DOST DEDİĞİN
Büyüklerimiz boşuna dememişlerdir;
"Dost Cana aynadır" diye!
Peki "dost kimdir" bilirmisiniz?
Ya da "onu-onları" nasıl tanımlarsınız?
Tabi "dost" günümüz paronayasında farklı bir icra düşüncesi icra ediyorsa da..
Bizi o kulvar ilgilendirmiyor.
Bizim için özü ilgilendiriyor.
O minvalde konuşmak istiyorum.
* * *
Evet!
"Dost" çıkarsız sevendir.
Sadece iyi gününde değil.
Acı gününde.
Sevincin de, tasasın da "paylaşanıdır".
Çünkü o daima yanında olan ve hissedilendir.
Dost "arkadaşlıktan" da öte..
O her an kapını çalandır.. Ve ona her an gidebilendir.
Engelsizdir!
* * *
Harcında "herşey" vardır.
Sevgi,
Saygı,
Şefkat,
Samimiyet,
Dürüstlük,
Ve tabi ki "insan" olmak vardır.
Varlığı da, sevgisi de, samimiyeti de "karşılıksızdır"..
Peki sizin böyle bir dostunuz var mı?
Sizi bilmem.
Ama benim; binlerce!.
Çünkü bizler için en büyük "dost ve sırdaş" okurdur.
Köşenin "müdavimleridir"..
Sizce öyle değil mi?
Ben öyle görüyorum..
* * *
Sizden gelen O dost duygusudur; düşünceleri üreten.
Eğer sizlerin "varlığı" olmasaydı..
Karşılıksız "desteğinizdir" bize varlık getiren..
Çünkü sizin "dost" olabilme gıdanızdır; bizi ayakta tutan..
Bakınız;
Size bir dost hikayesi anlatayım.
Sanırım pek duymuş değilsiniz bu hikayeyi.
Ben de yeni öğrendim; bu "dost" hikayesini.
Birlikte "o duygunun" diyarina gidelim..
Hikmetine nail olmak için;
* * *
KERTENKELE NASIL YAŞADI?
Bir mimar oturduğu evde "köklü" bir onarıma girişir.
Oda-salon, mutfak derken duvarlardan birini yıkmak zorunda kalır.
Tabi yarı ahşap, yarı beton olduğu için; "onarım" incelik ister.
Mimar kazma-kürek işçileriyle birlikte çalışır.
Mutfak ile salon arasındaki "duvar" yıkılması gerektiği için; yıkım başlar.
Bir bölümü yıktıktan sonra, yıkık duvar arasında bir görüntü gözüne ilişir.
Seslenir "yıkımı durdurun" diye!
Duvarı oluşturan iki tahta arasında bir kertenkele.
Sıkışmış kalmış..
* * *
Biraz dikkatle baktığında Kertenkelenin canlı olduğunu fark eder.
Onu ordan ç ıkarmaya çalışırken ne görsün..
Kertenkele bir çiviyle ayağından duvar tahtasına çakılmış.
Nasıl bir hikmet!
Mimar söylenir; Bu ev on yıl önce inşa edildi..
Çakılan bir çivi "o an" tahta duvarın iç bölümündeki kertenkelenin ayağına denk gelmiş.
Ayağını delip onu tahta duvarın iç bölümüne çivilemiş..
Düşünmüş!
Peki nasıl olmuş da; Kertenkele bu küçük boyu ile kıpırdamadan.
Ayağına çakılı çiviyle duvar boyluğu içinde on yıl canlı kalabilmiş..
* * *
Manzara akla ziyan bir resim!
Ve mimar onarım işini bırakmış. Kertenkeleyi izlemeye başlar.
Onu hayata tutan "nedeni" öğrenmek için..
Çünkü bu kertenkele sadece "hava ile beslenmez"..
Mutlaka "gıda" alması gerekir.
Derken; duvar boşluğunda bir haraketlilik hissedilir.
Bir süre sonra; nereden çıktığına vakıf olunmayan başka bir Kertenkele görülür.
Şaşırmamak elde değil.
Hayretler içerisinde onu izler..
* * *
Kertenkele gelir..
Duvara çiviyle çakılı halde olan Kertenkele'nin yanında; ağzını açar.
O da ne; ağzında yiyecek.
Paylaşıyor duvara çakılı Kertenkeleyle..
Şu soru; hikayede yanıtsız..
10 yıllık bir zaman içerisinde bu kadar "dehşetli" ilişkinin hikmeti nedir?
Onlar, anne ve yavru mu? Eş mi, kardeş mi?
Yoksa; yalnızca iki dost mudur?
* * *
Sanırım; dost.
Çünkü "cana aynadır" onların varlık; hikmeti!
Ne güzel bir deyim; Dostum!
Anlatırsam derdimi dostum paylaşır
Kaderimle acımla, sevincimle dolaşır
Paylaşırsa dostum benimle paylaşır
Dost seninle paylaştığım güzel dostluk için dost.