DAVOS FIRTINASI

Dün akşam gelişen son dakika “fırtınası”

Türkiye, İslam ülkeleri ve özellikle Avrupa gecenin şokunda…

Tıpkı bizler gibi…

Bildiğiniz gibi; Başbakan Erdoğan bir kaç gündür "Davos"ta.

Fikirlerin tartışıldığı; dünya kamuoyunun "pür dikkat" çekildiği; bu kasabada bir tarafta ülke liderleriyle "birebir" görüşüyor.

Diğer yandan konferanslara katılarak; "Türkiye"nin düşüncelerini aktarıyor.

Dün iki oturumlu "Gazze Ortadoğu'da Barış Modeli'' konferansına katıldı.

İsrail Cumhurbaşkanı Perez de vardı.

Perez konuştu! Gazze'deki "vahşete" haklılık payı çıkarma gayesiyle.

Başbakan bu "söylemlere" karşı öylesine "bir tavır koydu ki"; heyecanlanmamak elde değil.

***

Kameralara yansıyan görüntü.

Konuşma ve vücut dili. Ajanslardan gelen "konuya" ilişkin haberler.

Konferansta önce Erdoğan konuşuyor. Sonra da İsrail Cumhurbaşkanı Perez.

Erdoğan 12 dakika. Perez ise 25 dakika.

Erdoğan, İsrail'i çocukları bombalamak ve Hamas'ı da demokrasi dışına itmekle suçladı.

Bu suçlamaya karşı Perez de, sesini yükseltici bir volümle cevap veriyordu.

Kendilerini haklı. İnsanlık dramını ve yaşanan vahşeti de;  savaşın "olabilirliği" diye gösteriyordu.

Söylediklerini "içine" sindiremeyen Erdoğan, bunun üzerine söz istedi.

Paneli yöneten gazetecinin söz vermemesi üzerine sinirlenen Erdoğan eline vurdu.

***

Ve Perez'e dönerek, şöyle konuştu:

''Sesin çok yüksek çıkıyor. Benden yaşlısın biliyorum ki sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar çok yüksek çıkmayacak. Bunu böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum.

Ülkenizde başbakanlık yapmış 2 kişinin bana çok önemli lafları vardır. Filistin'e, tankların üstünde girdiği zaman, 'kendimi bir başka mutlu addediyorum' diyen başbakanlarınız var. Tankların üzerine çıkıp da 'Filistin'e girince mutlu oluyorum' diyen başbakanlarınız var. Ve bana sayılar veriyorsunuz. İsmini de veririm, belki merak edenleriniz vardır.''

Perez'in konuşmasının salonda alkışlanmasıyla ilgili olarak da Erdoğan katılımcılara sert çıktı: ''Şu zulme alkış tutanları da ayrıca kınıyorum. Peki, çocukları öldürenleri kalkıp da alkışlamak öyle zannediyorum ki insanlık suçudur'

Erdoğan salondakilere yönelik, ''Sadece size, iki söz söyleyeceğim...'' sözleri üzerine, oturum yöneticisi, araya girdi.

Erdoğan, ''sözümü kesmeyin'' uyarısında bulundu.

Ve "Tevrat"tan örnek verdi.

''Tevrat'ın 6. maddesi der ki 'öldürmeyeceksin. Burada öldürme var."

Biri Oxford Üniversitesinde profesör iki İsrail vatandaşının, İsrail'i eleştiren açıklamalarını da elindeki notlardan okuyan Başbakan Erdoğan'ın son sözleri şöyle oldu: "Benim için bundan böyle Davos bitmiştir"

Ve ardında Erdoğan, salonu terk etti.

***

Bu çıkış "İsrail ile Türkiye" arasındaki ilişkileri 'sekteye" uğratır mı?

Ya da; Türkiye Tel-Aviv'deki büyükelçisini ve danışmanları "geri çeker mi?"

Diplomatik ilişkileri "askıya" alır mı? Şuan için bu sorulara cevap vermek erken.

Her ne kadar Perez sonradan "telefon" açıp özür dilese de.

Bugün "yaşananlarla" ilgili havayı yumuşatan basın açıklamasında bulunacağı duyurulsa bile.

Ancak şunu söyleyebiliriz; Başbakan'ın bu çıkışının Türkiye'ye dolayı pek çok etkisi olacak.

Ve özellikle "iç siyasette" çok büyük artı geliştirecek.

Emine Erdoğan'ın "olup-biteni" gözyaşları içerisinde izlemesi.

Ve ardından "Perez'in söylediği her şey yalandı" sözü.

Öncelikle; "bravo" diyenlerdenim. Ve kutluyorum.

 Davos'ta Başbakan Erdoğan'ın "gösterdiği Kasımpaşalılığa".

***

GİZLİ-SAKLI OLMAMALI!

Ergenekon Terör Örgütü davası, dalga dalga.

Her geçen "zaman" yeni bir versiyonla öne çıkıyor.

Daha da çıkacak. Onun için de; "ezberi bozmak" gerekir.

Yani; "durumun" inceliklerine ve derinliklerine inmek lazım.

Üstü-körü "vakaya" düşünce üretmemek gerekir.

Abdulkadir Aygan. Nam-ı diğer; "İtirafçı JİTEM elemanı"!

Bir dönem PKK saflarında, bir dönem JİTEM saflarında.

Şimdi de; Türkiye dışında. Son yıllarda adından sıkça söz edilen biri.

Faili meçhul cinayetler ve özellikle Musa Anter'in "öldürülmesi" alakalı açıklamalarıyla dikkatleri üzerine çekti.

Tıpkı; Tuncay Güney'in Ergenekon "yapısıyla" alakalı maskeleri düşüren açıklamaları gibi.

Aygan da; "Güneydoğu'daki karanlık dönemleri ve yaptıklarını" anlatıyor.

Kişisel "karakteri" ve güvenirliği "tartışılır".

Ancak "söyledikleri de" yenilir yutulur cinsten değil.

Ki birçok "itirafı", zaman tüneli içerisinde doğruluk bulmuştur.

Onun için de; "söylediklerinin" önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Tabi "suçlanan" kurumların da; zan altından kurtulması için mevzuya hassasiyet gösterilmeli.

***

Şöyle ki;

Faili meçhul cinayetlerin araştırılmaya başlanması ve emekli Albay Abdülkerim Kırca’nın intiharı, dikkatleri tamamen Aygan'a çevirdi.

Askeri savcılığın, Aygan’ın anlatımları doğrultusunda 28 faili meçhul cinayetle ilgili suç duyurusunda bulunan Diyarbakır Barosu’nun başvurusunu Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiğini de biliyoruz.

Önceki gün bu yönde; "detaylı bir haber" okudum. Durumun "iç yüzünü" anlatıyordu.

Aygan’ın isminin geçtiği ilk faili meçhul cinayet davası, adı TBMM Susurluk Komisyonu Raporu’na da giren ‘İbrahim Babat’ kod adlı Hacı Hasan’ın anlatımları paralelinde açıldı.

Diyarbakır Başsavcılığı da, Genelkurmay’a başvurarak ismi geçen asker kişiler hakkında bilgi istedi. Ancak Genelkurmay’dan, konuyu askeri savcılığın yürütebileceği yanıtı geldi. Dosyanın asker kişilerle ilgili kısmı bu nedenle ayrıldı.

Avukat Elçi, 10 yıldır bu konuda hiçbir gelişme olmadığını söylüyor. Ve ekliyor:

"1989’dan bu yana açık olan dosya kısa süre sonra zaman aşımına girecek. Bu nedenle Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıya suç duyurusunda bulunduk"

***

Askerlerle ilgili işlem yapamayan Diyarbakır Başsavcılığı, 1999’da aralarında Aygan’ın da bulunduğu 11 kişi hakkında JİTEM’in işlediği faili meçhul cinayetler nedeniyle dava açtı.  Bu dava halen karara bağlanamadı.

Dün bu davayla ilgili "ilginç" bir detay da ajanslarda yer aldı.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Askeri Mahkemeye gönderdiği yazı ortalığı karıştırır düzeyde.

Yazıda, adı geçen itirafçılardan 6’sının kimlik ve yüzlerinin değiştirildiği, şu anki nüfus kayıtlarıyla ilgili bilgi vermelerinin mümkün olamayacağı cevabı veriliyor.

Yazıda özetle şöyle deniliyor: "Yaşantı ve kimliklerine adapte olmuş bu şahıslar hakkında yeniden koruma tedbirlerinin alınmasına neden olmaktadır. Bu noktada şahıslar ve aileleri için yeniden kimlik değişikliği, iş değişikliği ve gerekirse fizyolojik görünüm değişikliği yapılması cihetine gidilmekte, bu da sosyal yaşama adapte olmakta zaten zorlanmış olan bu şahısları tekrar yeni bir hayata başlatma zorunluluğunu ortaya çıkarmak suretiyle bu şahısların psikolojik olarak büyük sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Daha da önemlisi devletçe yapılan harcamaların çok büyük meblağlarda artmasına ve devlete olan güvenin azalmasına neden olmaktadır."

***

Cevabi yazı bu. Adı geçen İtirafçılarla ilgili dava dosyası halen 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. 

Bakanlık yazısında koruma altında oldukları belirtilen Kemal ve Saniye Emlük ise, geçtiğimiz günlerde intihar eden emekli Albay Abdülkerim Kırca ile ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 8 sanıklı başka bir JİTEM davasında yargılanıyor. Mahkeme ise, itirafçıları halen ifadelerinin alınması için eski kimlik bilgileriyle arıyor.

Sonuç itibariyle; şu gerçek gün ışığına çıkıyor. Ergenekon Terör Örgütü "dahil" olmak üzere.

Güneydoğu'da faili meçhul cinayetler. Kayıplar. Suçlamalar, fişlemeler.

Kısacası; "karanlık dönemin" gün ışığına çıkabilmesi için; "Genelkurmay'ın" bu alanda aktiflik göstermesi gerekir.

Hem kendisi için, hem de 'personelleri' için. "Zan altından" kurtulmak için.

Deyim yerindeyse; "top" Genelkurmay'da. Yoksa ortaya çıkan tablo üzerinde "hep ezber" fikirler üretilir.

Ve o paralelde; olup-bitene yorum getirilir. Böylece demokrasi de; "hep erime" gösterir.

Onun için de; "gizli-saklı" olmamalı. Ülkenin kendisi, kurumları ve ahalisi "şeffaf" olmalı ki; "demokrasi" yaşayabilsin.

Aksi taktirde "güven duygusunun da", ülke ahalisinde "güvensizliğe" dönüşeceğini de unutmamak gerekir.