Bu nasıl bir sorumsuzluk?
Van… Van'daki deprem!
7.2 şiddetinde. Tarih 23 Ekim 2011.
Saat 13. 41. "Kor ateşi" gibi "yüreklere" indi, "doğa felaketinin" acı bilânçosu.
Ölüm… Yüzlerce ölüm.
Binlerce yaralı, enkaz altındaki çığlıklar.
Erciş. Ve Van, enkaz halinde.
***
Ülke olarak,
Depremi birçok kez yaşadık.
Acısını,
Yarattığı tahribatı, ama bir o kadar da, "yekvücut" olmayı öğretti.
Dil, din, ırk, renk, düşünce, "önemsiz".
Var olan; "İnsanlık".
İşte bu duygu seli;
Van'daki "acıyla" yeniden filizlenerek, dal verdi.
Yaraları sormak için;
Edirne'den, Sivas'a, Diyarbakır'a, Hakkariye kadar.
Ülke tüm fertleri ve kurumlarıyla, "seferber" oldu.
7'den, 70'e "acıları bir nebze de" dindirebilirsek, diye!
***
Millet olarak;
Yardımlaşmayı, dayanışmayı,
Acılarda "bütünleşmeyi" iye bilen ve yaşayanız.
Elbette ki,
Bunun ana hamuru, "Bin yıllık" birliktelik olduğu gibi.
Mayası;
İnandığımız "İslam" dinidir, Müslümanlıktır.
Zira,
Dinimiz de, inancımız da, kültürümüz de,
Bağlı olduğumuz değerler de; "Kardeşliği ve yardımlaşmayı" emrediyor.
***
Van'daki,
Deprem bu duygu selini, "bir kez daha" yaşattı.
Birçok kurum ve kuruluş;
Resmi gayri resmi,
Sivil gayri sivil, "yardım için" kampanyalar, organize etti.
Diyarbakır'da bu kervanda hayli "geniş" yer aldı.
Valilik. STK'lar. Ve tabi ki Belediyeler.
Ahali olarak.
Yani Diyarbakır halkı.
Yardımlara ilişkin; art niyet olabileceği kuşkusuna girmeden.
İnsani iyi niyetiylerini ortaya koyup, "Yardımseverlik" duygusuyla.
Elinde, evinde, işyerinde hatta üzerinde ne vardıysa "imkânına" göre, yardım elini uzattı.
Ve uzanan;
Bu yardım ellerinin verdikleri, "ilk etapta" ulaşıldı, gitmesi gereken adrese.
***
Ama sonra.
Yani acı vakanın üzerinden zaman geçtikten sonra.
Yani aylar, sonrası.
Bu yardımlar "amacına ulaştı mı, ulaşmadı mı", sorgusu kâmil oldu.
Neden;
Acının üzerinde, "getirim" devşirenler.
Suiistimal edenler.
Yolsuzluk, hırsızlık, üçkağıt. Vurgun; icra edenler oldu.
Ki bunu, biz ve bizim gibi "nice medya" kuruluşları haber konusu etti.
Özellikle,
TV ekranlarında boy gösterip, "milyonlar bağışlıyoruz" diyen, ardından "sarhoştum" deyip, kıvıranlar.
***
Neyse!
Şimdi tüm bu acı ve dram, ihtiva eden "söylemin" meramına gelelim.
Niye-
Neden bunları, yazıp, "o süreci" yeniden hatırlattım.
Yandaki,
Resim mutlaka ama mutlaka dikkatinizi çekmiştir.
Ki çekmemesi de, imkânsız.
Zaten;
Benzer resim gazetemizin dünkü "manşet" haberinde yer aldı.
İşte meramım,
Ve bahse konu "tepkim" o resmin, anlattıklarıdır.
***
Resim,
"Bitpazarından" veyahut "batan geminin" malları denilerek "haraç-mezat" satış alanından çekilmedi.
Bu resim,
Önceki gün öğleden sonra, Yeniköy Mezarlığı yanındaki boş arazide çekildi.
Yüzlerce poşet.
Binlerce "giysi malzemesi", dökmüşler, ulu orta yere.
Hepsi de;
"Van Depremzedelerine" ulaştırılması için, halk tarafından "yapılan yardım" giysileri.
Doğrusu,
Yardım malzemeleriyle alakalı, bir süredir "ihbar almıyor değildik", malzemeler gönderilmedi.
Ve depolarda, "çürümeye" terk edilmiş diye.
***
Hani derler ya;
Nihayet "kep düştü, kel göründü" misali.
Gerçek ortaya çıktı.
İnsanı derinden üzen görüntü ve suiistimal!
Tabi hadiseye ilişkin;
Çevredeki vatandaşların "söyledikleri" ise çok konuşulacak gibi.
Malum,
Poşetlerin üzerinde "Bağlar Belediyesi" yazıyor.
Ki iddia sahipleri de;
Malzemeleri buraya "Belediye kamyonları getirip döktü" diyor.
***
Açık ifade etmek gerekirse;
Sorumsuzluğun,
Suiistimalin,
Skandal mevzuunun "müsebbibi" Bağlar belediyesi mi, değil mi bilemiyorum.
Ama orta yerdeki "emareler" hele poşetlerdeki "Bağlar Belediyesi" yazısı olması münasebetiyle; "zan" altında.
Buarada;
Gazeteye yansıyan haberle alakalı olarak Belediyeden açıklama bekledik ama gelmedi.
Aksine biz aradık "ne diyorsunuz bu duruma" diye ancak bize dönüş de olmadı.
Kendilerinin bileceği iş.
***
Tabi,
Takdiri ve yorumu, Diyarbakır halkına bırakıyorum.
Ama buradan,
Her kim sorumsuzluğun müsebbibi ise iki soruma yanıt vermesini bekliyorum.
Sormak istiyorum;
*Binlerce depremzede yardım beklerken bu yardımlar neden ulaştırılmadı?
*Hadi ulaştırılmadı hangi akla hizmetle çöpe atılmak istendi.
Bilesiniz ki;
Çöpe atılan bu malzemeler değil bence bu topluma karşı sorumluluğu olanların vicdanıdır.
Bu konunun mutlaka ama mutlaka aydınlatılması lazım.
Sorumlular; vicdanlara hesap vermelidir.
Yoksa; bilinsin ki;
"Zan altında" olanlar hep vicdanlarda mahkûmiyet yaşayacaklardır.
Sorumlu;
Bay ve bayanlar sizden açıklama beklediğimi bilesiniz!