DAHA ÇOK DEMOKRATİKLEŞME İÇİN

El hak 'Kürt açılımı' ekseninde birçok 'çıkmaz' sokak aşıldı. Ya da 'aşılacak' düzeye gelindi. Topyekûn 'meseleyle' alakalı; 'muhatap' durumdayız.
Yol 'engebeli' bir intiba geliştiriyorsa da; 'çözüm'de düzlükteyiz. Çünkü gerçeklerin 'idrakine' varıldı.  Yılları 'çıkmaza' sokan geçmişle 'yüzleşiyor'. Bu alanda; 'önemli' hamleler yapılıyor. Yani anlayacağınız 'inanılmaz' bir 'umut dalgası' devasa bir şekilde kabarmaktadır.
'Kürtler', yani bizlerle 'alakalı' pozitif gelişmeler var. Bu da 'doğal' olarak bizleri ve sizleri 'sevindirmektedir'!
'İstisnalar' hariç aslında 72 milyon Türkiye'de 'sevinç' hakim. 7'den 70'e herkes 'aynı' duygular içerisinde.

***

O nedenle; Çözüm' dalgasının 'giderek' büyüdüğünü ve gönüllerin 'huzura' doğru 'dualar' ettiği aşikârdır. Ve tartışılmaz bir gerçektir.
Çünkü her çevrede şu ifade 'ağırlıklı' konuşuluyor. 'Şükürler olsun ki, artık Güneydoğu'da kan ve gözyaşı akmayacak?'.
Evet. Şiddet ve terör son bulacak; ''Barış ve Kardeşlik' yeniden sağlanmış olacak. Yılların 'birikimi ve tahribatı' artık; 'onarılacak'!
Üstadın da ifade ettiği gibi; önemli olan mevzuyla alakalı 'selametin' sağlanmasında 'Vicdanlar ve yürekler' bir olsun.
Zaten 'hayat' idamesinde bu duyguları yaşayan ve yaşatanlar 'barıştan' öteye başka 'kavramların' ekseninde bulunmazlar.

***

Anlayacağınız; mevsim itibariyle havalar aşırı derece sıcak ve bunaltıcı geçse de, Ankara'daki gelişmeler bölgede 'ferahlatıcı' bir serinlik veriyor.
Tabi 'her çabanın' bir bedeli ve her bedelin bir de 'riskli' yönü vardır. Hükümetin çözüme yönelik geliştirdiği 'Kürt Açılımının da' riskli yönleri var.
Onun için; 'bu kadar' umut ve mutluluk 'verici' hamle ve yol haritasının 'gölgelenmemesi ve sekteye uğramaması' noktasında; 'hassasiyet' şart.
Bu da; 'hem taraflar' açısından hem de 'uzlaşıya' yürek çekenler anlamında 'önem' arz eden; 'tavır, üslup ve söylemlerin' varacağı yere 'dikkat' edilmeli.
Söz de değil 'özde' fikir ve hamlelerle 'gerçeklerin de' idrakinde olup, 'şartların da' nizamına uyucu politikalar benimsetilmelidir.

***

Mevzuyla alakalı diğer yazılarımda bahsetmiştim. Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne kadar, Kürtler 'öne çıkan' 29 'isyana' imza atmış.
Ki bunu Demirel'de 'zikretmişti'! Bu kadar 'aleni' bir vakayla alakalı yine bir asrı bulan zaman diliminde 'çözüme' yönelik cesaret adımı atılmadı.
Bugün o cesaretli adımı AK Parti Hükümeti'nin Başbakanı atıyor. Ve gerek siyasi 'hayatıyla' ve gerekse de zaman süreciyle ilgili 'ciddi risk' aldı.
Tabiri caizse 'elini taşın altına değil, başını taşın altına koymuş' vaziyette. Çünkü bunun en büyük risk alanı da; "G–3' silahının geri tepmesi gibi.
Olabilecek en 'ince' bir acemilik ve tökezleme 'onarılması' mümkün olmayan tahribatlara neden olabilir.

***

Başbakan Erdoğan her ne kadar 'Bedeli ne olursa olsun, çözümü olacaktır. Geri dönüşü yoktur' kararlılığını gösteriyorsa da; 'risklerin' farkında.
Onun için de; dikkat ederseniz son iki gündür CHP ve MHP'ye 'çözüme' katkı çağrısında bulunuyor, DTP'ye de 'üslup' uyarısı yapıyor.
Buradaki 'kırılgan' durum; DTP'nin 'çözüme' yönelik yol haritasında 'aşılamayacak' çizgilerde 'ısrar' edebilirlik olmasıdır.
Özellikle mesafe alınan 'açılım' sürecinde her DTP'linin Ahmet Türk gibi 'bir düşünce' ve tavır ortaya koyması lazım. Daha önceki yazılarımda da 'bu' nuansa dikkat çekmiştir. Bir kez daha 'hatırlatmakta' yarar vardır. Çünkü Ortak akıl daima 'kazanç' getiricidir. Çünkü çözümde 'salt' Kürtler yani bizler 'yokuz'. Burda; 'Türkler' de vardır.

***

Diyarbakır'da, Şırnak'ta bir araya gelen 'Annelerin' yüreklerindeki acıları iyi analiz etmemiz lazım. Biri asker anası, diğeri dağdakinin anası.
'Yaşanan' acılar 'meşru' acılar olduğu kabul edilmeli ve göz ardı edilmeden; 'tarafları' dışlayan 'üsluplardan' kaçınılmalı.
Aksi taktirde 'barış' ortamı kıvamına gelmeden 'çözümsüzlük' batağına saplanır. Birilerinin de; 'kandan ve gözyaşından' nemalanma çabalarına.
İsteklerine ve emellerine 'dayalı' kurulu bulunan değirmenlerine su taşımış olunur. Hassasiyet isteyen bir zaman dilimi içerisindeyiz.
Hani derler ya 'fırsat' veya şans insanın bir kere 'ayağına' gelir, bir kaç kez gelmez. Bugün ülke ve millet olarak da 'tarihi bir fırsatı' yakalamış durumdayız.

***

Dikkat ediniz; 'Sivil Toplum' örgütlerinden, medyanın çok önemli 'kalemlerine' kadar. Ülkenin 'kanaat önderleri'.
Bir çok siyasal parti 'dahil' olmak üzere; 'sorunun' çözümüne ilişkin süreci 'canı-gönülden' desteklemektedir.
İşte böylesine 'ulvi' bir mevzunun gelişmesine, herkesin ama herkesin 'sorumluluk' bilinci içerisinde 'katkı' sunması lazım.
Özellikle şu iyi okunup kurgulanmalıdır. Devletin 'en üst tepesi' uyum içerisinde. Cumhurbaşkanı da, Başbakan da.
30 Ağustos'ta 'toplanacak' olan MGK'da 'bu tüketilen zamandaki' efor bir hayli konuşulup-tartışılacak.

***

Bunun için de; özellikle hükümetin 'elinin' güçlenmesi gerekir. Bu noktada Baykal ve Bahçeli'nin 'provakasyona' dayalı siyasi mülahazalardan kaçınması lazım. Ve sürecin 'umutlu' işleyişine dahil olmalı. Demokratikleşme ya da daha çok demokrasi. İşte 'ortak aklın' ürettiği yol.
Bu eksende 'siyasiler' ister iktidar ister muhalefet olsun; düşünce üretirse 'çözümsüz sorun' kalmaz.
Sonuç itibariyle demem o ki; 'Hükümet' çözümde 'gaza' bastı; temkinli bir 'mille' yol alıyor. Yeter ki; 'ayağını' gazdan çekmesin.
Cengiz Candar son yazısının 'son' paragrafında 'şu' kırmızı çizgilere dikkat çekiyor.

***

Ki birçoğumuz 'dillendirmekteyiz'. Mevzuuyla alakalı 'ideolojik' mücadeleyi. Candar şöyle diyor:
"Kürt açılımı" bir yönüyle de, Türkiye’de Türk-Kürt birliğini bozmaya yönelen tezlere ve girişimlere karşı keskin bir "ideolojik mücadele"yi gerektiriyor. "Kürt açılımı"na Türk milliyetçiliğinin (ve aynı zamanda Kürt milliyetçiliğinin) birer "türevi" karşı.
Karşı olanlar, Türk-Kürt milliyetçilerinin MHP ve CHP lider kadrolarıyla ve PKK içinde yuvalanmış milliyetçi Kürtlerden ibaret değil.
Türkiye’de 80 yıllık var olan "vesayet rejimi"nden nemalanmış olanlar, "bürokratik elit mensupları" ve bir kısım "beyazlar" da, rahatsızlar.

***

Onlar, halkın rahat edeceği her şeyden genellikle rahatsız olurlar. Sınıf meselesi. "Bizim mahalle"nin "ayrık otu" olarak, mahallemizin sakinlerini iyi tanırız. Hükümet, "Kürt açılımı"ndan gazı kesmedikçe, giderek büyüyecek halk desteğiyle, Kürt açılımı karşıtlarının "gazı" kesilecek..."
Doğru bir tespit ve ciddi bir uyarı. Demek ki; yapılması gereken 'barışa ve kardeşliğin' değirmenine su taşımamız lazım.
Çözümün her hamlesine ve ivmesine 'destek' olunmalı. Çünkü 80 yıllık bir 'vesayet' bir anlamda; 'yok' edilip, 'eşit vatandaş' statüsü kazanacak.
Cumhurbaşkanı Gül 'Hacı Bektaş-ı Veli' törenleri için yayımladığı mesaj'da vurgu yapıyor.

***

"Bugün aziz milletimiz, Hacı Bektaşların, Mevlânâların, Yunus Emrelerin öğütlediği gibi sevgi, kardeşlik, birlik ve beraberlik içerisinde çalışmakta, herkesin, eşit vatandaşı olduğu güçlü, müreffeh, modern ve demokratik bir Türkiye'yi hep birlikte inşa etmektedir."
Güzel ve mutlu bir hafta dileğiyle; hayırlı mesailer.