DEMOKRATİK SİYASET Mİ, TERÖRLÜ SİYASET Mİ?…

Önce, adını bir netleştirelim!.. Öyle lafı evirip, çevirmeye de gerek yok!.. Türkiye bir hukuk devleti.. Anayasası ve kanunları, vaki.. Ülkenin yönetimi hukuk normlarına sahip bir sistemle idare ediliyor.

***

Daha açık ifadeyle, Türkiye Cumhuriyeti bir muz cumhuriyeti, ya da kabile devleti değil!?. Ülke idaresini elinde tutan, darbeyle, askeri müdahaleyle iş başına gelen bir hükümetle idare edilmiyor, edilmiyoruz!?..  Geçmişte olduysa da, şimdi sivil!

***

Siyaseti ikmal eden, partiler de, ister iktidar, ister muhalefet, hepsinin mabedi, halkın iradesinin yansıdığı sandıktır!. Kimsenin de itirazı yok!. Yani, demokratik, özgürlükçü, eşit, hür iradenin kendini idame ettiği bir siyaset var!. Her ne kadar, kör topal olsa da; işliyor?!..

***

Çok daha teferruata, detaya saplanıp boğulmadan, yazı başlığımıza gelirsek!!.. Hukuk ve Demokratik siyasetten söz ediyorsak, o zaman samimiyet karinesi içerisinde, tüm taraflar olarak, net olmamız lazım ki hakikatler ve realiteler tozu dumana katmasın!!..

***

BİR.. Demokratik siyasette, silahın, şiddetin, bombanın, terörün, kanın, gözyaşının, zulmün, şirretin, kinin, nefretin, ırkçılığın, şovenliğin, despotik ve totaliter anlayışın, yeri ve mekanı yoktur!!.. Zaten yaşamasına, yaşatılmasına da izin verilmez, verimemelidir?!.. Her kimden gelirse gelsin.. Yer küresinde, böyle bir anlayışa cevaz veren de yoktur!..

***

İKİ.. Hukukun ikmalinde, ölümün, öldürmenin, işkencenin, hak, hukuk, adalet tanımazlık da yoktur!.. Tasallutun, üstünlerin sınıfsal, despotluğu olamaz!!.. Kanun, nizam bilinmezlik yapılamaz!… Herkes ama herkes, hukukun ve adaletin önünde, eşittir!.. Ülkemizde aksaklıklar olsa da, yer küresinde yine iyilerdeniz!.. O da demokrasimizin hala kemale ermemesindendir!..

***

Özetlersek, meramımızı!… Şimdi, hem silahtan, bombadan, dağdan, terörden, şiddetten, yasadışı yapılardan dem vuracaksın!.. Ona dair, sahiplenmede bulunacaksın.. Kendine güç devşirme yapacaksın..  Hem de demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden, eşitlikten söz edeceksin!.. Ve ikisinin de bir arada libas giymesini isteyeceksiniz!.. Bu mümkün mü?… Doğanın akışı kabul eder mi?..

***

Demokratik siyasetin arenasında, böyle bir fikriyat ve duruş kendini idame edebilir mi?.. Buna göre, kendini konumlandırabilir mi?  Terörle kendini entegre edip, ona göre, konumlandırma sağlanabilir mi?. Yani; gündüz külahlı, gece silahlı misali.. Bu olmaz, olunamaz!?.. Demokratik siyasetin hiçbir kulvarında, bu yok!.. Vaki de olmamıştır.. Var diyen beri gelsin bilelim!

***

 

Gelirsek, kayyım meselesine!.. Şunu net ifade edeyim.. Kayyım denilen sistem, uygulama, hiçbir şekilde demokratik siyasetin ve de eşitlikçi, hür hukukun, temsiliyetin sisteminde, yeri yoktur!.. Ve de olamaz da.. İstisnalar hariç.. Ki istisnalar kaideyi bozmaz.. Ki, daha önceki yazılarımda da aktardım; seçilmiş hiçbir başkan, kişi görevden alınamaz, alınmamalı!…

***

O ister bir belediye başkanı olabilir, ister bir belediye meclis üyesi, ya da örgütlü bir yapının, yönetim kadrosunda seçilmiş biri olsun!.. Ya da, milletvekili!… Suç şahsı bağladığı için, idari yaptırım noktasındaki kayyım işleyişi, sadece o kişiyi değil, tüm efradı, cezalandırıyor!..

***

İşte bu da, demokratik siyasetin ruhuna, hukuk sisteminin imanına terstir!.. Pek tabi ki, halkın iradesiyle seçilen, kişi de, kendini bilmeli, kontrol etmelidir?!.. Oturduğu makam her neyi ihtiva ederse etsin; onun da bu kulvarın dışına çıkma gibi bir hakkı ve tasallutu olamaz!.. Lüksü de yoktur!! Kimse yasalardan üstün değildir!..

***

Hele ki, ülkenin Anayasasında ve kanunlarında, hukuk mekanizmasının işleyişinde, terör ve terör örgütü olarak, ilan edilip, kabul edilen, yapı ve oluşumlarla, hiçbir seçilmiş kişi, iltisak, illiyet bağını kuramaz!.. O örgütlerle, gönüllülük himmetine giremez!. Bulunduğu makam ve mevkiyi, o yapının arka bahçesine dönüştüremez!!.. Yasadışılığı dikte edemez!..

***

Peki tabi ki, siyasal iktidarlar da!.. Gerek kendi mecrasında olsun, gerekse de elinde tuttuğu devletin mekanizması olsun, salt siyasi hasımlıklarla, saiklerle, rakiplerini alt etme!.. Kendileri gibi, olmadıkları!.. Diliyle, inancıyla, ırkıyla, renkleriyle, kültürleriyle, bir olmadıkları için; kendilerine benzemelerini, dikte etme adına demokratik siyaseti ve hukuk normlarını yok sayamazlar!..

***

Velhasıl!.. Çelişkiler ağını oluşturan, ülkenin ve milletin hal-i vaziyetinde vücut bulan, hadiselerimizin özündeki, ana hakikat işte bu ince değil, kalın çizgidir!. Meselenin nirengi noktası, burasıdır!.. Ne garip ve hazindir ki; bu minvalde kimse kral çıplak demiyor.. Demekten imtina ediyor.. İşlerine geldiği için; sükuta yatıyorlardır.. Demediği için de, girdapta debelenip, duruluyor ne yazık ki?!…

***

Yoksa!… Bilaistisna, tüm yoğunluk şu noktaya verilirdi!.. Eğer ki, demokrasiye, hukuka, milli iradeye, hak, hukuk, adalet, insan hakları, eşitlik denilen temel kavramlara sahip çıkılmak isteniliyorsa!.. Bu rotada kayyum da olabilir, dokunulmazlık da olabilir, hak, hukuk, dil, kimlik, hür fikrin savunuculuğu da olabilir!.. Ülkenin ve milletin bekası için atılacak adımlar ortaklaşa edilerek, itiraz bayrağı açılırdı?

***

İşte o itiraz yönündeki açılan bayrağın tüm enerjisini!.. Kollektif bir şekilde, silaha, dağa, teröre, bombaya, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, zulme, ırkçılığa, hizipleşmeye, ötekileştirmeye, sınıfsal üstünlük kuruculuğa, ya bendensin, ya da toprağa diyen anlayışlara, bunun demokratik siyasette, hukukta ve milli iradenin temsiliyetinde yeri yoktur, demede harcamalıyız?!.. Enerjimiz buna yoğunlaşmalı!…

***

Aksi takdirde; mevcut halden kurtulmamız, sirayet edici hallerden arınmamız, görülecek muamelelerden sarfinaz edilmemiz, mümkün olmayacağı gibi!.. Demokratik siyaseti, silahların, terörün, şiddetin, keyfiyetin ve güç bende, silah bende, iktidar benim mavraların tasallutundan, kurtaramayacağımız gibi; hür ve bağımsız bir iradeye de kavuşmamız mümkün olmayacaktır!… Sizce; bu alana odaklanmamız gerekmez mi?…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Hakikatlerine vakıf olmayan, çevresindeki yangından haberi olamaz!..