DTP'Yİ BEKLEYEN TEHLİKE?
Evet. Sevgili okurlar!
Dışarıda lapa lapa kar var. Mevsimin "ilk karını" dün gördük.
Ve yaşadık. Dışarıda güzel bir ortam; her taraf "beyaz"!
Soğuk ta bir hava var. Hafiften de rüzgâr esiyor.
Henüz "ilikleri" donduracak derecede bir soğuk değil.
Tabi meteorolojinin "don" noktasında da uyardığını unutmamamız gerekir.
Bugün ve yarın "Sibirya" soğuklarının kapıya dayanacağına ilişkin.
O nedenle; 2009 yılının "çetin kışına" hazırlıklı olmamız gerekir.
Dün bir süre "camdan" dışarıyı seyrettim! Seyrederken "eskilere" gitmedim değil.
Dalıp gittim. Toprak damlı evler. Kar tahtaları ve loğlar.
Sabahın erken saatlerinde "büyüklerin" dama çıkıp, karları temizlemesi.
Ve atılan karların sokakları "ağzına" kadar dolduruşunu.
Odun sobaları. Odanın ortasındaki "mangal"!..
Öyle ki; kimi zaman damdan dama çarşı-pazar gidiş-gelişler olurdu.
O karlar "aylarca" kalırdı.
Kimi de "evlerin kilerinde" saklardı. Yazın üzerine "pekmez" dökerek yemek için.
Gerçi şimdi de saklayan ve pekmezli kar yemeyen yoktur.
Neyse! Hepimizin, hepinizin "yaşadığı" bir ortam.
***
Biz yine "gündemle" alakalı kafayı bozalım.
Dışarısı ne kadar soğuk olsa da, "siyasetin" sıcaklığı "ilgi" çekiyor.
Evet. Mahalli Seçimlerin "takvimi" yeni yılla startını alıyor.
2009'un ilk sabahıyla. Zaten Yüksek Seçim Kurulu da açıkladı.
"Partilerin bu süreç içerisinde neler yapabileceğini?"
Ve bu süreç içerisinde; partiler kadar diğer ilgili kurumların "aktivitelerinin" neler olabileceğini?
Deklare etti; zamanı da, mekanı da göstererek.
Yani anlayacağınız; "seçim süreci" ciddi işleyişine başlamıştır. "Geri dönüşü" olmayan bir yolda.
Nitekim; Partiler noktasında saflar da giderek netleşiyor.
Kim hangi partiyle "sıcak" ilişkide? Kim nerden aday? Ya da Liderlerin "arz-ı endamı" ile şu isim "benim tercihim".
Veya "ikinci kez yola devam" diye? Kısacası artık "son viraja" doğru hızlı bir yöneliş var.
Ve her şey mecrasında ilerliyor. Ustadın dediği gibi; "değişen bir şey yok"!
***
Bizler de "yakın" markajdayız. Olup-biten nedir? Neler yaşanıyor, neler yaşanabilir?
Kulislerin "odağı", gündemin "üretim" noktası nedir diye?
Lakin bu süreçte bir de "olabilir mi" diye bir mevzu var.
Bu mevzu öyle böyle bir mevzu da değil? Büyük ve yarını yakından ilgilendiren bir mevzuu?
Tabi bu mevzu aynı zamanda "bir ama" dır..
Hani anlatırız, anlatırız. Her şey güllük-gülistanlık diye ifade ederiz, ancak son cümlede "bir ama" çekeriz.
Yani "bu olursa"!
Zaten uzun süreden beri de; beynimi kemirmekte; bu "ama" ya da olabilir mi mevzuu?
Sonuç ne olabilir diye? Mevzuu; DTP'nin "akıbeti" ne olacak?
Çünkü Parti'nin önünde "kapatma" davası var.
Sizleri bilmem. Ama benim "seçim sürecinin" işlemeye başlamasıyla; kafamı derin bir şekilde kurcalıyor.
Ki "Yargı süreci de" işliyor?
Yani hem seçim takvimi, hem de DTP'nin "yargı" takvimi "aynı" çizgide işliyor.
Beynimi kemiren de; "iki sürecin" aynı zaman dilimi içerisinde işlem görmesidir?
Ya bir "şey" olursa? Ya "olabilirlik" gerçekleşirse.
O zaman ne olur? Dava Türkiye Demokrasisi açısından "yakışır" bir durum mu?
Değil. Neden?
Çünkü; halkın seçimle gönderdiği milletvekilleri. Ve o milletvekillerinin "kurduğu" bir parti.
Salt "benim gibi düşünmüyor" diye; "kapat gitsin demek; demokrasiye yakışan bir hamle mi?
Hayır?
Çünkü icraat basit? Mevzuu halk arasında "kutuplaştırmayı" alevlendiren kıvılcımdan öteye değil.
***
Düşünün! DTP bugün yarın "adaylarını" taban yoklamasıyla belirleyecek.
Diğer partiler gibi de; Belediye Başkan Adaylarını "liste" halinde Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) teslim edecek.
YSK’ da "hukuku" nizamda; durumu değerlendirecek. Ve YSK "listelerin" kesinleşmesi takvimini bitirdikten sonra "tamam" dedi.
Adaylar da "seçim startıyla" meydanlara inmeye başladı.
Mitingler, toplantılar, kulisler, afişler "şenlik" misali; her şey mecrasında ilerlerken; pat DTP'nin kapısı çalındı.
İki polis memuru ellerinde "tebligat" evrakı.
Anayasa Mahkemesi'nden geliyoruz.
DTP "hakkında" kapatma kararı verilmiştir. Kapıya "kilit" üzerine de "kırmızı" mühürle kapatma işlemi yapacağız.
Herkes "buz" kesmiş vaziyette. Ve bu durumda ne olacak? Kim ne yapacak?
Tabi ki; "kimsenin" yapacağı bir şey yok.
"Adaletin kestiği parmak acımaz" diye; "yarım demokrasinin" varlığıyla sineye çekilecek.
Türkiye burası "olur böyle vakalar"! Lakin DTP için "kıyamet" kopmuş olacak.
Partinin "tüm illerde, ilçelerde, beldelerde" gösterdiği Belediye Başkan Adaylarının, Meclis Üyelerinin "adaylıkları" otomatikman düşmüş olacak.
Aday gösterme "süresi" de tamamlandığı için; "Bağımsız" adaylar gösterme şansı da "olamayacağına" göre; diskalifiye olacak.
Seçim yarışında "bertaraf" olmuş olur. Mevcut Milletvekillerinin akıbeti de; "tartışma" yaratacak.
***
Dedim ya; "kıyamet" kopar. Tepkiler "çığ" gibi dalga dalga eser.
Ancak; sonuç itibariyle "oluşan" çelme "kime" yarayacak? CHP, MHP veya Saadet Partisi'ne yarayacak dersek "doğru" söylemiş olmayız.
Ekmeğine yağ-bal olacak tek parti vardır o da AK Parti.
Yani bu partiye yarayacak. Zaten; Güneydoğu illerinde DTP ile AK Parti dışında "herhangi bir parti de" yok.
22 Temmuz'da şahit olduk. Yarışın iki favori partisi vardı, ikisi de onlardı.
Sonuç da zaten ortada. O nedenle olabilecek tepkilerin boyutu ne olursa olsun.
Güneydoğu'da AK Parti "tek başına" seçime girmiş olacak.
Ve sandıktan çıkacak sonuç ta; tartışmasız AK Parti'nin "Belediye Başkanları" olacak.
***
Tabi bu anlattıklarım "bir varsayım"!
Tabi olabilir de, olmayabilir de?
Anayasa Mahkemesi "seçim sonrasında, seçim öncesinde" karar verebilir?
Şimdiden "kestirmek mümkün değil?" Ama bu değil ki; olmayacağı.
Ancak; böyle bir "senaryonun" olmadığını da kimse söyleyemez.
Nasıl ki; AK Parti'nin "kapatılması" için uğraş verenler vardıysa.
Bugün DTP'nin kapatılması için de "uğraş" verenler, durumu körükleyenler vardır.
Lakin burada; bu organizatörler belli bir zıt kutuplar geliştirdiyseler de; "taraflar" noktasında bir çizgide buluşabileceklerini de unutmamak gerekir.
Ondan dolayı da; DTP için de neden "ittifak" olmasın.
Nitekim "son günlerin" siyasi çizgisi hep "zıt" düşüncelerin "çıkar" hesabında nasıl ittifak geliştirdiklerini görebilmek mümkün.
O nedenle; DTP'yi "darağacına" çekmede bunlar için ittifak zor olmazsa gerek.
"Yarım demokrasilerin" hayat bulduğu coğrafyalarda; bu tür "çelmeler" kolay atılabiliniyor.
Ya da; "inkarcı" politikalar üretilerek, "ötekileştirme" körüklenebiliniyor.
***
Sizleri bilemiyorum.
DTP'nin de ne düşündüğünü.
Ama benim "kafamı" bu mevzuu meşgul etmiyor değil.
Günlerdir de; "konuşuyorum, tartışıyorum?
Böyle bir senaryo icra edilirse; DTP "nasıl" karşı bir taktik ortaya koyacak?
Sizi bilmem. Ama DTP'nin "bu kritik noktayı" çok iyi düşünmesi gerektiğini söyleyebilirim.
Çünkü yarım demokrasilerde "her an her şey olabilir!"