Cumhuriyet, Cumhur’u barındırıyor mu?

Öyle ya, dün Cumhuriyet’in 89’üncü yılını kutladık.

Peki, Cumhur “Cumhuriyet Bayramını” ikmaline uygun kutladı mı?

Ya da, Cumhuriyet “cumhuru” tanıyarak, kendini idame etti mi?

Veyahut!

Gönül “huzuruyla” kutlanabilindi mi Cumhuriyet!

Peki, “bayram havası” hâkim miydi?

Doğrusu ard arda sıralanan sualler karşısında “evet’ti ikmal etmek” çok zor.

***

Diyeceksiniz ki, sorular dışında “peki bayram nasıl” geçti?

Ne diyeyim!

Gün boyu “yaşananlara” bir bakalım.

Hele ki, ikmalden önce ve sonrasında “olup-bitenler” neydi?

Özetle; ülke-millet ve bölge açısından Cumhur’un ifadesiyle, “Bayramı” bayram gibi kutlayamadık.

Belki diyebiliriz ki kutlamaya “imkân” tanınmadı.

Lakin öyle oldu.

***

Çünkü;

Şiddet,

Çatışma,

Kan-barut ve hizipleşme sarmalı her alanda mevcut.

Beri yanda,

Yoksulluk, fakrü-zaruret,

Bedenlerini ölüme terk edip, “sesini duyurmak isteyenler yüzlerce tutsak.

Ve onlara karşı; “ketum” kalan siyasi anlayış.

Kin haset.

Velhasıl, huzur, güven ve istikrar “zafiyetiyle” yüzler bir bütünlük içerisinde asık.

Gülmüyor.

***

Hele ki,

Dün Ankara’nın “göbeğinde” yaşanan yaşatılanlar.

Bazı STK’lar,

Ve CHP’nin “organizasyonuyla” icra edilmek istenen, “alternatif” Cumhuriyet Bayramı kutlama girişimi.

Sonrasında olup-biten çirkin tablo!

Bana;

28 Şubat sürecinde askeri darbe çağrısının yapıldığı “Cumhuriyet” mitinglerini hatırlattı.

Halkı sokağa dök.

Polis ve askeri, “sal”, sonra ortalığı savaş alanına çevir.

Ve de ki;

Ülkede siyasi istikrarsızlık var, “asker göreveeee!”

Her şey “provokatif”...

***

Doğrusu,

Cumhuriyet’i “cumhursuz” bırakan ana etken, “tetikleyen işte bu dildir”.

Yani “yüklenen” misyon ve detaya takılma gayretkeşliğiyle, “hile-desise” icra et ihanetliğidir!

Bakınız, dün gün boyu “başlık ve ara başlıklarla”, kutlamalara sorular ikmaliyle şu atmosfer yaratıldı.

Anıtkabir’de “buz gibi” bir tören!

Başbakanla Ana muhalefet Lideri “hiç konuşmadı”.

“Yüz yüze” gelmemeye özen gösterildi.

Tokalaşma yok.

Hava bıçak gibi.

***

...Ve ilkler yaşandı başlığıyla sıralanan evrensel bakış dışındaki “alt başlıklar”.

Demokrasilerde,

Çağdaş demokratik ülkelerde olması gerekenler maalesef, “bizde” öcü misali.

Protokolde bir ilk.

Neymiş!

Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa “türbanıyla” protokolde yer almış.

Komutanlar da yanındaydı, hem de eşleriyle!

Bir diğer ilk diye sözü girişilen ifade; Köşk Resepsiyonunda bir ilk.

Neymiş!

Gül eşi Hayrünnisayla birlikte konuklarını kapıda karşılamış.

Ve ilk kez “eşli” bir resepsiyon vermiş.

Dört yıldır; “tek’liydi” şimdi eşli olmuş.

Yani; nasıl böyle olur gibisinden?

***

Bir de;

Başbakan Erdoğan ilk kez “eşiyle” Köşk resepsiyonunda.

Neymiş;

Eşi Emine Erdoğan “başörtüsüyle” resepsiyona katılmış.

Ekleniyor ara başlık Başbakan açıklıyor diye;

“Bugüne kadar beni Emine Hanım'la buraya sokmayanlar utansın”

Evet,

Türkiye’nin demokrasi anlayışı,

Ve tetikleyen vesayetçi diller “utansın” düne kadar Cumhur’a yaşatılan ve yaşattırılan atmosfere!

Ve biliyorum ki

Bazı yaygın gazetelerin bugünkü birinci sayfalarında şu başlık olacaktır.

Provokatif bir başlık olarak.

“Türbanın zaferi”.

Alt başlığında, “Cumhuriyet elden gitti.”

***

Tabi,

Bu soru ve başlıklar, Ankara merkezli.

Gel gelelim, Diyarbakır’a ve ihraç edilen sorular içeren bu eksendeki başlıklar!

Her ne kadar,

Kutlamalar “coşkulu” geçerse de geçsin.

Hep öne çıkarılan başlıklar vardır.

O da;

BDP’li Belediye Başkanları yine katılmadı?

Protokol “koltukları” boş bırakıldı.

Klişeleşmiş hizip sorular!

***

Dikkatimi çeken bir başlık;

O da ilk kez resmigeçitte “Stinger” füzeler yer alması.

—Doğrusu oldum olası, karşıyım bayramlarda askeri mühimmatların gösterilerde yer alması--

Bir ara başlık da; Siirt’teki kutlamalardan.

Olması gerekene, ilginç görüntü başlığı verilmiş...

Protokol, ilk kez halkla birlikte “davul-zurnayla” Cumhuriyet bayramını kutladı?

***

Velhasıl...

Tüm bu “soruların” dili.

Ve aynı meyanda; “farklı düşüncelerin” ikmal edilişi.

Şu hakikati bir kez daha bize, hatırlatıyor.

Bizim;

Cumhur olarak kendimizle “ciddi sorunlarımız vardır”.

Bu da;

Gösteriyor ki Cumhur’u, Cumhuriyeti ve onun banisini yani değerleri konusunda; “fikri zıtta” sahibiz.

Yani “hala” uzlaşılmaz haldeyiz.

***

Çünkü herkes kendisine özgü bir akımla, “Cumhuriyet’e” tanım getirdiği gibi.

İlkelerini de; “kendisine” has giysiyle, arz-ı endam yaptırıyor.

Böyle olunca da; haliyle Cumhuriyet “cumhursuz” kalmaktadır.

Zaten ondan değimlidir ki kardeşkanı “oluk gibi” akmaktadır.

Ülke ve millet bir türlü; “öz” barışı sağlayamamaktadır.

Onun için; biz öncelikle Cumhuriyet’i oluşturan “Cumhur” olarak, “uzlaşı” içerisinde olmamız gerekir.

Savunmamız gereken; “Demokratik Cumhuriyet” olmalıdır!