ÇÖZÜMDE SAMİMİYET ŞART!

StrBody "

Abant Platformu'nun 17'incisi de son buldu.
İki gün süren ""beyin fırtınasına"" dayalı toplantı;
""Güneydoğu ve Kürt Sorunu"" noktasında önemli açılımlar sağladı.
İlgi bir önceki ""toplantılara"" nazaran düşüktü.
Gazeteci, Yazar ve Siyasilerin ""rağbeti"" yoktu.
DTP’ de ""ilgisiz"" di.
Konunun ""hassasiyetinden mi"", yoksa ""gündemin"" sıcak atmosferinden mi?
Bilemiyorum.
Ama biz; konu bölgemiz ve ""Kürt olma"" noktasında bizleri ilgilendirdiğinden; ""yakinen"" takip ettik. Detayları kaçırmadan.
Her ne kadar; ""istenilen"" ilgi yok gibi görünüyorsa da konuşmacıların mevzuya hakim olması; ""istem"" sesini yükseltti diyebiliriz.
***
Hatırlarsanız; bu toplantı Diyarbakır'da yapılacaktı. 28 ve 29 Mart tarihleri arasında.
Hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'da katılacaktı. ""Kürt sorunu: Barış ve Geleceği Birlikte Aramak"" başlığıyla yapılması kararı alınmıştı.
Ancak ne olduysa bu ""girişim"" tökezledi.
O gün için; ""gündemdeki sıcak gelişmeler"" gerekçe gösterilmişti ""toplantı""nın iptali anlamında.
Tabi; toplantının ertelenmesi yönünde ""bir dizi"" iddia gündemi meşgul etmedi değil.
Yok, ""tehdit"" var, yok ""güvenlik sorunu var"" diye, ifadeler kullanıldı.
Neyse diyelim. Önemli olan ""mevzuu""nun konuşulması.
H H H
O anlamda mevzuunun başlığı değişmedi.
4–5 Temmuz'da Abant'ta yapılan toplantının ana başlığı;
""Kürt Sorunu: Barış ve Geleceği Birlikte Aramak"" idi.
Ama ne var ki toplantı; ""Ergenekon Terör Örgütü"" davası ve tutuklamaların gölgesinde kaldı.
Yani istenilen ""hassasiyet"" gündemin ""ön sırasına"" çıkmadı.
Elden ne gelir.
Ortak ""fikirlerin"" oluşturduğu sonuç bildirgesi dün açıklandı.
Kürt Sorununun ""çözümü"" noktasında; nasıl bir yol haritası çizilmesi gerektiği yönünde ""önemli tespitlere"" dikkat çekildi.
Yeni bir anayasa.
Ve kapsamlı bir genel af.
""Kürt sorunu, Türkiye'nin öncelikli ve aciliyet isteyen sorunlarından biri.""
Sağlıklı bir diyaloğun sağlanması, çözümde atılan ilk adımın ciddiyetidir.
Ön yargıların yıkılması.
Karşılıklı güvenin tesis edilmesi.
***
Yol haritası olarak benimsenen bildirgede şu vurgulandı;
Farklı düşünen bütün kişi ve grupların fikirlerini beyan etme hakkına herkesten saygı bekliyoruz.
Her türlü şiddetin ve şiddet içeren yöntemlerin mutlak olarak red edilmesini, Kürt sorununun çözümü için vazgeçilmez ön şart addediyoruz.
Kürtlere yönelik 'asimilasyon' politikalarını red ediyoruz.
Türk ve Kürt ayrımına karşılıklı olarak ""homojenleştirmek"", ötekileştirmek ve yabancılaştırmak amacıyla kullanılıyorsa karşı çıkıyoruz.
Platformun ""beyin fırtınası"" sonrasında ""karar kıldıkları"" maddelere gelince;
Kapsamlı bir af kanunu koşullarının oluşturulması gereklidir.
Irak'ta yaşayan tüm halklarla birlikte Kürtler de bizim kardeşimizdir.
Kürt Federe yönetimi ile dostane ilişkinin geliştirilmesini elzem görüyoruz.
Kürt sorununun çözümünde Türkiye'deki demokratikleşme sürecinin devamı elzemdir.
Avrupa Birliği perspektifi muhteva edilmesi, hem demokratikleşme sürecinin devamı, hem de Kürt sorunun çözümünü kolaylaştıracaktır.
Çözüm dilinin oluşması, toplumsal bütünlüğün seyrinde mevcuttur.
Bunda medyanın ""sorumluluğu ve hassasiyeti"" büyüktür.
***
Evet. Sonuç itibariyle;
Kürt sorunu ülkenin ve bizlerin sorunudur.
Çözümü de; ""farklı, demokratik, adaletli ve istikrarlı"" bir Türkiye'nin yapılanmasında saklıdır.
Önkoşullarından biri de; ülkenin ""temel"" dinamiklerinin; mevzuuya odaklanmasıdır.
İnsani düzeyde.
Eşitlik ilkesinde.
Sosyal adalette.
Demokratik yapıda.
Hakların ve halkların ""yekvücudunda"" saklıdır.
Onun için diyorum ki; Demokratikleşme-sosyal adalet ekseninde bu soruna yaklaşmadığımız sürece ve bu sorunu tartışırken insani durumu etik ve stratejik zihniyet dünyasın merkezine oturtmadığınız sürece, Kürt sorununu, dolayısıyla da farklı, demokratik, adaletli ve istikrarlı bir Türkiye hayalini gerçekleştirmemiz mümkün değil.
***
AÇLIK, SEFALET VE İFLAS
Kuraklığın ""acı tablosu"" kendini göstermeye başladı.
Vahim ve ürkütücü.
Diyarbakır bu felaketi ""iliğine"" kadar yaşıyor.
Var olan yoksulluğa, işsizliğe, getirisizliğe yeni ""kervanlar"" katıldı.
Şiddetin, terörün, işsizliğin, yoksulluğun, geri kalmışlığın ""envanterinde"" ilk sırada yer alan Diyarbakır bugünlerde ""ürkütücü bir göç"" dalgası veriyor.
Daha önce ""işi, aşı"" olmayan ailelerin ""mevsimlik"" işçi göçüne; şimdi de çiftçi aileler de eklendi.
Tek umudu ""tarlasındaki"" hasadı olan çiftçi ailelerin ""kuraklığın"" meydana getirdiği verimsizlikle tam bir felakete düştü.
Elde-avuçta hiçbir şey kalmadı.
***
Öyle ki ""ne tohumluk"" var; ne de yıl boyunca ""tüketeceği"" gıda.
Un yok, bulgur yok. Mercimek desen hiç yok.
Hayvanları besleyecek, saman da yok. Arpa desen, tane yok.
İflas bayrağını açmış durumda.
Tüm bu ""yokluk"" içerisinde bir de kapıya dayanan ""alacaklılar"".
Ödenecek ""para"" da yok.
Öyle ise; seneye ""veririm"". Tabi; ""yüzde yüz faizle"" beklerim.
Çiftçi ailelerin ""bugünlerdeki"" hali durumu bu.
***
Devletin kuraklıkla alakalı ""kulak"" tıkayan politikası. Verdiği ""sözlerin"" tutulmaması.
Destek ve primlerin ""zamanında"" ödenmemesi.
Mevcut durumu ""bedbaht"" hale getirdi.
Ve şimdi aileler hem borçlardan kurtulmak, hem de ""aç"" kalmamak için; ""umut"" yolculuğuna çıkmış durumdalar.
Köylerde ne genç erkekler, ne kızlar. Ne de evli çiftler.
Kimse kalmadı, minibüs, otobüs tren ""tamamen"", iş umudu için batı illerine ""göç eden"" ailelerle dolu.
Yani; Diyarbakır'da çiftçilikle geçinen binlerce ailenin ""hali"" perişan.
Yükselen çığlık; ""AÇLIK, SEFALET VE İFLAS"" gırtlakta.  Bir çiftçi yakınımın dediği gibi;
""Önümüzdeki günlerde, cinayetler ve intiharlar"" çoğalırsa şaşmayın.
Evet. Bu ülkede ""birileri"" ölmedikçe; sorunlar anlam kazanmıyor.
Yazık.

"