Burnumuzdan solur olduk
Dedik ya;
Umut Aydın "cinayeti".
Ve halen; "sırlar" âleminde oluşu.
Pek tabi ki,
Konuşulan, söylenen ve fısıldanan hal-i durum.
Ciddi manada; "bende" takıntı oluşturdu.
Daha doğrusu;
Kafamda cevap bekleyen onlarca soru var.
Cevap arıyorum.
***
O nedenle üç gündür;
AK Parti gönülsüsü Umut Aydın'ı yazıyorum.
Ki dün de;
Buradan bazı 'önemli" noktalara girmeye çalıştım.
Eşiyorum.
Gün içinde,
Bazı "irdeleme" noktasında araştırmalarım da olmadı değil, oldu.
Vaka,
Halen kısm-i açısından "sır" perdesini koruyor.
***
Ancak;
Sıradan bir cinayet olmadığı her geçen zaman içerisinde biraz daha netleşiyor.
Ki dün;
Elde ettiğim bilgi ve aktarılan notlar açısından belli bir "ayıklama" oluştu.
Şöyle ki;
Olay siyasi değil.
Ekonomik kaynaklı veya sıkça akıllara geldiği gibi namus odaklı oluşu da, giderek zayıflıyor.
Diyeceksiniz ki;
Peki, o değil-bu değil de o zaman nedir.
38 yaşındaki engelli bir genç ne diye "hunharca" katledilsin.
Aynen de öyle.
***
Soru.
Ki ilk günden itibaren, "sesli" düşünüyorum.
Bu cinayet;
Acaba parti içi bir meseleden mi kaynaklı?
Umut Aydın’ın bir süre önce parti içindeki bazı önemli kişilerle tartıştığı.
Hatta ve hatta "yumruklaştığı" herkesçe biliniyor.
Nitekim
Polis tüm ihtimaller üzerinde durduğu gibi bu noktaya da odaklı.
***
Dün,
Emniyet Asayiş Şube Müdürü Ali Kaya ile görüştüm.
Cinayet,
Soruşturmasında "hangi" aşamada oldukları noktasında.
Çok sayıda bilgi ve bulgu elde ettiklerini.
Ve çok yönlü çalıştıklarını söyledi.
Anladığım kadarıyla onlar da bu cinayeti sıradan bir cinayet olarak görmüyor.
‘İz üzerindeyiz, birkaç güne kadar bazı şeyler netleşecek’
Hatta
Biraz "sabır" isteyerek, cinayeti aydınlatacağız!
Ümitliyiz.
***
Olayın;
AK Parti tarafındaki tuhaflıklar ise hala da beni şaşırtıyor.
Israrla sanki bu iş parti içi mesele değilmiş gibi bir çaba var.
Tabi biz cinayet dedektifi veya savcı değiliz.
Herhangi bir "yargılama" ve suçlu icat etme gibi, düşüncemiz de yok.
Bu noktada hüküm de veremeyiz!
Ama hani kafamızda oluşan ‘acabalar da’ yok değil.
O nedenle;
Bu işin peşinde olmaya devam edeceğiz.
Kim veya kimler gencecik bir insanı ortadan kaldırdı;
Ortaya çıkarılsın istiyoruz?
***
ARD ARDA İŞLENEN CİNAYETLER?
Sohbet,
Huzur kaçıran,
Toplumu geren,
Öfkeyi öne çıkaran "şiddet ve cinayet" meselesiyle açılmışken devam edelim.
Çünkü
Dün ard arda "ölümlerle, öldürmelerle" son bulan, iki kavga olayı yaşandı.
Birincisi;
Sabah saatlerinde Bağlar'da "akraba" olan Gizem ailesinin "kadınları" kavga etti.
Kadınların,
Başrol aldığı mahalle kavgasında Cemile Gezen öldürüldü.
Neden kesin bilinmiyor.
Ama denildiğine göre; "aile içi geçimsizlik."
İki kadın cinayetle ilgili gözaltında.
***
İkinci olay ise,
Yazıyı kaleme almaya başladığım saatlerde oldu.
Yani akşam saatlerinde.
Bu kez;
Sur ilçesinde Ayakkabı Boyacısı ile komşusu Manav.
Ulu camii,
Önünde önce ağız münakaşası ardından, "bıçaklar".
Derken tarafların yakınları;
Tabiri caizse "meydan" muharebesi gibi, kavga!
Bilânço;
Ayakkabı boyacısı Seyfettin Tektaş öldü.
İki kişi gözaltında.
Ki hastane önünde çıkan ikinci kavgayı ise polis güçlükle yatıştırmış.
***
Bu nasıl;
Bir ruh hal-i ki "burnumuzdan" solar hale geldik!
Hırçın.
Ve sinirli, öfke ve şiddeti "çözüm" aracı olarak kullanmak.
Vahim bir durum.
İşte dün;
Bağlar ve Sur ilçesinde yaşanan "ölümle" son bulan iki olay.
Nedenleri;
Deriz ya "çekirdek" kabuğunu doldurmuyor.
Aynen de öyle.
Ve taraflar;
Akraba, birbirlerine yakın ve komşular.
***
SALDIRGIN BİR TOPLUM OLDUK.
Doğrusu;
Kendimizden başka kimseyi düşünmüyoruz.
Hep ben bilirim, benim dediğim olsun diyerek üstünlük sağlamaya çalışıyoruz.
Her şeyde ön saflarda olmayı severiz.
Nasıl bir toplum olduk bilemiyorum.
Öz kızına sarkıntılık edenler.
Eşini dövenler, insan öldürenler.
Birbirlerini kandırıp para çalanlar, gırtlağa kadar borcu olanlar.
Ve daha bilmem vs. vs.
***
Hayat bu kadar ucuz mu?
İnsanlık bu kadar basit mi?
Bir can yakmak bu kadar kolay mı?
Galiba;
Ülkemizde özellikle bölgemizde "yaşam" çok ucuz.
Sebep de onda var, ben de yok!
Kıskançlık,
Çekemezlik.
Velhasıl saldırgan ve sinirli bir toplum olduk.
Pek tabi ki de;
Yalancı bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Yarınımız ne olur; işte o meçhul!