DEMEK Kİ, MİLLİ İRADEDEN ÜSTÜN YOK!..
DEMEK Kİ; Hiçbir şey çantada keklik değil.. Ve de, “oldu, bitti maşallah” siyasi arenada, maya tutmaz.. Erdoğan’ı ya da siyasal iktidarı düşman belleyerek, siyasi başarı elde edilemez…
***
DEMEK Kİ; Masa kurmakla, beş benzemezle ittifak etmekle, masa altı, masa kenarı, dağdakiyle, cezaevinde olanlarla iş tutmak, her şey değil?.. Sonuç getirici hiç değildir?…
***
DEMEK Kİ; Hesap vermek yerine “helalleşelim” demekle kangrenleşen yaralar tedavi edilemez… Yüreği yanık insanları, gönülleri kazanılamaz, barış denilen olgu, ikmale getirilemez..
***
DEMEK Kİ; Meralle, Ahmetle, Aliyle, Mithatla, olmadı Ümit’le kafa kafaya vermek, protokoller yapmak her şey değil.. Salonun twitleriyle, ıslak imzalı, çuval dolusu klasörlü protokoller, yapmakla da olmuyor..
DEMEK Kİ; Ona buna, milletvekili kontenjanı dağıtıp, peşkeş etmekle, seçim kazanılmaz.. Sandıktan da, iktidar çıkılamaz… Hele ki, Anayasayı ve kanunları hiçe saymakla; “kapılar kırılamaz?”..
***
DEMEK Kİ; İllegal örgütlerin desteği ve pohpohlamasıyla, cezaevinden gönderilen sihirli sözcük ve mesajlarla oy artırılmaz.. Okyanus ötesinden gelen öpücükler sevgi bağı oluşturmaz…
***
DEMEK Kİ; ABD ve AB’nin liderleri ve medyasının, söylemleriyle, Türkiye insanının iradesi teslim alınamaz.. Ekonomik baskı, döviz kuru üzerinden operasyon çekmekle; “diz çöktürülemez..”
***
DEMEK Kİ; İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerini kazanmakla, Türkiye’de iktidar olunamaz.. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun miting şovları, ekranlardaki replikleri izleyici alır ama “oy devşiremez?”..
***
DEMEK Kİ; İbnelerle, nonoşlarla, cinsel sapıklarla, ahlaki yozlaşmışlarla, yol yürünmez.. Siyaset hiç yapılmaz.. Ve bu çürümüşlüğü, çağdaşlık, batılılaşma ve modernite yaşam olarak da Türkiye alıcı olamaz…
***
DEMEK Kİ; Önüne gelene parmak sallamakla, tehditler savurmakla, bürokratları görevden alma şantajıyla güven kazanılamaz.. Hele ki kaset, montaj, küfür ve itibar suikastleriyle…
***
DEMEK Kİ; Sicilleri kabarık çakmaların, yurtdışından kurgulu ve montajlı video paylaşımlarıyla, siyasi üstünlük elde edilemez.. Bel altı söylem ve eylemlerle, iktidar olabilme adına, merdivenler de çıkılamaz..
***
DEMEK Kİ; Yandaşlarla, fondaşlarla, çamurcu ve hokkabazlarla, kerameti kendinden menkul anketçilerle, çığırtkanlarla, algı operasyonları üretmekle; “prim yapılamaz” seçmen, kazanılamaz?…
***
DEMEK Kİ; Asrın felaketini fırsat belleyip, depremzedeler üzerinden “iktidar devşirilemez..” Bol keseden vaatler sıralayıp, devletin göğüs kabartan hizmetlerine “kusur” oluşturmakla, seçmen kazanılamaz..
***
DEMEK Kİ; “Ben Kemal” demekle.. Geliyor gelmekte olan demekle.. En faşist, ırkçı, şoven anlayışı benimsemekle, sosyal demokratlıktan, milliyetçiliğe evrilmekle; siyasi itibar kazanılamaz…
***
DEMEK Kİ; Gün yüzüne çıkarılan yer altı zenginlikleri; görmezlikten gelmek.. Karedeniz'de, Akdeniz'de, Lübnan'da, Azerbaycan’da, Katar'da, Yemen'de, Suriye’de; ne işimiz var, niye varız demekle olmuyor?
***
DEMEK Kİ; Erdoğan ve ailesi üzerinden, siyaset devşirmek, hasımlık etmek, düşman bellemek, 60’ları, 70’leri, 80’leri ve 28 Şubatı hatırlatıp, 15 Temmuz’un daha haşini olacak imasında bulunmak; kabul görmezdir..
***
DEMEK Kİ; Sandığa gidip oyunu kullanan seçmen, “göbeğini kaşıyan” değildir.. Seçmen üstünlüğü yokmuş?. Her oy, her seçmen eşitmiş?. Köydeki Çobanla, şehirdeki okumuşla birdir..
***
DEMEK Kİ; 21 yıl bilfiil iktidar olmak ve her seçimden başarıyla çıkmak, rastgele bir zafer değildir.. Seçim ikinci tura kalıyorsa ve Erdoğan yeniden seçiliyorsa, demek ki “diktatör değildir?”…
***
DEMEK Kİ; Çok yalan söylemek, çok abartılı konuşmak, çok da istihbarat örgütlerinin gazına gelmek, delilsiz ve belgesiz ithamlarda bulunmak, “keskin sirke küpüne zarar” verirmiş?.. Tabi masaya vurmak da!..
***
Velhasılı kelam demek ki, neymiş?.. Demek ki, istikrarı, istiklali ve istikbali tesis eden en büyük ana unsur; “güvendir ve güvenmektir?”.. 15 seçimdir, rakip hep aynı rakip ve sen hep aynı adamsın; “yenmiş de yenmiştir” ve sen de hep “yenilmiş de yenilmişsin?”..
***
Rakibin her galibiyette kendini yenilemiş, yeni stratejiler yeni güven tesis edici, proje ve hamleler icra etmiş.. Peki sen ne yapmışsın; “yenilgiler aldığın” koltuğu terk etmemiş, tutkal misali yapışmış; suç ve suçluları hep başkasına atmışsın..
***
Ve şimdi; bir kez daha farklı bir yenilgi aldın.. Peki bulunduğun, yenilmiş de yenilmiş olan o koltuğu; terk edecekmi sin?!.. Seninkisi nafile maratonu.. Neyse; o koltuktan kalksan da kalkmasan da seni kaldıracaklar?!.. Ama, Meclis’e bir daha, ayak basamazsın “meclise vekil” olarak.. Çünkü; vekil değilsin…
***
Ve demek ki neymiş; ülke ve millet idaresinde “Milli İradeden” üstün hiçbir güç ve irade yoktur?.? Eğer ki, bir gün ömrün de vefa ederse bunun idrakine vardığında, belki “yenilmekten kurtulursun?..”
***
Ve bir de; “ilke ve duruş” denilen olguda, demek ki ana kaide bulunduğun ya da bulunacağın, safın sana getirisiyle, götürüsüdür?.
Eğer ki düne kadar;
Faili meçhulcu dediğin Meral’le,
Hendek ve Barikat sorumlusu dediğin Davutoğlu’yla,
Madımak Oteli katliamının tetikçisi dediğin Karamollaoğlu’yla
Tekçi, statükocu, darbeci dediğin CHP ve Kılıçdaroğlu’yla,
Ve bunlara ilaveten, son dakikayla;
Faşist, vesayetçi, darbeci diye andığınız Ümit Özdağ’la, aynı safta bulunuyorsanız…
Pek tabi ki itibarsız şekilde; biat ediyorsan..
Bunun; özeleştirisini vermen lazım…
Ve bloğa verdiğin katkının da hesabını,,,
Pek tabi ki, Kürtlerin meyil edip, oy vereceğini beklemeniz de, abesle iştigaldi…
Nitekim sandığa gizli “boykot” koydu.
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Demek ki, takiyenin halkta karşılığı yoktur…