DARBELERİN DÖNEMİ BİTMİŞTİR

12 Eylül "hüküm" giydi.

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya nezdinde.

Cunta’nın, "hayatta" kalan iki ismi.

Dün, 10 Ağır Ceza Mahkemesi haklarında kararını verdi.

765 Sayılı TCK’nin 146 maddesine göre.

"Devlet Kuvvetleri Aleyhine Cürümler" suçundan Müebbet Hapis cezasına çarptırıldı.

***

Peki, şimdi ne olacak?

Elbette ki, "kararın" temyiz safhası var.

Yargıtay'a gidecek.

Karar Onanır mı, onanmaz mı, şimdilik kesin değil.

Tabi, Evren ve Şahinkaya 90 yaşın üstünde.

Bu yaşın konumu tutuklama gerektirir mi?

Yoksa "Kararın kesinleşmesi mi" beklenir?

Veyahut farklı bir, "işlem mi" gerekli.

Onu da zaman içerisindeki hukuki işlemde göreceğiz.

***

Ama Dünya könjektörüne baktığımızda!

Mesela, Arjantin hatta Yunanistan dâhil olmaz üzere.

Bu ülkeler de, "Darbeciler" halen cezaevinde.

Tutuklular.

Elbette ki, "Kanlı" darbenin müsebbipleri cezasız kalmamalı.

Ne diyelim!

Türkiye "hal-i hazırda" darbelerle mücadele eden bir ülke.

Bunun da evresi gelir.

Çünkü, şuan Demokrasinin merdivenlerinde.

***

Tabi, 90'lıkları kodese atmak.

Yatağa mahkûm olmuş.

Hatta "İnsan" süliyetini kaybetmiş, "İki zevat' için verilen kararla böbürlenecek değiliz.

Elbette.

Evren'in şu sözünü hatırlatmak gerekir.

Yargılanır ceza yersem, "kafama sıkarım".

Velhasıl.

Böbürlenmemiz gerekin, "tarihsel değişimdir"?

***

O nedenle ben, karar'ın "tarihsel" anlamı.

Ve tabi ki, "alt başlıklarına" bakılması gerektiğine inanıyorum.

Şöyle ki.

Karar hiç kuşkusuz ki Darbe Mağdurları için "semboliktir."

Ama "darbeler" açısından, sosyolojik olarak bitmiş sürece "hukuki" olarak kilit vurulması anlamına geldiği için, tarihseldir.

Yani artık "darbeler dönemi" Türkiye'de fiilen, yasal ve kanun "önünde" bitmiştir.

***

Ancak, 12 Eylül'ün "sebebiyet" verdiği yıkımlar, ölümler, işkenceler, idamlar ne olacak?

Diyarbakır zindanı. Mamak ve Metris.

Pek tabi ki, diğer cezaevleri-sorgu merkezleri, karargâhlar?

Evet, verilen bu tarihi öneme haiz kararın "ruhuna" uygun, hukuki sürecin kapsamına bunlar alınacak mı?

İşte burası önemli.

Elbette ki, "her kim hukuksuz" işlem yapmışsa, cezasız kalmamalı.

***

Onun için de.

12 Eylül belki "Evren ve Şahinkaya" için sembolik anlam taşır.

Ama aynı süreçte.

Ve sonrasında, "cuntanın" gücüyle "demokrasini, insan haklarının, onur ve haysiyetlerin" ayaklar altına alındığı, sürecin de sorgusuz kalmaması gerekir.

Hele ki, bugün görülen JİTEM "davaları yekvücut vaziyette, "etki alanı" yaratılmalı.

***

 

BALYOZ'A BALYOZ İNDİRİLDİ?

Gelirsek, yine yargı eksenli, verilen iki karara.

Balyoz ve Hanifi Avcı davaları.

Anayasa Mahkemesi, dün iki davanın da sanıklarının başvurusunu değerlendirip karara bağladı.

Mahkeme "hak ihlaline" uğradıkları yönünde karar verdi.

İki karar da, 17'ye firesiz. Yani oy birliğiyle alındı.

***

Balyoz'dan başlayalım.

Peki, Balyoz'a "balyoz" gibi inen karar ne anlama geliyor?

Birçok hukukçu dostumla konuştum; "hukuk bunun için ne diyor?"

Özetle Balyoz "davası" yeniden görülecek.

Haklarında mahkûmiyet kararı verilen sanıklar yeniden yargılanacak?

Yani "sil baştan".

***

Ama!

İş bununla kalır mı, derseniz hukukçular burda "bir dur" diyorlar.

Çünkü, davayla alakalı bir çok spekülasyon ve iddia gündeme geldi.

Özellikle, "Paralel" yapının gün yüzüne çakmasıyla.

Denildi ki;

Sahte dijital deliller. Tapeler. Yasal olmayan, "teknik" takipler.

Bilirkişi raporları.

***

Ve tabi ki, İddianameyi yazan özel yetkili savcılar…

Savunmaları dinlemeyen, dijital deliller için bilirkişi raporlarını saymadıkları öne sürülen hâkimler.

Onların mahkûmiyet kararını onaylayan Yargıtay'daki yüksek yargıçlar...

İşte bunlar için de, bir hukuki "süreç" başlayabilir deniliyor?

Yani bir ölçüde, toplumun muzdarip olduğu "Hukuku silahlı güç" dengesine dönüştüren, yapılar da sorgulanacak?

***

Ancak bu "hakkaniyet" defterinde mi olacak?

Yoksa "yapanın yaptığı yanında kar kalacak" zihniyetine hizmet mi edecek?

Malum.

Türkiye'de "siyasi ve paralel güçlerin" saf değişimi ani değişikliklere uğramaktadır.

Dünün muhafazakarları bugün solcu.

Dünün solcuları da bugünün muhafazakarları.

***

 

Buarada, Hanifi Avcı!

Anayasa Mahkemesi, Devrimci Karargâh Davasında "hak ihlali" yapıldığına karar verdi.

Bilindiği gibi, 15 yıl 4 ay hapis "cezası" almıştı, Hanifi Avcı bu davadan.

4 yıldır da tutuklu. Malum Oda Davasından şuan "tutuksuz" yargılanıyor.

Peki, Avcı için durum ne olacak?

Elbette ki, avukatı "tahliye" dilekçesi verecek Mahkeme de, "AYM'nın" kararına uyarak, tahliye edecek.

***

Düşünüyorum!

Sadece, 12 Eylül davasını "bir kenara" bırakarak.

Ergenekon.

Balyoz. Islak imza, yakamoz ve daha sayabileceğimiz "kozmik" yapılar.

Tüm bunlar üzerinde; "Yeni bir Türkiye" dizayn edilmedi mi?

Hükümetin "bugünkü" iktidarı dâhil olmak üzere!

Ki toplumun da ekseriyeti, "destekledi" bu operasyonları ve tutuklamaları.

Yargı da, "adaleti tecelli" etti denilerek, kararlar verdi.

***

Peki, şimdi ne oluyor da Dizayn edilen yeni Türkiye'de; "kozmik" yapılardan "özür dileyen" hükümler icra ediliyor?

İşte bunda "akla ziyan" bir durum mu var?

Yoksa, "Ortadoğu'daki" dengelere sirayetli yeni bir Türkiye dizaynında "uzlaşı mı" var?

Her neye hizmetse!

Kim nasıl görüp değerlendirirse değerlendirsin.

Yargı "adalet" icrasında hızla ama hızla "güven" kaybediyor.

Her ne kadar birileri; duruma "sevinç" naraları atıyorsa da.

***

Sahi, siz müdavim okurlar.

Dünün "baş döndüren" AYM kararlarını "neye hikmet" görüyorsunuz?

Hayra mı, Şerre mi delalet?

Fikirlerinizi bekliyorum…!