CEHALETİN ÜRÜNÜ

Bu nasıl bir kin.
Bu nasıl bir öfke.
Bu nasıl bir cehalet.
Ve bu nasıl bir "insan" karakteri!
Anlamış değilim!
Eli silahlı bir genç.
"İstediği kızı vermedikleri" için katliam yapıyor.
Bir değil, iki değil, üç değil.
Toplam 7 kişiyi öldürüyor.
Kadın ve çocuk demeden.
Sonra "elini kolunu" sallayıp sıra kadem basıyor.
***
Evet.
Batman'ın Kozluk ilçesinde yaşanan bu vahşet!
Aslında "cehaletin" ürünüdür.
Cehalet.
İnsanlığın boynunda "kirli bir halat" gibidir.
Tıpkı güzelim çiçekleri saran "ayrık" otları gibi.
Tarih kadar eskidir cehalet.
İnsanlığın "var oluşuyla" hayat buldu.
***
Tabi "cehalet" salt eğitimle alakalı değil.
Cehalet.
Sosyal, siyasal, kültürel ve çevresel "yaşam" faktörüne bağlıdır.
Bugün görüyoruz!
En eğitimsiz insanın dahi yapmayacağını bakıyorsunuz ki, "akademik" kariyerin en üst tepesindeki şahsiyet yapıyor.
Hem de, toplum huzurunda.
***
 
Cehalet!
İnsanlık adına "en tehlikeli" unsurdur.
Çünkü nerde ve kimden "geldiği" bilinmez.
Kısır bir döngüye sahiptir.
Beyni kemirin, sonra kurduğu hâkimiyetle "vahşetini" icra eder.
İşte, Kozluktaki katliam!
Ne yazık ki, yaşadığımız coğrafyada "ölümler" çok.
Eee.
İnsan hayatı da "ucuz" olunca.
***
Cehalet, ucuz hayat!
Şiddetin "ablukasında" yetişen nesil.
Silahın "ekmek-peynir" gibi satışı ve varlığı.
Hepsi yekûnuyla buluşunca; "işte böylesi katliamlar" yaşanır.
Ya geçtiğimiz Silvan’da aynı aileden 8 kişinin öldürülmesi.
Mardin'i hatırlarsak; 44 kişi katledildi.
Ki, mevzu "çekirdek kabuğu" bile değildi.
Ama "cehaletin" hükmüyle aileler yok ediliyor bu bölgede!
AĞAÇLARI KİM KATLETTİ?
İnsan katliamından, çevre katliamına!
Ofis Cami önü burası.
Yasevi karşısı.
Kaldırım üzerinde "koruma" alanında bulunan ağaçlar!
Bir hafta öncesine kadar hepsi koca koca ağaçtılar.
Yeni dikilmiş fidan değillerdi.
Ömürlük ağaçlar hepsi.
Ama ne var ki "hunharca" katledilmişler.
Kimi kökten.
Kimi de gövdeden acımadan öldürülmüş.
Bir daha yeşermesin!
Bir daha yaşamasın diye!
***
Resimde de görüldüğü gibi.
Çünkü bu resimleri, hafta sonu çektik.
Bir okurumun duyarlılık arz eden telefonu üzerine.
Gittik, gördük, resimledik.
Şimdi soruyorum!
Evet, bu "ağaçları" kim hangi gayeyle katletti?
Ve o semt sakinleri yaşanan bu "vahşi" saldırıya karşı, neden suskun kaldı?
Belediye!
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü.
Tabi ki, Çevreciler.
Yaşanan bu ağaç katliamına siz ne diyorsunuz?
Ofis semtinde.
Yüzlerce kişinin gözü önünde, "ağaçlar" katledilmiş.
***
Neymiş!
Kentsel Dönüşüm kapsamında bir bina yıkılması gerekiyormuş!
Yeni apartman yapılacak.
Ama kaldırımdaki ağaçlar hafriyatı kaldırmak.
O alana iş makinelerinin "girmesini" engelliyormuş.
Onun için de; "katletmek" gerekiyormuş.
Gerekçe bu.
Eee.
Her katilin kendisine göre masumiyet üretici gerekçesi var.
Ağaç katliamının da savunması bu.
Kentsel dönüşüm!
 
 
İyi de!
Kentsel Dönüşümün kanunu ortada.
Yasayı bırakın!
Akıl, izhan ve vicdan var.
Çağın teknolojik imkânı da!
Ağaçlar engel idiyse.
İş makinelerinin çalışmasına imkan tanımıyorduysa.
Hafriyat kaldırılamıyorduysa!
Neden, ağaçlar hasara uğratılmadan "başka bir alana" taşımak üzere çıkarılmadı.
İş bittikten sonra, "O güzelim ağaçlar" tekrar yerine bırakılırdı.
***
Ka akıl demeyeceğim!
Çünkü O ağaçları katledenler için "akıl" gerekmez!
Kurnazlık. Ve Hinlik gerekli.
Evet!
Rant hırsıyla büyümeleri, yeşermeleri için "ömür" gerekli ağaçlar katledildi.
Elbette ki!
Yaşanan "vahşetin" telafisi mümkün değil.
Giden gitti. Ölen öldü.
Bari kalan "sağları" kurtaralım.
Ama bunu yapanların da "yaptıkları" yanlarına kar kalmamalı.
Dur denilmeli.
Belediyesi, Çevre Müdürlüğü, Çevreciler ve Savcılık dâhil; "hesap sormalı".
***
BODRUM'UN AHI TUTTU?
Ahmet Hakan!
Tam da gaza basarken yakalanmış.
Baksanıza!
Bodrum gecelerinde, yanında kız arkadaşı.
Restoranttan çıkıp, otoparka yöneliyor.
Cipine biniyor.
Ahmet gaza basmıyor.
Burda Kız arkadaşıyla ilgilenmenin gazına basıyor.
Dudak dudağa.
Belli ki, "sıla özlemi" yapmak istemiş.
***
Ama hesap tutmamış.
Çünkü, şu Bodrumun paparazzileri var ya.
Yerden bitmedirler!
Meğerki pusudalarmış?
Var mı, "objektiflere" kaçmak.
Flaşlar peş peşe patlıyor.
Gecenin bir vakti.
Hakan panikliyor.
Toparlanıyor.
Gözlüğünü takıyor ve gaza basıyor.
Arkasını kollamadığı için küt diye, bariyere çarpıyor.
***
Kaza. Panik. Ve Peş peşe patlayan flaşlar.
Şaşkınlık hâkimiyeti.
İki sevgili hal-i vaziyetten kurtuluşun olmadığını anlayınca, hadiseyi seyrine bırakıyorlar.
Tesadüfün böylesi.
Baksanıza.
Tam da bu kaçamağın yaşandığı gün, Hakan'ın yazdığı "Kaçıyorum Hafızları" başlıklı yazısı.
Bodrum'un stresinden, kalabalığından, keşmekeşinden yaka silkiyor.
Ve diyor ki
"Bodrum cehenneminden kaçıyorum hafızlar.
***
Ne tesadüf ki aynı gece faka basıyor.
Galiba!
Yakalanıp ve çarpılmasında Bodrumun ahı mı tuttu.
Artık anlamış olması gerekir!
Bir daha Bodrumun ahını almaması gerektiğini.