ÇÖZÜM SEYRİ İSTENİLEN MİLDE GİDİYOR MU?
Barışçıl çözüme yönelik hamleler!
Yani kardeşlik süreci.
Şuan ki,
Yol trafiğinde seyir istenilen milde gidiyor!
Kaygılar yok değil.
Ama kırılgan, durum da gözükmüyor.
Halk desteği.
Ve toplumsal bir inanış var...
Seyrin hedefine bir an ulaşılarak; “bu sorun artık çözülsün” deniliyor.
***
Ki son gelişmeler, “sürece” taze kan!
Özellikle;
İmralı-Kandil arasındaki “silah bırakma” çekincesi.
Malum, Öcalan “Nevroz’da” bunu deklare etti.
Ki, BDP’lilere de “mektup” verdi son görüşmesinde.
Ülkedeki, iç barışın sağlanması için ön koşul olan “silah” bırakma.
Ve silahlı militanların; “ülke dışına” çıkması!
***
Dün bu meyanda;
BDP’lilerin Kandil’le 48 saat içerisinde “iki kez” görüşmesi oldu.
Ve İmralı mektubuna cevap mahiyetiyle, Kandil’in yazdığı mektup iletildi.
Bilindiği gibi;
Kaç günden buyana, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder Kuzey Irak’ta.
Her ne kadar, mektubun içeriği “resmi” olarak açıklanmış değilse de.
Gelen bilgilere göre;
Kandil yönetimi Türkiye'deki silahlı PKK'lıların geri çekilmeleri yönünde talimat verme eğilimi içinde olduğu!
***
Sevindirici bir gelişme.
Mektup şuan Demirtaş ve Önder’de.
Önceki gün,
Neçirvan Barzani ile görüşmüşlerdi.
Muhtemelen, dün akşam Ankara’ya geldiler.
Hiç kuşkusuz ki;
Kandil mektubu Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e verilecek.
Ki, içerik düzeyinde, hükümetle hemfikir olunarak, Öcalan’a “ulaştırılsın” diye.
Öyle görünüyor ki,
Hemen akabinde BDP bir kez daha İmralı’ya gidecek.
Tabi, Pervin Buldan’ın Avrupa’dan getireceği mektup da ayrı.
***
Ama genel, itibarıyla.
Özellikle,
24 saat önce Murat Karayılan’ın “kaygı” geliştiren açıklaması göz önüne alınmazsa.
BDP.
Ve Kandil’e ikinci görüşmesinden çıkan sonuç; “sevindirici”.
Yani;
Ankara’daki strateji,
Akil Adamların program startı,
Beri yanda, BDP, PKK ve İmralı ile Avrupa.
Özetle Barışçıl çözümde, “olumlu gelişmeler” yaşanıyor.
***
Ama velâkin; “iç siyasette”.
Özellikle, Muhalefet bu hal-i sevinç yaşanmıyor...
Bilakis, kışkırtma var.
Dikkat ediyorum!
Siyasi aktörler yani zihin eforu sarf edenler muhalefet kanadı!
CHP.
Ve tabi ki MHP.
Beri yanda “arka bahçeleri de” yok değil.
Pusuya yatmış, kurt misali.
Sürece, “çomak” gayretkeşliğiyle, kime yarar-zarar getirir hesabı içerisinde, provoke ediyorlar...
***
Halis bir niyetle.
Kimse;
Bütünlük noktasında, “çözümün” kazanımına bakmıyor.
İlla ki, işi kim başarırsa, “ne kazanır”.
Ya da, kaybettirmek için kim üstünlük sağlarsa, o ne kazanır, düşüncesindeler.
***
Onlar gibi.
Bu da haliyle, “çözümsüzlüğün” batağında yeşerenlerin, iştihanı kabartıyor.
Biliyoruz ki;
Yıllar yılıdır, bu zihniyet hep şu yapıya karşıdır...
İnsanca,
Özgürce,
Bir arada yaşamanın,
Demokratik çerçevede,
Eşit ölçüde,
Hakların ve halkların “hürriyetine” kavuşabilmenin.
***
İşte;
MHP’nin “hal-i vaziyeti” ve ortaya koyduğu siyasi, “kavga”.
İnkârcı,
Asimilasyoncu ve “tekçi” zihniyetle, “sürece” karşı.
Daha da ötesi;
Sokağı, meydanları, Üniversiteleri, gençliği “provoke” ediyor.
“Vur de vuralım, öl de ölelim” savaş çığırtkanlığıyla.
Tehlikeli bir fitne.
***
İyi de nereye kadar.
Yetmedi mi, kardeş kavgasına, heba olan canların sayısı.
50 bin ölü,
Yüzbinlerce gazi-sakat mağdur,
Evinden,
Yurdundan edilen milyonlarca insan.
Dağlara,
Taşlara, ovalara atılan 400 milyar dolar.
Ve kaotik ortamla geçirilen; 30 yıllık zaman dilimi.
Kazanan kim, hiç kimse?
Ama kaybedeni çok, hepimiz.
***
Sonuç ne;
Daha kavgacı, daha şiddet ve ölüm kusan bir tablomu olsun!
Demek ki;
Öldürmeyle,
İnkâr etmeyle,
Asimilasyonla,
Silahla,
Çatışmayla “bu işin” üstesinden gelinmez.
Ya.
O zaman, “zararın neresinden dönülürse kardır” misali.
İki yanlış bir doğru etmez diyerek; “bu inkârcı ve tekçi anlayıştan” uzak olunmalı.
***
CHP.
Anlaşılmaz, kabulü mümkün olmayan bir zihin bunalımı içerisinde.
Barışı da,
Özgürlüğü de,
Çözümü de,
Kardeşçe yaşamayı da,
Bencil siyaset ahlakına “kurban” eder hale geldi.
Muhalefet olsun.
İktidara eleştiri, kabul görsün yeter.
Erdoğan mı,
AK Parti mi, hükümet mi “tepki” görsün, fikri bunaklığıyla, “her şeye” karşıyım diyor.
İnkarcı bir düşünceyle.
***
Yok, sen değil, ben.
Aslında,
Ülke ve millet olarak,
Yıllardır kayıpları yaşamamızın ana temel nedeni de bu; “sen-ben kavgası”.
Bir türlü;
Biz, siz, onlar “bütünlüğüyle”, hepimiz olamadık.
Aşamadığımız;
Lanetli hal-i durum işte kemirgen güruh yapı.
***
Evet,
Artık “liderlerin iktidar arzusu”na millet olarak hassasiyet koymalıyız!
Şu parti,
Bu parti önemli değil, “doğru olan” nedir?
Ya da; toplum için fayda getiren, “hamle” neleri bize kazandırır?
İnanarak, “halis” niyetiyle, savunmalı, arka çıkmalı.
Tabi ki tamaha da düşmeden!
Hele ki,
76 milyon insanı ilgilendiren, “ulusal kanayan” meselemiz olarak görülen bu hadise!
***
Aslında;
Ahali olarak, “onların” arzu ve şehvetlerine, gelmezsek!
Göreceklerdir ki;
Yaptıkları “iş”, bindikleri dalı kesmektir.
O zaman, bencil, güruh yapılarından, geri dönerler.
Çünkü
Onların yaşam iksiri de,
Sorunun çözüm anahtarı da,
Barışı da,
Kardeşliği de,
Birlik ve bütünlüğü de, sağlayacak “bizler, sizler ve onlardır”.
Yoksa “liderler’” değil.
***
Onun için; “bizim” bunlara ders-i ibret tokadını bu milli meselede “vurmalıyız”.
Ki tabiri caizse; “akılları başına” gelsin!
Nasıl olacak?
Elbette ki, sandıkta. Ama şimdiden “onları” yalnızlığa itmeliyiz.
İzole ederek; “ışığı” yüzlerine vurmalıyız!
Bakın,
AK Parti 45 milletvekiliyle, bölgeye geldi.
Halkla bütünleşme, kaynaşma!
Yani teveccühle, hasb-i hal edilerek, uğurlandı.
CHP gördü.
Bölgedeki hal-i vaziyeti şimdi kendisi 11 milletvekiliyle geliyor.
Mesela bu gelişlerinde; “duygular” ifade edilebilinir.