DEVLET KENDİNİ DEĞİL İNSANINI KORUMALI Kİ; BÜYÜSÜN!

Öyle ya! Bize tanınan 'yazı tatili' 24 saat. Yani bir gün. Ondan sonra 'yeniden' otur yazmaya başla.
İşte o 24 saat bitti. Bu münasebetle yeniden 'yazı' için iş başı yaptık! Ve tabi ki; haftanın da ilk günündeyiz.
Günün meteorolojik yapısına bakarsak; hava bir hayli güzel ve güneşli olacak! Yani yazdan bir gün.
Nitekim 'Pazar' günü de; aynı hava hakimdi.

***

İşte bu güzel ve güneşli günü 'Kent Ahalisi' bir fırsat olarak değerlendirdi. Sakin ve vakasız günü 'keyifle' geçirmeye çalıştı.
Kimi 'yeşil alanları' seçti, kimi de çoluk-çocuk şehir gürültüsünden uzaklaşıp, kırları-bayırları gezdi. Piknik yaptı. Hoş bir gün!
Maşallah diyelim! Cuma ve Cumartesi günü 'yaşananlara' gelince. Yürekleri ağza getirdi. Sinirler gerilmiş, tansiyon yükselmişti.
Sokaklar ve caddeler 'savaş' alanını andırır düzeydeydi.

***

Neyse ki geçti! O 'kötü imaj' geliştiren tablodan dün itibariyle eser, kalmadı. Tabir yerindeyse, tansiyon normale döndü, gerginlik dindi.
Sokaklar ve caddeler 'normal' seyir işlevine, esnaf da 'kepenk' kapatma yerine 'müşteri' kapma çabası içerisine girdi. Tepki geliştiren durum yok.
Ne sokakta 'taş atan' çocuklar ve yüzleri maskeli gençler. Ne de onlara 'gaz bombasıyla' karşılık veren polisler. Hayat 'normal' seyre döndü.
Aslında 'olması' gerektiği gibi! 'Şiddet ve tepki' geliştiren, kaos yaratıcı 'ortam ve atmosferin' kimseye yararı yok, zarardan başka!

***

Nitekim 'yıllardır' bunun en ağır ve kahredici faturasını, bedelini bölge insanı ödüyor. Ve halen ödemeye de devam ediyor.
Ama artık 'bitsin' diyor! 7'den 70'e herkes 'Bu ateş' sönsün! Barış, kardeşlik, hoşgörü, sevgi, huzur, güven ve istikrar gelsin.
Haklar, eşitlik ve özgürlük noktasında herkes için sağlansın. Demokrasi 'güçlensin'. İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü benimsetilsin.
Adalet ve Kültürel 'Kimliklerin' benimsenilmesi ve yüceltilmesi sağlansın. Silahlar sussun, yürekler ve gönüller 'konuşsun'!

***

Ne kan aksın, ne kan alınsın? Ne 'ötekileşme' olsun ne de 'ayrışma' yaşatılsın. 'Kürtler de' var olsun.
Ve en can alıcı istek; 'Sivil Anayasa' oluşturulsun, 1980 'ihtilalinin' getirisi olan Anayasa 'değişime' uğrasın.
İşte bu temenniler ve beklenti 'bugüne' münhasır ya da son 48 saat içerisinde olup-bitene' özgü' değil.
Yıllardır 'çığlıklar' atılarak söyleniyor. Birileri gerçeklere vakıf olup; 'Bu ateşe' benzin yerine su taşısın diye!

***

AÇILIM'DA SICAK GELİŞMELER

İşte AK Parti'nin de son aylarda başlattığı 'Kürt Açılımı' süreci de 'bu düşünceden' yola çıkılmıştır.
Mevcut gelip-giden iktidarların 'aksine', sorunu 'çözmede' kararlı ve istekli! Her ne kadar; 'zaman zaman' kuşku geliştiriyorsa da.
Özü itibariyle 'atılan adımlar', yürütülen süreçteki 'ivmeler', umut ve mutabakat geliştiriyor.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay malumunuz 'üç gün' süreyle; bölge illerinde 'temaslarda' bulunup, 'çözümde' nabız yokladı.

***

Atalay'ın Şırnak, Nusaybin ve geri dönüşte Diyarbakır'daki 'temas ve konuşmalarına', önem vermek gerekir.
Özellikle de ' sorunun' çözümüyle alakalı hassasiyet içeren; duruşu. Şöyle söylüyor; 'Çözüm ne kadar gecikirse maliyeti o kadar artar'.
Bülent Arınç'ın geçmiş 'siyasal iktidarlar için' sarf ettiği o meşhur sözü hatırlatırcasına; 'çözüm' hep ötelenince bu duruma gelindi.
Peki, Arınç ne demişti: ''Hepsi, tembel ev kızları gibi! Evinin süprüntüsünü halının altına süpürdüler. Ama bir açtınız baktınız ki birikmiş sorunlar var.
Aman Allah’ım içimiz karıştı. İçinden çıkılmaz işler var''

***

Atalay eğer ilk zamanlarda 'adımlar' atılsaydı; soruna 'siyasal, sosyal, kültürel ve kimlik' gözüyle bakılsaydı bugünlere gelinmezdi.
Kısa, uzun ve bir o kadar da 'kalıcı' hususlarla, 'Açılımı' hayata geçireceklerini söylüyor.
Altı çizilen 'sözcüklerine' bir de mevzuunun 'uluslararası' ayağını ekliyor. Irak, Suriye, İran ve Avrupa ülkeleri. Beri yanda ABD.
Nitekim 15 Ekim’de Başbakan Erdoğan’la birlikte Irak’a ziyaret yapacak. Muhtemelen, Barzani, Talabani ve diğer 'Kürt Liderlerle' görüşülecek.

***

HAFTA İÇERİSİNDEKİ KRİTİK GÖRÜŞMELER!

Unutmadan! Bu gezi öncesi 13 Ekim'de Suriye'de 'Güvenlik Bakanları' zirvesi. 14 Ekim'de Mısır'da, Irak'a komşu ülkelerin 'içişleri Bakanları'!
'Bütün bunlar', Türkiye'nin 'açılımdaki' yol haritasını belirleyen mevziler! Aslında haftaya damgasını vuracak önemli bir gelişme daha var.
O da Baykal ve Erdoğan 'aşkına' ilişkin mektup! Siyasetin ve Meclis'in de gündemi 'Mektuba' gelebilecek cevap!
Olumlu bir yanıt gelirse; 'Meclis' tamamen duruma odaklanacak. Ve hükümetin bir nevi 'önü' açılmış olacak. Top Meclis'te dönecek!

***

Ha! AB İlerleme Raporu'nu da 'unutmamak' gerekir. Taslak hazır; sanırım 14 Ekim'de deklare edilecek. Dün raporla alakalı haber geldi.
'Nelerin' yer alabileceğine ilişkin. Ciddi tespit ve istemler var. Türkiye’nin 'sivilleşmesi' ve demokratikleşme adımlarını atması.
Ve özellikle 1980 askeri müdahalenin ardından kaleme alınan mevcut Anayasa'nın 'değiştirilmesi'! Ergenekon ve tabi ki 'askeri' meseleler.
Geniş bir 'başlıklar' silsilesi içeren 'ilerleme' raporu, hükümetin Meclisteki 'aktifliğine' pozitif bir katkı sunacak!

***

İşte tüm bu 'olup-biten' gelişmeler şayet 'samimiyet ve güven' tesisiyle inşa edilirse, Türkiye'yi 'tutana aşk olsun'!
Bugün yer yüzünde 'süper ülke' diye tabir ettiğimiz ülkelerin genel 'profillerine' baktığımızda; şu kriterler öne çıkıyor.
Halk 'eşit', 'her kimlik özgür', kardeşlik, sevgi ve özgürlük 'üst kimlikte', hak, hukuk ve adalet 'insani' eşitlikte.
Ekonomiksel 'bütünlük' ortak paylaşımın zenginliğinde. En önemlisi; 'devlet ve rejim' kendini değil 'insanını' korumakla var.

***

İşte zenginlik, işte mutluluk, işte huzur, işte istikrar.
Evet! Önümüzdeki günler bu anlamda bir hayli 'hareketli' ve tansiyonu yüksek bir kategoride 'siyaset' seyir edecek.