Diyarbakır'da halaylar, Taksim'de olaylar

1 Mayıs!

Tarihsel tanımı;

İşçi ve Emekçiler Bayramı.

Her yıl;

1 Mayıs denildi mi, dünya çapında, kutlanır.

Birlik.

Dayanışma ve haksızlıklara karşı, mücadele!

***

Ülkemizde,

1923'te ilk olarak resmi kutlandı.

Sonrası.

Hep kriz, çatışma ve gerilim günü oldu.

Son olarak;

AK Parti hükümeti tarafından, yasal düzenlemeye gidildi.

***

2008 Nisanında;

1 Mayıs tanımı, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kabul edildi.

Bir yıl sonra.

Yani 22 Nisan 2009'da, "yasa" kabul edildi.

Ve 1 Mayıs "resmi tatil" ilan edildi.

***

1 Mayıs.

Ve tabi ki, Taksim.

1977 yılında,

34 kişinin "katledilmesiyle" sembolleşti.

Tarihe,

Kanlı 1 Mayıs olarak, geçti.

***

Ki bu seyir.

1980 İhtilali'nin de, "mazereti" oldu.

Ve 1 Mayıs'a "kısm-i yasaklar" getirildi.

Ne Taksim.

Ne de farklı bir kutlama alanında, izin verilmedi.

Olan da, "korsan".

***

Tabi.

Takvim içerisinde, "gerilim, çatışma" yaşandı.

Yılların, seyriyle!

Ama

Emekçinin, işçinin direnişi.

Kutlama hakkını arayışı.

Ölüme, biber gazına rağmen.

Ve nihayet;

2010'da, Emekçiler kendilerine "sembol" gördükleri Taksime kavuştular.

Siyasal iktidarın izniyle.

***

Ve

Dün 1 Mayıs'tı.

Kutlamalar açısından.

Emekçinin,

"Bayramını" kutlama noktasındaki, çabasıyla ilgili iki görüntü hâkimdi.

Birincisi;

77'deki Kanlı bir Mayıs'la sembolleşen "Taksim'deki" tablo.

İkincisi;

Güneydoğu'dan, illerden yansıyan resim.

İki zıt tablo!

***

Aslında,

Pür dikkat, İstanbul odaklıydı.

Malum; "Taksim" hizipleşmesi vardı.

İşçi sendikaları; "Taksim" diyor.

Hükümet.

Ve Valilik, "fiziki koşulların uygunsuzluğuyla" yasak!

***

Doğrusu.

Farklı "siyasal" bir düşünceyle "yasak" söz konusu ise de!

Fiziki "anlamda", Taksim sorunlu.

Çünkü,

Sağır sultan biliyor ki, "Taksim'in" dört bir tarafı, inşaat alanı.

Devasa çukurlar.

Yol.

Alan, hakikaten "geçit" vermiyor.

***

Ama ne var ki.

Özellikle;

DİSK ve bağlı sendikalar "diretti".

"Taksim hakkımız, söke söke alırız" diye.

Ki dün, sabah saatlerinden itibaren tabiri caizse; "cin" şişeden çıktı.

Şehrin dört bir tarafı

İki yanlış bir doğru etmez hesabıyla, "savaş" alanına döndü.

Dehşet verici görüntüler.

***

Tabiri caizse,

Ülkede sağlanan "sulh" ortamı,

Hele ki, "çözüm süreci",

Barışın,

Kardeşliğin ve birlikteliğin "yeniden" filizlenmeye başladığı bir ortamda şer yapılara "iştah" kabartıldı..

***

Ülkeyi,

Yeniden 28 Şubat'ın kucağına itme babında.

Kaos ve huzursuzluk!

Provokatif,

Eylem ve çatışmalarla, "buluşturma" gayretkeşliğiyle, sokaklar muharebe alanına döndü.

***

Üstadın ifadesiyle;

"Hak, eşitlik ve emek mücadelesi bu mu?"

Halaylar.

Horanlar, çekilmesi gerekirken.

Meydanlarda,

İşçinin, emekçinin, emeklinin ve işsizin!

Hak, adalet ve adil ücret, çalışma şartları, yaşanan sıkıntılar.

***

Velhasıl,

Bir bütünlük içerisinde, "sorunlar" haykırmak yerine!

En önemli;

Sendika "ağalığına" , 20 yıl, 30 yıl "başkanlık koltuğunu" işgal edenler.

Lüks otomobillerle,

7 yıldızlı otellerde, "keyif" çatan, Başkanlar sorgulanılması gerekirken..

Elde sopa.

Kaldırımdan sökülen taşlar.

Sapan.

Ya da, molotofkokteyli, vur vurabilirsen!

***

Görüntülere bakıyorsun..

Doğrusu önde olanlar için bunlar, emekçi, işçi, çalışan demek güç..

Zaten değiller.

Marjinal örgütler.

Ve derin yapıların, "figüranı" siyasi partiler.

Ateşe benzin dökme misali.

Dehşet bir durum.

***

Düşünüyorum.

Ve çıkılmaz, sokak misali.

İşçinin,

Emekçinin, emeklinin siyasilerin "marjinal" örgütlerle ne işi var?

Nasıl; bu zihniyet ve provokatif organizasyona "yem" olabiliyor.

Onların, "meşrebinden" su içebiliyor.

Doğrusu, anlamak hayli güç.

***

Gelelim;

Güvenliği sağlayan, olaylara müdahale eden polise.

Şiddet ve gaz!

Ölçüsüzlüğü, hal-i vaziyetle haklı kılar mı?

Hiçte.

Kılmayacağı gibi, kabulü de mümkün değil.

Biber gazı..

Ve su, sıkma görüntüleri, kabul edilemez!

***

Her zaman ifade ettiğim gibi.

Toplumsal olaylara müdahale.

Ve olası provokatif eylemlere müdahalede.

Ne yazık ki, polis "işi düşman bir tavra" sokuyor.

Lise öğrencisi Dilan'ın kafasına isabet eden; "gaz bombası".

Komada.

Sorumlusu kim, elbette ki "Polis".

Onun için,

Polisin daha çok hassas olması gerekir.

***

Gelelim;

CHP'nin dünkü hadiselerdeki rolüne.

Adeta; "huzura" tecavüz!

CHP'li vekillere.

Gürsel Tekin ve beraberindekilere.

Sahi.

Sizi bu marjinal  gruplar mı,

Yoksa bu grupların terörize etmek suretiyle yaşamı haram ettikleri halk mı, seçti?

***

Bir de;

Militan ruhla, bir vekil şöyle diyor.

‘Apoletsiz Erdoğan, apoletli Evren’den daha diktatör?’

Maşallah.

Zevat,

Kendi partisinin tek parti iktidarını,

Milli şefi İsmet İnönü’yü,

Ve seyr-ü seferlerinde icra "ettikleri" zulümleri, unutuyor galiba.

***

Evet.

İstanbul'daki "dehşet" resmi bu.

Peki.

Ya Diyarbakır’ımızda.

Daha doğrusu,

Güneydoğu illerimizde, 1 Mayıs'ın tablosu ve ruhiyatı nasıldı?

***

Yani, Kürt yakasında olup-biten neydi?

Dün, tarihsel bir "demokrasi" dersi verdi diyebiliriz.

Sendikalar.

Partiler ve vatandaşlar.

Sınıfsal, "ayırım" ve tepkiler geliştirilmeden.

Fırsat tanınmadan;

Demokratik ve medeni bir lisan ve tavırla, 1 Mayıs kutlandı.

***

İstasyon meydanı doldu taştı.

Halaylar çekildi.

Şarkılar böylendi, türküler okundu.

Kürsüye çıkan,

İşçinin emekçinin, sıkıntılarına vurgu yaparken; "barışı" öne çıkardı.

Çözüm sürecinin hassasiyetine dikkat çekildi.

***

Özellikle alan görevlileri.

Hassasiyetleri; "takdire" yaşan diyebilirim.

Yanlış sloganlara ve açılmak istenen pankartlara izin vermedi.

Girişimlere de anında müdahale edildi.

Onun için diyorum ki;

İstanbul’da barışa hizmet etmeyen anlayış, Diyarbakır’dan ders almalıdır.

***

Hep derim;

Demokratik tepki demek yıkmak, dağıtmak, kırmak ve dökmek değildir.

Hele ki, başkasının hak ve hukukuna tecavüz etmek hiçte değildir.

Her zaman için;

Diyarbakır’ı şiddetin, terörün kalesi gösterenler Newroz, Kutlu Doğum mitingi ve dünkü 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin tablodan utanmalıdır.

Bu olgunluğu gösteren;

Özellikle Diyarbakır'daki emekçi, işçi kardeşlerimin 1 Mayıs'ını can-ı gönülden kutluyorum.

Barışa hizmet ve katkı sunan,

Emekçinin, hakkını, hukukunu "seslendiren" nice 1 Mayıslara!

Tabi ki bibersiz!