Diyarbakır Tanıtım Günleri!
Bilmem,
Haberiniz var mı, mutlaka vardır.
Olmayan da, buradan öğrenmiş olacak.
Evet,
Bugün itibariyle Diyarbakır’ın nabzı dört gün süreyle Ankara’da atacak!
Diyarbakır İl Valiliğinin,
Ev sahibi ve organizasyonuyla, “tanıtım günleri” yapılacak.
Yer; Ankara Kültür Merkezi.
***
Hiç kuşkusuz ki;
Böylesi etkinlik ve organizasyonlar her daim “kazanım” içeriklidir.
Özellikle, tanıtım, imaj ve gelişim açısından “önem” arz edici.
Diyarbakır,
İlk kez böylesi kapsamlı bir girişimle; “kendini” tanıtıp-anlatacak!
Hatırlarsanız;
Geçtiğimiz yıl, uzun yıllar aradan sonra “EMİT” fuarında, Diyarbakır boy göstermiş.
Kentin, yerel dinamikleriyle birlikte, 4 gün süreyle bizde ordaydık.
Ki EMİT fuarı,
Dünyanın 3’üncü büyük fuarı kimliğine sahip!
***
Doğrusu,
Diyarbakır’ın oradaki performans!
Özellikle,
Yerel ve merkezi hükümet “işbirliği”.
Ve tabi ki,
Kentin diğer dinamiklerinin kısm-i de olsa işbirliği içerisinde; gayret göstermesi hayli meyve verdi.
Nitekim,
Birçok “Turizm ve Seyahat” acentesi, Diyarbakır’ı “turlarına” konaklama noktasında dâhil etti.
***
Bir ilk oldu.
Bu yıl da,
İşte böylesi bir organizasyonla bu kez, Ankara’dayız.
Tabi;
Ankara’daki “Tanıtım Günleri” farklı.
Burada sadece; Diyarbakır var.
Başka da,
Her hangi bir organizasyon ve tanıtım ile katılım yok.
Kendim de, takip etmek ve oradaki atmosferi size aktarmak üzere, Ankara’dayım.
Siz bu yazıyı okurken, orda olmuş olacağım.
***
Gelelim,
Diyarbakır’ımıza ve “imaj ile algı” duygusuna.
Doğrusu;
Bugün Ankara dâhil olmak üzere, batı illerinin ekseriyetinde.
İnsanlara,
“Diyarbakır’ı nasıl görüyor ve duyuyorsunuz” diye sorsanız?
Tartışmasız ekseriyetinden alacağınız cevap, “iç açıcı olmaz”.
Üzücü olur.
***
ÇİFTE HANÇER YİYİYORUZ!
İşte bu üzücü tablo!
Ne yazık ki,
Yaygın medyanın, ülkenin diğer coğrafyalarına yansıttığı tablonun eseridir.
Şöyle ki.
Ana haber bültenlerine,
Tartışma programlarına,
Sıradan magazin şovlarına bile, Diyarbakır’ın “şiddet” yüzünü aksatmaktadırlar.
Ya “Taş atan” çocuklar.
Ya “Kapalı kepenkler”
Ya “Molotoflu” saldırılar...
Ya “Silahlı çatışma ve ölüm haberleri”.
Ya da; “feodalite ile töre kaynaklı” adli vakalar.
Bunlarla,
Diyarbakır’ı Teksas-mış gibi gösterip, bugünü ve yarınını “hançerliyorlar”.
Tıpkı; “şiddeti ve çatışmayı” körükleyen tarafların indirdiği hançer gibi...
***
Peki,
Hakikatten Diyarbakır böyle bir şehir mi?
Sokak jargonuyla;
Diyar-i Bekir, Amed “tekses mı ki?”
Hayır.
Hiçte öyle değildir.
Ama ne acıdır ki; “böyle” gösteriliyor.
Aslında,
İmaj ve Algı’daki “vahim durumun” tek suçlusu medya olmadığı gibi, Batıdaki anlayışın uygulayıcıları da değil.
***
Evet,
Onların “bize indirdiği” hançer derin.
Ama bilmeliyiz ki;
“Kendi kendimize vurduğumuz” hançer, daha beter bir kanama yapıyor.
Yani;
Bizler, Diyarbakır ahalisi olarak, “masum” değiliz.
“Suç bizde de” var.
Nedeni,
Belli ve aleni olduğu gibi, biz Diyarbakır’ın gerçek yüzünü anlatmıyoruz.
Okumuyor ve okutmuyoruz.
***
İŞTE,
SİZE DİYARBAKIR’IN GERÇEK YÜZÜ!
Aha size sıralıyorum.
Bugün belli zümrenin dışında diyebilir miyiz ki bugüne kadar Diyarbakır’ın bu değerlerini aktardık diye!
Mesela;
Diyarbakır’ın 30’dan fazla “medeniyete” ev sahibi yaptığını,
İslam’ın 5. Harem-i Şerifi olan tarihi Ulu cami’nin Diyarbakır’da olduğunu,
Anadolu’da İslam’la tanışan ilk kenttin Diyarbakır olduğunu,
Diyarbakır Surlarının uzunluk bakımından Çin seddinden sonra dünyada ikinci olduğunu,
Hatta Sur ve genişlik noktasında, “Dünyada” tek olduğu.
Gök bakışıyla Surların “Balığı” andırdığını,
***
Özellikle;
Diyarbakır’ın Peygamber ve Sahabelere mekânlık yaptığını,
3 Semavi Dini için de barındırın-yaşattığını,
Ve bu dinler açısından “kutsal” kent kimliği taşıdığını,
Hele hele;
Diyarbakır’ın Dünyada tarımın üretildiği ilk kent olduğunu,
Hatta,
Dünya’da “İlk mekanik” robotun, Diyarbakır’da icat edildiğini,
***
Nice bilim Adamı, Yazar ve Şair, Devlet adamı yetiştirdiğini,
İslam’la tanıştıktan sonra 14 asırdır kesintisiz İslam bayraktarlığını yaptığını,
Dünya ve ülke savaşlarında Diyarbakır’ın “hiç” işgal edilmediğini,
Velhasıl daha sayabileceğim birçok “kutsal” değere sahip Diyarbakır’ı bu şekliyle insanlara anlatabildik mi?
Bunlar gibi birçok özellikleri ve eşi olmayan güzellikleri insanların hafızasına yerleştirmek için kaç kez etkili etkinlik düzenledik?
Diyebilir miyiz ki; “üstümüze” düşeni yaptık.
“Biz söyledik, ama inandıramadık”
Yok.
***
Kimse,
Gocunmasın, kimse de, “farklı” mülahazalar ihdas etmesin.
Eğer biz bunların,
Demiyorum yüzde yüzlük bölümünü yapsaydık.
İnanın sadece ve sadece;
Sorumluluk noktasında “kurumlar ve kişiler” görevlerini yerine getirseydi.
Başka; siyasi ve politik meselelerle meşgul olmasaydı.
İdeolojik fikr-i çatışmayı körükleyen düşünceyi üretmeyip.
Kent “milliyetçiliğinde”,
Diyarbakır ahalisinin “geleceğine” ilişkin, sorumluluk ihdas etmiş olsaydı.
***
Bugün;
Amedim,
Diyar-ı Bekirim,
Diyarbakır’ım terörle, şiddetle, uyuşturucu ve benzeri “hoş olmayan huzur bozucu” hadiselerle anılır mıydı?
Anılmazdı.
Anlayacağınız;
Diyarbakır’ı dünya şehri yapmak için o kadar çok argüman var ki.
Ama bunlar kullanılamıyor.
***
Onun için;
EMİT fuarından sonra Ankara’da tanıtıma yönelik yapılacak bu organizasyon “bir mihenk taşı” kimliğini taşımaktadır.
Öyle inanıyorum ki;
İcrası anlamında iyi düşünülmüş, iyi organize edilmiş bir etkinlik olacak.
***
BELEDİYELER,
NEDEN ORGANİZASYONA DÂHİL DEĞİLLER?
Lakin;
Dikkatimi çeken “organizasyondaki” eksik katılım!
Şöyle ki;
Kamu kurum ve kuruluşları.
STK’lar,
Diyarbakır’ın İlçeleri ve Kaymakamlıklar.
Ticari kuruluşlar velhasıl herkes var.
Ama “Yerel” yönetimler!
Yani belediyelerimizden kimse yok?
Niye?
Sahi; Belediyeler Diyarbakır’a ivme kazandıracak bu çalışmada neden yoklar?
Bilemiyorum.
Geçtiğimiz yıl,
İstanbul’daki EMİT fuarında, Büyükşehir “tam kadro” vardı.
***
Öyle ki,
İl Valisi Mustafa Toprak ve Belediye Başkanı Osman Baydemir.
Diyarbakır standında; “dönüşümlü” ev sahipliği yapıyordu.
Hatta bir ara “birlikte” diğer illerin standını gezip, sohbet ettiler.
Hoş ve güzel, kaynaşan bir tablo!
Ama bakıyorum ki;
Ankara’daki “Tanıtım Günleri’nde” yoklar!
Gerekçe bilmiyorum.
Diyorum ki; böyle etkinliklerin siyaseti olmamalı.
Burada ortak amaç;
Diyarbakır’a hizmet etmekse ve kentin gelişmesini sağlamaksa “farklı” bir düşünce algısı, geliştirilmemeli.
***
İki taraf içinde;
Hizipleşmenin, partizanlık yapmanın anlamı yok.
Bunun kimseye yararı da olmaz.
Doğrusu; yadırgadım!
‘Bizi dâhil etmediler’ deseler bile; bilmelidirler ki.
O şehrin
O coğrafyanın “ev sahibi” vasfında ilk oluşum, “Yerel Yönetimlerdir-Belediyelerdir”.
Başkası değil.
Onun için; seni dışlasalar bile geleceksin, elini taşın altına sokacaksın.
Ve diyeceksin ki; “Diyarbakır bizimdir”.
Evet, sebeb-i mücibesini bilahare öğreneceğiz.
Ama yerel bazda; “eksikle” gidiyoruz.
Dileğim odur ki;
Diyarbakır “kendisine” ve “geçmişine” has bir “ev sahipliğiyle” Ankara’da, rüzgârını estirsin.
Hoşgörü ve sevgi muhabbetiyle.
***
PAZAR SOHBET!
Not;
Pazar günkü;
“Pazar Sohbeti” programımı kaçınmayın.
Söz ve Uzay TV’nin ortak yayınıyla;
Pazar günü saat 13.00’te ekranlarınıza gelecek.
Konuğum,
Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak olacak.
Kendisiyle;
Enine-boyuna Diyarbakır’ı konuşup-tartışacağız.
Katılımınızı ve ilginizi.
Pek tabi ki varsa ileteceğiniz soru ve yorumları da bekliyorum.