DERSLER BOŞ GEÇİYOR

Hiç kuşkusuz ki;
Yeryüzünde en büyük ve önem arz eden tek yatırım vardır o da "Eğitimdir!"
Ki en kutsal içtihatta bu yatırımın "değer" ve işleyiş ölçüsüdür.
Çünkü yatırım direk "insanın" kendisine yöneliktir.
Hassas ve titizlik istediği gibi; "eşitliği de" içinde barındırır.
O nedenle ister bireysel, ister toplumsal olsun. İsterseniz de devlet nezdinde olsun.
Herkesin öncü hedefi "İyi bir eğitim" olmalıdır.
Ve o eğitimi alabilmek ve bilahare onunla hayat rotasını çizmek için kaçınılmazdır; eğitim.
En büyük "kazanç ve zenginliktir".

* * *

Nitekim eğitimli birey ve toplum düzeninde "gelişim" kaçınılmazdır.
Kalkınandır, ilerleyendir, özgür iradesine sahip çıkan ve onu kullanabilendir.
Bugün gelişen ve büyüyen ülkelerin "ana mayası", eğitimli oluşlarıdır.
Peki, iyi bir eğitimden ne anlıyoruz? Daha doğrusu; iyi bir eğitim nasıl alınır ve nerde verilir?
Yaşadığımız zaman dilimi açısından. Ülkenin sosyo ekonomik dengesizliği tablosundan.
Özellikle bölgeler arasındaki gelişmişlik düzeyinin vahimliği karşısında; bu soruya cevap vermek çok zor.
Çünkü ne hazindir ki "ülkemizde" icra edilen eğitim sistemi "tar-ü mar".
Hele bölgelere özgü yapısı; "tam bir keşmekeşlik".

* * *

Yaz-boz tahtası gibi! İktidarların ciddi bir siyasal "erozyonu" hâkim.
Öyle ki eğitim müfredatı her iktidara göre "giysi" değiştiriyor.
Toplumun ve ülkenin beklentisinden çok; kendi siyasal beklentileri rotasında "eğitim" dayatılıyor.
Durum böyle olunca da; "farklı" bir eğitim alanı ortaya çıkmaktadır.
Popülizme dayalı eğitim anlayışında bugün; "öğrenciler" birer at gibi yarıştırılıyor.
İşte sınav maratonu; YGS, LYS, KPSS, SBS, AİO, AOL, AÖF, MTSS.
Tabi sınavlar çoğalınca, bu alandaki "rant"a büyür.
Bakınız; bugünlerde öğrenciler ciddi bir "yarış" hazırlığı içerisindeler.
Özellikle de; Lise son sınıf öğrencileri. Nisan ayı içerisinde; YGS sınavı yapıldı.
Ve Haziran'da da; LYS sınavı var.

* * *

Son yıllarda; Eğitim ya da iyi eğitim alabilmek "kapitale" bağlı.
Hani şarkılara söz olmuş bir ifade var.
"Zenginimiz bedel verir, Askerimiz fakirdendir" diye!
Ne yazık ki; "Eğitim sistemimizdeki" kapitalizim bu sözü eğitim için de biçimlendirdi.
"Zenginimiz özel okul, dershane bedeli verir, devlet okullarımız fakirdendir".
Aslında özel okul ve dershane başarısı. Veya devlet okullarının konumu ciddi manada tartışılması ve üzerine kafa yorulması gerektiren bir mesele.
Eğitim sisteminden çok "can yakan" bu farklılık; büyük tahribatlara ve çifte standartlıklara neden olmaktadır.
Peki eğitim kalitesinde ve okulların kriterleri açısından; bence şu kriter de ele alınmalı.
Bir öğretim kurumunun iyi ya da vasat olduğuna karar verebilmek için; "yıllar" geçmeli.
Mezunlarından, eğitimi veren öğretmen ve akademisyenlerine kadar.
Hayattaki başarıları. Ve eğitimdeki "düşünce" anlayışları.
Bunlardır en iyi referans. Ama ne yazık ki; "piyasa" hesabı şuan çok popüler.

* * *

Onun içindir ki; Ülke genelinde 3 bin 357 Genel liseye karşılık 4 bin 193 dershane bulunuyor.
Ve bakınız; Altı, yedi ve sekizinci sınıf öğrencileri haftada 10 saat.
Lise sonlar ise 15 saatlerini dershanede geçiriyor.
Tabi ki; dershane ücretini karşılayabilen velinin öğrencisidir gidebilen.
Onun için diyorum ki; Türkiye'de Eğitim sistemi tamamen "paralı" olmuştur.
Düşünüyorum; "dershane ve özel okul" ücretini ödeyemeyen öğrencilerin akıbeti.
Ve velilerinin "psikolojik" durumları.
İşte burası da; çok meçhul.
Tıpkı eğitim müfredatındaki "çarpıklık" gibi burda da büyük bir çarpıklık söz konusu.
Önümüzdeki ay içerisinde; LYS sınavı var.
Yani lise son sınıf öğrencileri, Üniversiteye girebilmek için bu sınavı "başarıyla" vermeleri gerekir.
Tabi ki; bu başarı da "alınan eğitim ve öğretime" bağlı.

* * *

Dershaneye giden ve özel ders alanlar için bu başarı yüzdesi yüksek.
Ama maddi yönden gidemeyenlerin ise başarısızlık yüzdesi yüksek.
Şöyle ki iki haftadan buyana; ciddi manada velilerden şikâyet alıyorum; "Derslerin" boş geçtiğine ilişkin.
Malum; Milli Eğitim Bakanlığı "son sınıflara" bu yıl bir ayrıcalık tanıdı.
Sınava hazırlık için! Sağlık raporu alınmadan 25 gün izinli sayılabileceklerine ilişkin.
Çünkü geçtiğimiz yıllarda "sınav hazırlığı" yüzünden okula gitmeyen birçok öğrenci "devamsızlığa" takılmıştı.
Bu yıl bu devamsızlık hükmü oluşmasın diye; ayrıcalık ikmal edildi.
Tabi bu ayrıcalık; "özellikle dershaneye giden ve özel ders alanlar" için önemli bir fırsat.
Ama maddiyatsızlıktan dershaneye gidemeyenler için ne hazindir ki "tam bir hüsran".
Nedenine gelince?
Öğrenci sayısı sınıflarda azalınca; "idare ve öğretmen" otoritesi de aynı minvalde azaldı.
Dersler "boş" geçmeye başladı.
Kalan bir kaç öğrenci "öğretmen yok" denilerek evlerine gönderiliyor.
Yani "ders" verilmiyor.

* * *

Bu nasıl bir anlayış bilemiyorum?
Okul idaresi ve öğretmenler düşünmüyor mu?
"Bu öğrenci de, LYS sınavına girecek. Eğitim görmezse; sınavda nasıl başarı gösterecek?"
Ne yazık ki; umursayan yok.
Çünkü bana şikâyetlerini aktaran çok sayıda öğrenci velisi, bu sorunu yetkili makamlara da bildirmişler.
Çocuklarımızın dersleri boş geçiyor diye. Öğretmenler derse girmiyor?
Bakınız; Şeyhmus Sultan Tatlıcı Lisesi'nden bir öğrenci velisinin bana yazdığı isyan içeren mektubu.
Şöyle sesleniyor; Otoritesiz idareye. Ve derslere girmeyen öğretmenlere.
Aslında bu çarpık durum, salt bu okula özgü değil. Diyarbakır'daki diğer Liselerde de hadise aynı.
Bir çok eğiticiyle de konuştum; bu çarpıklık niye?
Onlar da; idareden kaynaklı dediler? Bakalım öğrenci velisi nasıl sesleniyor;

* * *

"-Bir öğrencinin velisiyim.
Benim başka veliler gibi param yok.
Çocuğumu özel okullara ve dershanelere gönderemiyom.
Hani vardır ya "haydi çocuklar okula kampanyası".
Meğer bir kampanya da Şeyhmus Sultan Tatlıcı Lisesi öğretmenleri ve okul idaresi başlatmış.
Ne diye sorarsanız "haydi çocuklar eve kampanyası".
Ben çocuğumu okula gönderirken, onlar da çocuğumu ve çocuklarımızı nasıl eve göndereceklerinin hesabını yapıyorlarmış.
Benim çocuğum gün yoktur ki ders boş deyip eve göndermesinler.
Her gün eve geliyor.
Okulda olması gereken saatlerde sorduğum zaman "baba bizim elimizde bir şey yok hocalar okula gelmiyorlar. Hergün ders boş geçiyor diyor"
Okul maalesef sorumsuz!
Öğretmenler okula gitmiyorlar.
Öğretmenleri hergün izinli resmi veya gayri resmi olarak.

* * *

Okula ben kendim veli olarak üç defa gittim.
Okul müdürüyle bu konuyu konuşmaya. Üçünde de maalesef okulda bulamadım.
Kendisinin öğretmenleriyle konuşmak istedim. Öğretmen bulamadım.
Yani okul öğrencilere emanet edilmiş.
Bir günde 6 ders boş olamaz eve gönderilemez öğrenciler böyle sorumsuzluk olur mu?
Ben şimdi buradan sesleniyorum bu yetkililere "ya bu okulu eğitim öğretim yerine getirsinler yâda öğrencilere zarar veren ve derslerinden geri bırakan bu okulu ve öğretmenlerinin çaresine baksınlar".
Her gün ders boş deyip öğrencileri eve göndermesinler?
Bu nasıl vicdandır? Bu idarecileri ve öğretmenleri anlamış değilim.
Bunların çocukları yok mu?

* * *

Evet!
Öğrenci velisinin isyan ettiği gibi; "çocukları yok değil?" var.
Fark ve çarpıklık; "eğitim sistemindeki" yapıdandır.
Çünkü "kapital" üzerine inşa edilen eğitim ve öğretim de doğal olarak; herkes "maddiyata" bakar.
Para nerde; eğitim orda.
Sanırım; Diyarbakır'ın "eğitimdeki" başarısızlık hali.
Ve sınavlarda sıfır çeken öğrencilerin sayısının yüksek oluşu.
Okullarımızda "vuku bulan" bu keyfiyet ve sorumsuz yönetim anlayışından olsa gerek.
Sahi; bu öğretmen ve okul idarecileri "ders ücreti" almıyorlar mı?
Eğer bu ücreti alıyorlarsa ki, aldıkları tartışmasız.
O zaman sınava girmeden bu ücretin alınması "hukuk dışı" bir kazanç teşkil etmiyor mu?
Bence;
Bu konu üzerinde idarecilerin ve eğitimcilerin hassasiyetle durması gerekir.
Bari bu 15 gün içerisinde; "son sınıf" öğrencilerine varsa sınıflarda ders versinler.
Çünkü bu gençliği yarınlara ulaştıracak tek etken vardır o da eğitimdir.
Aksi takdirde; hiç kimse zıttı oluşuma karşı ben sorumlu değilim diyemez.