşi-benzeri yok!
Yazık!
Ama bilmelidirler ki, "bu yazık" ifadesinin kendilerine hayli ağır fatura edileceğini.
* * *
DERSANE USULSÜZLÜĞÜ!
Malum;
SODES diye ifade edilen bir proje var.
Sosyal Destek Projesi.
Amaç;
Sosyal, ekonomik, kültürel ve tabi ki istihdam üretme noktasında "gelişme" kaydetmek!
Proje'de ana kumanda; İl Valilikleri.
Son üç yıldır; GAP kapsamına yönelik icra ediliyor.
Şimdi; 25 ili kapsamakta.
Uzun süredir;
Projeler ve kapsadıkları alanlarla ilgili.
Kimler yararlanıyor, kimlerin projeleri destek görüyor noktasında; "ihbarlar" alıyordum; usulsüz işlemler var diye!
Dün bunlardan biri; aleni bir şekilde deklare edildi.
Mevzu şu;
SODES'in "Bilinçli Kadın Aydınlık Gelecek" başlığı taşıyan projesi kapsamında; SBS öğrencilerinin dershaneye gönderilmesi.
Yani;
Dershane ücreti SODES projesinden karşılanan yoksul aile çocuklarına destek diye!
* * *
Bu hizmet;
Önce "Eğitim Hizmeti Satın Alma" ihalesiyle alınmak istenmiş.
Ama sonra;
İhale göz ardı edilerek "doğrudan temin" yoluna gidilmiş.
Tabi, bu "ani fikir" değişikliğinin "hikmet-i mucibesi" sonra ortaya çıkıyor.
Onu da;
Dün 21 Dershane yöneticisi basın toplantısı düzenleyerek açıkladılar.
Meğer;
İl Valiliğindeki Proje Koordinasyonu Başkan Yardımcısı.
Doğrudan teminle;
Eğitim Hizmetini, bir yıl önce Kurucusu ve Şirket Müdürü olduğu Dershane'ye tabiri yerindeyse "peşkeş" çekiyor.
Tabi; ilk etapta 100 öğrenci veriliyor.
Sonra;
Ne hikmetse biri 100 diğeri de 50 öğrenci alan Dershaneler de bir kaç gün sonra "yerimiz" yok diyerek, bu öğrencileri de buraya yönlendiriyor.
Yani;
250 öğrenci "adrese" teslim.
* * *
Hatırlarsanız;
Geçtiğimiz yıl da bu yönde benzer bir organizasyon vaki olmuştu.
Eee!
Ne demişler; "minareyi çalan, kılıfını uydurur".
Bakalım;
Şu 21 dershanenin mevzuuyu yargıya taşıma ve dün basın açıklamasıyla gündeme getirdiği bu çirkin hadiseye nasıl bir kılıf bulunur?
Doğrusu; çok merak ediyorum!
Şunu da;
Not düşürmek istiyorum SODES'le ilgili hayli elimde bilgi var.
Önümüzdeki günlerde; "neşter" alabilirler.
* * *
GURUR VEREN İKİ ZİRVE!
Tabi;
Bu bahsettiklerimiz bültende yer alan "mide" bulandıran hadiseler.
Gelelim;
Diyarbakır için "gurur" verici iki önemli gelişmeye!
Hep deriz ya;
Yüzler ve gönüller ne olur "hep böyle" sevgi ve muhabbet ihtiva etse.
Kardeşlik;
Duyguları en hissi duygularla bütünleşse!
İşte;
Dün bu yönde önemli iki buluşma gerçekleşti.
Birincisi;
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonun (TÜRKONFED) "14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi".
Ki bu zirve iki gün sürecek!
Hatırı sayılır iş adamları ve bu eksende söz sahibi olan sivil yapı temsilcileri.
Yerel ve Ulusal "işbirliği" dayanışması.
İkincisi;
Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Ortadoğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA) Kongresi.
O da;
İki gün sürecek.
15 ülkenin yerel yönetimleri, yerel yönetim birlikleri ve yerel hükümetlerin temsilcileri.
* * *
Anlayacağınız;
Diyarbakır’ın gülen yüzüne herkes şahit olacak.
İl Valisi Mustafa Toprak'ın ifade ettiği gibi;
Gelin, yatırım yapın.
Diyarbakır'ın güzelliğini, o ön yargıların hak edilmediğini hep beraber gösterelim.
Ne taşla, ne molotofla, ne sokak gösterileriyle değil.
Diyarbakır'ı insani değerleriyle, geleceğe tüm güzellikleriyle, sevgiyi kalbimizden çıkarmayarak, bu ülkeye olan vefa borcumuzu hiçbir şekilde yanlış konuşmadan, ayrıştırmaya yol açmadan bunları başaralım."
Ve yine;
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in dediği gibi.
''Dil, demokrasi, kimlik, onurlu bir barış ne kadar vazgeçilmezse, ekonomik kalkınma da en az bu kadar vazgeçilmezdir ve aralarında öncelik, sonralık yoktur.
Eş başlı yürümek durumundadır. Kesinlikle yüksek bir morale sahibiz ve yürüyeceğiz."
Evet!
Toprak ve Baydemir'in; duygu ve hissiyatlarına katılmamak elde değil.
Zaten gönül deposu da; "onların" bu payda içerisinde yer almalarını istiyor.
* * *
ANKARA'DA DİYARBAKIR SEMPOZYUMU?
Bakın;
Bir önemli "gurur verici" sempozyum da Ankara'da düzenleniyor.
Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı'nın ev sahipliğinde.
Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulu,
Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Dicle Üniversitesi ve Ankara Çankaya Belediyesi katkı da sunuyor; "Tüm Yönleriyle Diyarbakır 2. Sempozyumuna"
Bakan Günay'ın bir ifadesi var;
''Şimdi Allah'a şükürler ediyorum ki ayaklarımız titreyerek girdiğimiz Diyarbakır İç Kale'yi bir müzeye, kültür merkezi haline getiriyoruz.
Türkiye'de bunları da görebildik.
Daha güzellerini, daha iyilerini de göreceğiz inşallah.
O tutukevlerini, nezarethaneleri, zindanları, o haksızlıkların işlendiği mekânları şimdi kültür ve sanat merkezi yapma konusunda bir gayretimiz var''
Evet!
O içkale. Cezaevi, nezarethaneler.
JİTEM'in karargâhı.
Hani bir söz vardır ya, söyleriz!
O; "Duvarların ve taşların" dili olsa da söylese.
Nasıl, İnsanlık dışı "iğrençliklere" ev sahipliği yaptığını.
İçkale için bu duygu hakim.
Ama önemli bir duygu da;
12 Eylül'ün "işkencehanesi" E Tipi Cezaevi!
Buranın da; "Müze olması" gerekir.
Ki, 12 Eylül'ün "O dehşet" yüzü tarihi bir kara leke diye hep anılsın.
Ne güzel ifade ediyor;
Cahit Sıtkı Tarancı "Memleket isterim" isimli şiirinde ülkenin ve Diyarbakır'ın "hayat idamesini".
* * *
OMLET YAPILIR MI?
Az daha unutacaktık!
Galiba bayat oldu. Ama olsun;
Denilmesin bu mevzuuyla alakalı "fikrinizi" öğrenemedik diye!
Sahi; şu "yumurta" meselesi.
Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkmış!
Doğrusu!
Hep "harman" edilmiş bir hadise. Bir türlü de; içinden çıkılmış değil.
Tıpkı; Üniversitelerde vuku bulan "demokratik" tepkinin üzerine gelişen yumurta mevzusu.
Aslında,
Üniversite... Yumurta. Protesto!
Hepsinin birleşiminden çıkan da elbetteki "omlet".
Eee!
Zaten gençlikte birilerinin dediği gibi "muhalefet" demek!
Ne yapsın.
İmkânlar da az olunca mönü omlet olur.
* * *
Velhasıl!
Dediğim şu; Üniversiteler her fikrin konuşulduğu, tartışıldığı ve gündem bulduğu alandır.
Ama şartı da; "Demokratik ve barışçıl" ortam içerisinde vuku bulmasıdır.
Ne; Öğrencilerin "şiddete" eğilim icra etmesi.
Ne de; Öğrencilere kolluk görevlilerinin "orantısız" şiddet eğilimi icra etmesi.
İkisi de kabul edilemez olduğu gibi; "reddedici".
Ve şu iyi bilinmelidir; özellikle gençliğin hedefinde olan.
Yumurtanın "taşa" dönüşmemesi için; "onları dinlemeli sorunlarıyla ilgilenmeli".
Benden-senden "diye görmemeli".
Yoksa bugün omlet yarın hamlet olur.