DİYARBAKIRSPOR'A ADALET DÜĞÜMÜ
Elbette ki;
"Adalet mekanizmasının" işleyişinde ana muhatap vicdandır.
Cüzdan,
Olmadığı gibi, dokusunda keyfiyette hâsıl değil.
Olmaz!
Ve olmamalı da.
İster birey,
İster toplumun birçok kesimini içersin.
Ya da bir zümreyi.
Burada önem arz ediciliği "adilane" yapısıdır.
O tutum da,
Zafiyet ve çarpık düşünce olmayacağı gibi kişiye özgü de olamaz!
* * *
Eğer,
Vicdan ve izanın aksi istikametinde "adalet" mecrasından sapmışsa.
Terazisindeki kefelerde;
Çifte standartlık anlayışı, "hırsızlık" hükmüyle, icra ediyorsa.
Despotça,
Anti-demokratik, hukuk katliamıyla cüzdana teslim olmuşsa.
Tercihi,
Menfaat ve çıkar üzerine kurgulanmışsa.
Hele hele.
Günlük hayat koşullarının ötesinde; Dil, din ve kültür.
Bölgesel bazda;
"O benden, bu benden" ayırımcılığını gözeten, adalet hükmünü dayatıyorsa.
En önemlisi;
Sınıfsal bir zümre "yaratma" gayretiyle, kendine taraf kazandırma gayreti içerisinde bulunuyorsa.
O zaman demek ki;
Vücuda gelinen coğrafyada ve ahalisinde "enva-i" hadise, acımasızlık ve keyfiyet kaçınılmazdır.
Vaki olan vahim "çifte standartlıktır"
* * *
Nitekim;
Türkiye'nin şuan ki "hal-i durumu" bunu, açıkça ortaya koymaktadır.
Belki,
Biraz abartılı fikri analiz oldu diyebilirsiniz. Ama gel gör ki; "yaşayan" bilir misali.
Dayatılan;
"Adaletsizlik" hükmü, vahim süreçlere neden olmaktadır.
Bırakın,
Adli makamları ve verilen tartışmalı kararları.
Ard arda patlak veren "ilişkiler" yumağı var ki "yıkım" misali...
Temaşa oyunu olan;
Futbol ve ona bağlı kurumsal yapılarda bile "adilane" işleyiş yok.
Keyfiyet hâsıl.
* * *
İşte;
Diyarbakırspor ve Bursaspor'a özgü birer yıl arayla "isim ve mekan" değişimiyle "tekerrür eden" tarih olay.
Yaşanan olaylar.
Ve buna karşı, "verilen" hükümlerin, vicdanları sızlatan adalet anlayışı.
Malumunuzdur;
Bursaspor ile Beşiktaş maçının "oymadan" iptal edilmesi olayı.
Ve kent genelinde "vuku" bulan şiddet olayları.
Holiganlar.
Ve tribün terörü.
Evet,
Futbolda adaletin dağıtıcısı hiç kuşkusuz ki; Futbol Federasyonudur.
Ne yazık ki;
Spor kulüplerine ve taraflarına, temsil ettikleri ahalisine olan bakış açıları farklı.
Bu verilen cezalara,
Yapılan desteklere de bariz şekilde yansıyor.
* * *
3 büyük diye tabir ettiğimiz Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’a olan yaklaşım ile Anadolu kulüplerine olan yaklaşım bir değil.
Onlar için;
İstanbul takımları birinci sınıf.
Anadolu takımları ikinci.
Diyarbakırspor gibi kulüpler ise bu iki kategorinin de altında üçüncü sınıf.
Diyarbakırspor,
Futbol Federasyonu, ulusal medya ve devletin bazı kurumlarının nazarında potansiyel suçlu.
Suç her yerde suçtur ve karşılığı cezadır.
Ancak Diyarbakır’da işlenen suç ile cezası daha fazladır (!).
Şayet;
Diyarbakır’da sahaya atılan 1 taşın karşılığı hükmen yenilgidir.
Sezon sonuna kadar saha kapatmadır.
Ve maçları bila kaydu-şart dışarıda seyircisiz oynamadır.
Ama gel gör ki;
Bursa’da devletin kurumu olan valiliğin aldığı rakip takım taraftarını getirme kararına gösterilen kalkışma ve isyanın cezası ancak 1 hükmen yenilgidir.
5 maç cezadır.
* * *
Bursa’daki görüntüleri gördük.
Tüyler ürpertici.
Sözde,
Ülkenin "en gelişmiş" düzeyiyle övünülen Bursa'daki tablo.
Sanmıyorum ki;
Filistin-İsrail arasındaki "şiddetli" çatışmayı hatırlatmasın.
Maazallah!
Bugüne kadar Güneydoğudaki hiçbir toplumsal olayda halk kasatura.
Pala, döner bıçağı ve benzeri aletler kullanarak güvenlik güçlerine saldırılmamış.
Hani o da tasvip edilemez ama buradaki toplumsal olaylarda en hafif tabirle taş atma dahi cezasız kalmazken.
Bursa’daki olaylar açıkça devlete isyandı.
Ülke tarihinde;
İlk defa bir futbol takımı güvenlikten dolayı otelde mahsur kaldı.
Rakip takım taraftarları şehre alınmadı.
30 polis yaralandı, bir o kadar da esnaf zarar gördü.
Verilen ceza komik olmanın ötesinde skandal.
Yani; "kayır da kayırabilirsen" anlayışıyla çifte standart adalet!
* * *
Düşünüyorum;
Diyarbakırspor'un "ipini" çeken o Bursaspor maçıyla alakalı nahoş olaylar.
Bursa'daki;
Benzer bir tablo ile yaşanmış olsaydı.
İnanıyorum ki "vicdan-ı değil" cüzdanı düşünen Futbol Federasyonu Diyarbakırspor’u ligden ihraç eder.
Bilmem kaç sene liglere katılmama cezası verirdi.
Bir o kadar da saha "kapital" cezası.
Her ne kadar; Diyarbakırspor'u bataklığa sürükleyen "kıvılcımın" sahibi olduğunu biliyor isek te..
* * *
Hani olmaz!
Ama yine de varsayalım ki Avrupa’da benzer bir olay vuku bulsun.
O takım bir daha liglerde zor yer alır.
Maalesef burası Türkiye!
Burada adalet ve bakış şehirden şehre, takımdan takıma değişiyor.
Ha bir de bu cezayı fazla bulan Bursalı siyasiler, devlet yetkilileri ve Bursaspor başkanı var.
Pardon aslında haklısınız.
Size bu cezayı da vermemeleri gerekirdi (!).
Sizi haklı ilan edip stada gelmesine taraftarlarınızın izin vermediği Beşiktaş’ı hükmen yenik saymalıydı.
Ve üstüne üstlük 5 maç da ceza vermeleri gerekirdi (!).
Dikkatimi çeken bir olay da;
Bursaspor’a verilemeyen ceza konusunda Diyarbakırlı hiçbir yetkilinin.
Siyasetçinin, STK’ nın açıklama yapmamasıdır.
* * *
Geçen sezon;
Diyarbakırspor’un sahaya çıkmama isteğine tepki gösteren memleketin söz sahipleri (!) şimdi neden suskun?
Bursaspor’un arkasında duran kent yöneticileri, siyasiler ve Bursalı STK’lardan alacakları ders yok mu?
Velhasıl,
Ne diyelim, bütün mesele gelip "Adalette" düğümleniyor?
İşte,
Sözde adaletin dağıtıcı konumundaki Futbol Federasyonu.
Biliyorum ki bugün; milyonlarca kişinin vicdanın da "mahkûm".
Diyarbakırspor'a ve Bursaspor'a verdiği "hüküm" nedeniyle.
Evet, sahada vuku bulan şiddet,
Tribündeki terör ve sokağa yansıyan holiganizmi.
Yargı nezdinde;
"Hüküm" icrasına alınabilse, sorgulanıp-yargılanabilinse.
Futbol Federasyonu da, "politize" olmuşluktan kurtarılırsa.
İnanıyorum ki;
İşte o zaman "temaşa" oyunu olan futbol başta olmak üzere spor'un tüm dallarında keyfiyetler hâsıl olmaz.
Olağan hale gelen;
"Spor terörizmi de" yaşanmaz!