DİYARBAKIR KILIÇDAROĞLU'NA UZAK!

Bir halk deyimi var!

Denir ki;

Yenilen Pehlivan "güreşe" doymazmış!

Aynen da öyle!

Bazı siyasi liderlerimiz de; "yenilen güreşci gibi."

Onlar da "Seçim güreşine" doymazlar.

Belki, bir gün diye!

Ama hiçte; "neden kaybettiklerini" sorgulamazlar?

***

Ders-i ibret almazlar.

Hele ki; "özeleştiride" bulunmazlar.

Yenilenmezler de!!!

Varsa bir yanlış; "başkasının".

Varsa bir doğru "onun, doğrusu!'.

İşte CHP'li Kılıçdaroğlu'da böylesi bir parti lideri.

Seçim güreşine "doymazlardan?"

***

Bugün; Diyarbakır'da olacak?

Programı net değil.

Çünkü İl Başkanı dahi "Diyarbakır'da ne yapılacağından" be haberdar.

Haberi olmuş olsaydı, DİHA'ya, verdiği açıklamada "program belli değil" demezdi!

Gelişi muhtemelen; yenilgisine doymadığı "seçim güreşleri" için olsa gerek.

Duyumlar böyle!

***

Neyse!

Zaten bugün herşeyi öğrenmiş olacağız.

"Geliş hesabı" neye matuftur diye!

Evet.

Diyarbakır Söz'ün manşet haberi "Diyarbakır CHP'ye uzak."

Şehrin nabzını yoklayan bir haber!

CHP için de, ders-i ibret ihtiva ettiğini söyleyebilirim.

Ama anlayan için!

***

CHP!

Bir dönem; "benim kalem" diyordu Diyarbakır için!

Şimdi sorsanız; "var mı yok mu, belli değil".

Yıl 2002!

Bugün; 2014.

O günden bugüne; 6 seçim geçirdik.

CHP en son Milletvekilini, 2002'de çıkardı.

***

Ki o tarihte; DEHAP parti olarak seçime girmişti.

Diyarbakır'da aldığı oy oranı; yüzde 56 idi!

Ancak, yüzde 10 barajını aşamayınca; "oylar" CHP ve AK Parti'ye gitti.

Tabiri caizse; "kelepir" seçim sonucu oldu.

AK Parti, 8 milletvekili çıkardı.

CHP'de, 2 Milletvekili çıkardı.

Ama 2007'de, Kürt siyasal harekâtını yönlendiren parti seçime bağımsız girince; olan oldu.

O günden bugüne; CHP mumdan öte eriyip gitti, Güneydoğu'da!

***

Nedeni sorsanız?

Hem Kürtlerce yönelik "siyasi" tavrından.

Hem de, bölgedeki "teşkilat" kavgalarını kişiselleştirmesi!

Geldi nokta; tabela partisi oldu!

Dile kolay!

Daha bir kaç ay önce yapılan "yerel seçimlerde bile aldığı oy oranı " yüzde 1,2"

Ki, MHP ve BBP dâhil; "kendisini" solladı.

 

***

Hali hazırda; itibar sıfır!

CHP'nin hal-i vaziyete gerekçesi ne derseniz?

Kılıçdaroğlu'na göre gerekçe şuymuş; "Din ve etnik kimlik siyaseti yapmadığımız için!

Doğru!

Hakikatten doğru!

Tabi bu doğru tam aksi merkezde; "inkâr ve asimilasyona" yönelik.

İşte asıl CHP'yi Güneydoğu'da "intihar ettiren, tabela partisine dönüştüren" bu oldu.

Çünkü CHP "Kürtleri' görmezden geldi!

 

***

Mesela en son; Dersim "özrü!"

Hatırlayalım;

CHP'li Kılıçdaroğlu değil miydi ki,

CHP'li Sezgin Tanrıkulu değil miydi ki,

Diyarbakır İl Başkanı Müzafer Değer'i "Dersim halkından özür diliyorum" dediği için, partiden şutlayan.

Sen nasıl;

Erdoğan'ın "özür diliyorum" söylemine destek verirsin diye!

***

Birileri Tanrıkulu-Değer çekişmesi diyebilir olup bitene.

Ama zaman; noktası!..

Bahane olsa da, "algı" ve zamanlama önemli.

Peki bugün!

Sezgin Tanrıkulu ekranda "özür diliyorum" diyor.

"Bir kere değil. Binlerce kere partim adına özür diliyorum" diyor.

Her ne kadar; "partisi" özgü içine sindiremiyorsa da.

***

Hangisi gerçek!

Hangisi CHP'nin "sosyal demokrat" tutumu?

Velhasıl!

Herşey samimiyetten dergâhından geçer.

CHP!

Bugün değil, onlarca yıldır "ne kendisiyle, ne halkıyla" samimi olmamıştır.

Halka rağmen, halka dayatmıştır.

Bundan dolayı da "iktidar" olamıyor.

***

Neyse!

CHP düşünsün!

Biz Kılıçdaroğlu'na yine de hoş geldiniz diyelim!

Günü birlik olsa bile!

Kent ahalisi olarak misafirperverliğimizi göstereceğimizden kuşkum yok.

Bakalım o karşılık verecek mi?

Samimiyet gösterebilecek mi?

Yoksa bir önceki gelişinde yaptığı gibi 'salon dışına' çıkmadan uçacak mı?

Göreceğiz!

***

Maşallah!

Gider misin, gidemez misin?

Gidersen ne olur?

Gitmezsen ne olur?

De git; " söylediklerini orda söyle"

Gider, söylerim kimden korkarım mı?

Velhasıl!

Davutoğlu-Bahçeli'nin "meydan" salvosu, dün vücut buldu.

***

Bahçeli.

Tabiri caizse, 70'inden sonra, 'rüştünü" ispatladı.

Tunceli'ye gitti.

Valiliğin "önüne" geçti, yanına iki bayan alıp konuştu.

Dersim "isyanını" terör olarak gördü.

İsyana katılanlara da; "terörist"  dedi.

Ve sonra, 60 dakikalık "o rüştünü ispatlama" serüveniyle ispatlamış oldu!!!

***

Eee! Ardından ne bıraktı?

Fitne ve fesat üretici; "çatışmalar" bıraktı.

Halk ile polis karşı karşıya geldi.

Ki bu aksi hava; korkarım ki başka yörelere de sıçrasın.

Hele ki; "o bozkurt" işaretleriyle gelişine tepki gösterenlerin zıtlaşma hali.

Ne diyelim!

Gördük, Bahçeli'nin 70'inden sonra rüştünü ispatla gayretini!

***

Çitçiler, tepkili?

Evet, hem de çok tepkililer.

Tabiri caizse; Hükümet'e "veryansın" ediyorlar.

Tepkileri şu "çiftçi borçları" tahsiliyle ilgili alınan karar kime hizmet ediyor!

Bakanlar Kurulu kararı.

***

Alınan karara göre;

DEDAŞ'a borcu olan çiftçilerden parasal tahsil, "dağıtılacak" destekleme primlerinden, kesilecek.

Yani Çiftçinin Ziraat Bankasındaki "çiftçi destekleme primlerindeki" alacağından, DEDAŞ'ın borcu tahsil edilecek.

Geçtiğimiz yıl da; "benzer" uygulama yapılmıştı.

Zorbalık!

***

O gün de; çiftçi tepki göstermişti.

Hatta bu tepkiye, tuz biber olabilecek noktadaki elektrik kesintileri nedeniyle çiftçiler "meydanlara" inmişti!

DEDAŞ binaları basılmış.

Tabiri caizse; "her yer" savaş alanına döndürülmüştü.

***

Şimdi aynı karar alındı?

Çiftçi diyor ki;

Yasal değil, hukuki değil.

Hükümet neden, DEDAŞ'ı kayırıyor.

DEDAŞ özelleştirilmedi mi?

Artık devlet tekelinde değil. Borçlar kanunu da var?

Neden "yasal yol" görmezden geliniyor.

***

Hükümet, "tepeden" inme infaz yapar gibi!

DEDAŞ'ın dediğine "evet" diyor.

Çiftçiye de; "borcunu ödemez" diye bakıyor?

Sahi niye!

Kafamın bir köşesinde şu soruya hep, cevap aramışımdır?

DEDAŞ'ın asıl patronları kim?

Hangi güçler var?

Çünkü olup bitene hal-i hazırdakilerin "gücü" yetmez!

Kesintileri "işkenceye" çeviren uygulamalara kimse bu kadar boyun eğmez di?

Muhakak ki, ensesi kalın birileri var ki; "keyfiyet" hasıl!

Yoksa mümkün mü?

Sizce, hikmeti nedir?!!!