D.Ü ve Çiftçiye "Yandaş-Kardaş" tuzağı!

Dünden devam diyoruz!.

Son sözümüz neydi; "şu yandaşlık var ya!" .

Evet, bu idi. Ne melanet bir şey bu "yandaşlık"…

Aynen de öyle.

Menfaat için. Hele ki, "yandaşına" rant sağlamak için, "bendeysen" yeter ilkesiyle "enva-i hileyi mubah" görüyor.

Pek tabi ki, "işleme" koyarak bina ediliyor. "Yandaş-kardaş" kazançlı çıksın, gerisi önemli değil.

Zaten Türkiye'nin "başına bela olan bu fitneden" dolayı değil midir ki ülke ve millet olarak bir türlü sahili selamete ulaşamıyoruz.

***

Ne yazık ki şuan Ak Parti bu evrenin "iliklerine" kadar içerisinde!

Hem de vahim gidişatla şuursuzlaşıyor. Özellikle, hükümet içerisindeki "bazı" oluşumlar!

Alenileşti… Yandaşa-Kardaşa "iş bitirme" rezaletleri.

Öyle ki, her alanda "rant" sağlayabilme gayretiyle "zülümkar" davranılıyor.

Sorgusuz-sualsiz, icra edilerek.

***                                 

 

Dünkü yazımda bu noktada, Dicle Üniversitesi üzerinden koparılan fırtınadan söz etmiştim.

Yandaş medya, kardaş işbirliğinin "desteğiyle", bir kurumu lağvetmek üzere!

"Paralel yapı suçlaması icat edilerek yapılıyor" diye!

Konuşanları. Yazanları.  İthamları buradan ifade ederken şöyle demiştim.

Kimse "karnından" konuşmasın. Varsa "bir oluşum ve kepazelik" üstüne gidilsin.

Savcılık var. YÖK var. Devlet Denetleme Kurulu var.

Buyrun "araştırılsın". Ama ne var ki, "her şey" işkembeden atılıyor.

***

 

Bugün diyorum ki;

Birilerini "yönetim" iktidarına getirmek için.

Birilerine "rant" alanları oluşturmak için.

Ve yine "birileri" üzerinden, Şehr-i Amed'i itibarsızlaştırmak için.

Pek tabi ki, Üniversite'ye "güvensizlik" ikmal etmek için.

Bu hamle geliştirilmek isteniyorsa kimse ama kimse, bu zulmü, bu despotluğu, bu iğrençliği "Diyarbakır'a yapamaz".

***

ÜNİVERSİTE İTİBARSIZLAŞTIRILIYOR?

Sanmıyorum ki; buna da kimse rıza göstersin.

Diyarbakır ahalisi rıza göstermez. 

Özellikle iki günden buyana çok yoğun bir şekilde telefon, e-mail alıyorum.

Söylenen bu; "Varsa bir hukuk dışılık, üstüne gidilsin. Ama yoksa Üniversite itibarsızlaştırılmasın."

***

Zaten, bizimde meramımız. Ve söylediklerimiz bu!

Ancak, STK ve diğer kanaat oluşumları biraz imtina ediyorlar.

Olup-bitene karşı, "sessizlik" içerisindeler neden?

İşte bunu da, anlamış değilim. Çok sıradan mevzuuda "fırtına" koparılırken, bundaki ketumluk niye hizmet?

***

Evet, bu yandaşlık ve kardaşlık "iğrençliği" üniversite "yönetimini" hedef seçiyorsa da asıl hedef, Diyarbakır'dır, Üniversitenin genelidir, camiasıdır.

Velhasıl, Öğrenci kesiminin yekûnudur.

Bir dönem, "mumla" akademisyen arıyorduk. Öğrencilerin 'peşine" düşüp, aman Diyarbakır'a gelin kaydınızı yapın diye!

Kampanyalar-şenlikler, "al-beni" yaratılıyordu.

***

Akademisyen kadrosu sorunu görünürde çözüldü.

Öğrenci sayısı da son yıllardaki ilgiyle iki katına çıktı.

Sevindiren gelişmeler.

Ki dün mezuniyet töreni vardı. Dile kolay; 5 bin öğrenci mezun verildi.

Ama gel gör ki.

Üniversite'nin daha büyümesi için gayretler üretilmesi gerekirken işte bu yandaş-kardaş "çirkefliğiyle" her şey tar-ü mar edilmek isteniyor.

"Küçük olsun. Ama bizim olsun."

Eee buna da Diyarbakır'ın cevaz vermeyeceğine göre, o zaman "yandaşa-kardaşa" bir ders-i ibret şart diyorum!

 

***

 

DEDAŞ'A YANDAŞ KIYAĞI?

Gelelim; şu Çiftçiyi DEDAŞ'a kırdırma peşkeşliğine!

Burada da, "Yandaş-kardaş" kirliği var.

Tıpkı, Üniversite üzerinde oynanan oyun gibi.

Benzeri, "çiftçi" üzerinde kurgulanıyor.

Başkanı, "kazançlı" çıksın diye!

Şöyle ki; iki gün önce gördük, binlerce çiftçi "meydana" döküldü, traktörleriyle "yol kapatıp" eylem yaptı, DEDAŞ'ın "zulmüne, krallık despotuna" hayır diye!

***

DEDAŞ'ın zihniyeti hepimizin malumu! Tepeden tırnağa "arıza-i bir durum".

Çünkü "yönetimsel zihniyet" "menfaat" kurgulu!

Devletin elinde iken;

Kurum "nasıl soyulur, atıl hale gelir" keyfiyeti vardı.

Özelleşti. Şirket oldu.

Şimdi, "vatandaş nasıl soyulur. Sıcak para nasıl piyasadan" toplatılır düşüncesi hâkim.

Neyse, Kronolojisine girmeyeceğim!

***

Hadiseyi konuşursak. Yani çiftçiyi "sokağa döken" mevzuu nedir diye sorulursa?

Mevzu şu!

9 Mart 2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı.

Karardaki "yandaşlık" şöyle;

2014 yılında Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu bulunan Çiftçilere "Bu borçları ödeninceye kadar Destekleme Ödemesi yapılmaması."

***

BU NASIL BİR TESPİT VE BORÇ TANZİMİ?

İşte bu karar üzerine DEDAŞ "on binlerce çiftçiyi" kıskacına almış durumda...

Borçlu, borçsuz, tarımsal sulama yapan-yapmayan, bilaistisna "gözetmeksizin" Çiftçi Kayıt Sistemine dayanılarak saldırılıyor.

Kimin kaydı varsa, ÇKS'da  "kaç dönüm" arazi görünüyorsa!

Elektrik "abonesi olsun veya olmasın" o da önemli değil!  Trafosu olan olmayan dâhil.

Kanalet. Veya Baraj sistemiyle sulama yapan bile. Ya da, mazot zoruyla "traktörün" gücüyle tarlasını sulayan da.  Onu da gözetmiyor.

Anlayacağınız "tek bir voltaj" elektrik kullanmamışsanız da "size yüklü fatura" kesilmiş.

***

Şu bir gerçektir. Çiftçinin yüzde 80'ni DEDAŞ'ın abonesi değil. Elektrik enerjisiyle de 'sulama" yapmıyor.

Ama tüm bunlara rağmen, inisiyatif onlarda, padişahlık-krallık zihniyetiyle ferman düzenlemişler.

Çarpma-bölme-toplama yaparak. Pek tabi ki "vicdanlarıyla(!) hüküm vermişler.

Çıkarılan borçlar. Öyle böyle değil kat be kat "şişik" faturalar.

Şimdi deniliyor ki; "Bu borcu ödemez isen Tarım Bakanlığından gelen; "Desteklemelerine" el koyuyoruz."

İlginç olan bir durum daha var… O da tüm "desteklemeler" hal-i hazırda, "bloke" altında.

Yani "Çiftçi" her yönüyle, kıskaca alınmış.

***

Öncelikle ifade edeyim!

İşlem.  Bakanlar Kurulu kararı. Ve DEDAŞ'ın "tanzim" ettiği faturalar dâhil olmak üzere hepsi "hukuka" aykırı.

Yasa dışı. Nitekim Çiftçiler de "yargıya" gideceklerin söylüyor.

Olmazsa, Anayasa Mahkemesine. Olmazsa bu kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidecekler.

Dedik ya; DEDAŞ'ın şuan ki zihniyeti "kimden ne kadar nakit para alırsam…"

Bakınız bu hukuk dışı uygulamaya bir de; "kampanya" türetilmiş.

"Helalleşme kampanyası". Maşallah. Diyor ki; gel borcunu öde sana yüzde 80 indirim yapıyoruz.

***

HUKUK DIŞILIK GÖZDEN GEÇİRİLSİN?

Yani, Onların vicdanlarıyla(!) helalleşmeye örnek verirsek.

ÇKS'da Pamuk üretimi yapıldığı gösterilen 100 dönüm arazi için; 40–45 bin lira elektrik faturası düzelenmiş.

Eğer ki, "helalleşmeden" yararlanmak istiyorsan. DEDAŞ'a 9 bin lira vermen yeter.

Bir de, kampanya'ya dâhil olandan; 2014 yılında başka "ödeme" talep edilmeyecek. Bunun süresi de; 16 Haziran'a kadar.

İşte; "Yandaş-Kardaş" rezaleti bu!

 

***

 

Bakalım; Çiftçiyi öfkelendiren, sokağa dökülmesine neden olan; DEDAŞ'ın bu keyfiyeti, nasıl bir sonuç doğurur.

Çünkü çiftçi önümüzdeki günlerde çok daha farklı "eylem" tepkisi koyacağını söylüyor.

Belki provokatif bir söylem olacak. Ama "tehlike" geliyorum diyor. Onun için de, buradan aktarmak gerekiyor mesleğin gereği olarak.

Korkum, endişem o'dur ki bu uygulama, keyfiyet-i arz eden durum "şiddet" körüklesin.

Kan davalarına neden olsun. Çünkü vaziyet hayl-i kışkırtıcı. Onun için "mevzuu gözden" geçirilmeli. Çiftçiler "makul bir uzlaşı" zeminine çekilerek, anlaşmaya gidilmeli.

Yoksa Hükümete de, Tarım Bakanlığına da, DEDAŞ'a da. Hiç kuşkusuz ki, "Çiftçiye'de" ağır faturalara vesile olur ki; Maazallah diyorum!

***

Tabi buarada; DEDAŞ'ın yönetimiyle.

Bazı "işleyişleriyle" ilgili.

Ve EPDK'yla olan hukuki bağlantıların da ekstra olarak göreceğiz.

Önümüzdeki günlerde; "kapsamlı" bir hasb-i halimizin de olacağını şimdiden buradan aktarayım.

Çünkü "akla-ziyan" bir işleyiş var.