DİYARBAKIR TARİHİNE SAHİP ÇIKMIYOR
İçkale.
Akıbeti meçhul bir kimliğe dönüştü...
13 yıldır bakımda.
Söz'de restore edilip, açık hava müzesi olacak?
Ne zaman bitecek?
Ya da.
Daha kaç on yıl geçecek belli değil.
***
Şöyle ki.
Ne ilgili kurumlar.
Ne de, "Bilim Kurulu" pek konuşmuyor.
Ketumlar.
İhaleleri de, malum.
Al gülüm ver gülüm misali.
Kim kime.
***
Garip olan da şudur ki.
İtiraz eden de.
İhaleyi alan da.
Restorasyonun ekseriyetini üstlenen de bildik.
Bir elden, diğer ele.
Gaye aynı cebe aksın…
Daha "akçeli" bir kazanç elde etsin.
***
Hatırlarsanız.
Geçtiğimiz haftaki yazımda dillendirmiştim.
Burası için, acil ve ide olarak...
Adli.
İdari.
Ve Bilimsel bazda neşter atılmalı.
Kim ne yapıyor diye?
Bu ısrarım devam ediyor.
***
Doğrusu.
Bu yazım sonrasında, hayli tepkiler aldım.
Tabi ki.
Negatif değil, "pozitif" bazda.
Ne var ki, muhataplar konuşmadı yine.
Ne diyelim.
Lakin siz okur ve duyarlı kesimlerden, aldığım notlar oldu.
Belgeler.
Hele ki, "ilişkilere" yönelik anlatımlar var ki Pes dedirtiyor.
***
Neyse!
Bugün için, "bu ayrıntıya" girmeyeceğim.
Bilahare konuşacağız.
Ancak.
Gelen bir maili sizinle paylaşacağım.
Yazar Mehmet Ali Abakay'dan geliyor mail...
Tanırsınız.
***
Diyarbakır'ın ayaklı tarih ve kültür "hazinesi".
Birçok alanda;
Kafa yoran, mesai harcayan, araştırma yapan biri.
Sevdiğim bir dost.
Yılın başında, "Mervani" mescidini gündeme getirmiştim.
Dağkapı Burcu içerisinde olduğuna ilişkin.
***
Abakay.
O tarihte beni teyit eden, "resim ve dokümanla" desteklemişti.
Nitekim.
Onun arıcılığı.
Ve ulaştırdığı, "dokümanla" buranın amaç dışı kullanılması engellendi.
Dönemin Valisi Mustafa Toprak'ın da desteğiyle.
Dağkapı Burcu’ndaki bu alan; "Mescit" olarak ilan edildi.
***
Evet.
Abakay gönderdiği mailde İçkale'ye ilişkin "gündem" yaratıcılığıma "teşekkür" ederken.
Şu hususa da dikkat çekti.
Özellikle "burada" yapılan yanlışlar silsilesine ilişkin.
Abakay, bu konular için önemli bir öneri sunuyor.
Diyor ki;
"Şehir Araştırmaları Merkezi kurulmalı".
Haklı.
Destekliyorum ve yetkili zevatı da, göreve çağırıyorum.
***
Bundan sonrası.
Sözü Sayın Abakay'a bırakıyorum.
Ha bir de.
"Yerel basına" sitemi var.
Diyor ki;
"Kentin tarihine yeterince sahip çıkılmıyor."
Hiç kuşkusuz haklı.
***
Abakay.
İçkale restorasyonuna ilişkin şu tespitlerini sıralıyor.
Özellikle.
Değirmen.
Kilise ve Mescit "üçle mi" içerisinde yer alan yapıyla alakalı.
Malum.
Burası halen, "netleşmediği" için işler kor-topal gidiyor.
***
Abakay'a göre.
Burada.
Ne kilise ne de değirmen "söz konusu" bile değil.
Burası; "Hamza Beg Mescidi".
Burada.
Ortaya çıkarılan İslamî İbadethanelerin mevcudiyeti tarihen sabit kılıyor.
Bulundukları alan belli.
Ne hikmetse diyor.
"Konuyla ilgili araştırma yapması beklenilen yetkililer, her zamanki sessizliğini korumuştur."
***
Abakay'ın bir de sorusu var.
Diyor ki.
"Yapının kıbleye bakan tarafı kazılsın, mihrabı ortaya çıkarıldığında bu yapının değirmen olmadığı ortaya çıkar.”
Teklifte sunmuş.
Ama hala kimse cevap vermiş değil.
Bir de ilimizdeki kayıtlar mevcut, “değirmen” denilen alanın şahıslara satıldığına ilişkin.
Kara Amid Dergisi’nde var.
Diyarbakır Eski Milletvekili Mustafa Akif Tütenk’in hatıralarında yer alıyor.
***
Hatta bu hatıralarda...
Diyarbakır'da.
Yeri satılan camiî-medrese-mescid alanlarının birer birer adı geçmektedir.
Buna kimi diğer inançlardaki mekânları da dâhil edebiliriz.
Özellikle.
Cumhuriyet sonrasında bu satışlar artmış.
1930 sensindeki tapu kaydında “Değirmen” olarak yer alan mekânın öncesi sorgulanmış değil.
Yazıklar olsun.
Tarihi yapının sorgudan uzak tutulmasına.
***
Bir diğer tartışmaya da atıfta bulunuyor.
Diyarbakır'ın İlk sahabe valisi, "Sultan Sa’sa’nın mekânı.
Diyor ki,
Şehrin tarihi dokusuyla ilgili yetkili zevat.
“Burası kilise müştemilatıdır” manasında bir rapor düzenlemişti.
Nihayetinde.
Hakikat ortaya çıktı, şimdi "mekan" restorasyonu yapılıyor.
***
Abakay.
Bu anlatımlarıyla.
Gayem.
"Bağcıyı dövmek değil, kentin tarihinden üzüm yemek".
Tarihen sabit olan bir mescidin şahıslara satıldıktan sonra özel mülkiyet kapsamına girmesi.
Ve sonrası, Kentsel Dönüşüm esnasında yıkımını durdurmak ve tarihe mal olmuş bir eserin korunmasıdır.
Amaç, Antik Roma Tiyatrosu’nu aramak olduğundan mıdır?
Verdiğimiz kaynaklar ve bilgiler önemsiz, itibar görmeme derecesine indirgeniyor?
Belgeye-bilgiye-kaynağa itibar edilmeyecek ise, bilimsel ölçüler nelerdir?
***
Abakay'ın.
Tarihsel anlatıma ilişkin maili.
Ve içerik bir hayli, kapsamlı ve uzun.
Bu münasebetle.
Özür ifadesiyle, yazıyı tespitler ölçeğinde özetledim.
Son sözü düşündürücü Abakay'ın.
Bir ölçüde, "suçlama da" var.
***
Diyor ki.
Eminim ki bu alanda bir başka dinin mensuplarına ait yapı olsaydı.
Mescide.
Ve diğer İslami külliyelere ilişkin, böyle davranılmazdı.
Bunun doğru olmadığını söyleyen de bulunmaz.
Velhasıl.
Sevgili Abakay dostum, dopdolu ve tepkili.
***
Diyorum ki.
Bu işin sorumlu zevatı her kim ise.
Abakay'a "kulak" versin.
Söyledikleri "sıradan" değil, akla, zihne yatkın olduğu gibi.
Belge ile dokümanlara dayalı.
Yeter, "kulak" tıkayışınız ve hakikatlere karşı, duyarsızlıklarınız.
***
Bu hal-i ruhiyetiniz yüzünden değil midir ki İçkale, 13 yıldır bitirilmiyor.
Her geçen zaman dilimi.
Diyarbakır'ın tarihi "zenginliğine", darbe ve kayıptır.
İşte, yerli ve yabancı noktadaki "inanç" turizmi.
Kimse, İçkale'ye, Hazreti Süleyman Cami bölgesine "gidebiliyor mu?"
Yok.
Düşünün daha buraya, "bayanlar" için lavabo bile tam teşekküllü değil.
Ne diyelim.