ECZACI'NIN FERYADI

Mesleki anlamda bizler için 'okuyucu' hassasiyeti çok önemlidir.
İster negatif anlamda, ister pozitif yönde olsun. Fark etmez.
Önem arz eden 'olup-bitene' karşı okuyucunun tepkisiz kalmayışıdır.
Bu 'hassasiyeti' bizlere ve gelişen vakalara 'ölçeğinde' özdenetimdir!
Hele 'fikri takip' noktasında okuyucudan gelen 'hassasiyet', daha bir aktiflik kazandırıyor.
Birçok 'vaka' için yeni fikirler 'ürettiği' gibi, detaylandırıyor.

***

İşte bu 'empati' geliştiren okuyucu hassasiyetini 'daima' teşvik edici bulmuşumdur.
Ve gelen mektup, mail, faks ve telefonlarla 'aktarılan', bilgi ve dokümanlara 'ciddiyetle' eğilir.
Doğruluk ve gerçekçi 'buldukları mı', imkânlar ölçüsünde 'değerlendirip', yine okuyucularla paylaşmaktayım.
Bu da bir ölçüde 'okur ile diyalogun' sürekliliğini ve hassasiyetinin de daimini sağlamaktadır.
Tam da bu noktada, önceki gün bir okurum 'mail' atmıştı. Geçtiğimiz hafta gündeme gelen 'eczacılarla' alakalı.
Hatırlarsanız, Şehitlik semtindeki bir çöplükte 'küpürleri' kesik yüzlerce ilaç kutusu bulunmuştu.

***

Ve bunun üzerine 'detaylı' bir yazı kaleme alarak, etkili ve yetkililerin 'duruma' hassasiyet göstermesi.
Soruna köklü çözümler 'getirilmesini' istemiştim. İşte bu öneri ve hassasiyet çağrısına, gelen bir mail.
Maili kesintiye uğratmadan aktarmak istiyorum. Çünkü; 'küpürü kes, ilaçları at' mantığının nasıl işlem gördüğü?
Soruna 'öz denetimi' getirtiyor. Sanırım maili atan 'Eczacılık' mesleğini ifade eden bir okur.
Çünkü çok derin ve ince ayrıntıları ifade eden; 'tespitler' söz konusu.
Mail 'Sayın Ömer Büyüktimur' diyerek başlıyor.

***

Genel yayın yönetmeni olduğunuz gazetenin yorum yazılarını düzenli olmasa da takip etmekteyim.
Geçen yıl ve bu yıl özellikle de 2–3 gün önceki eczacı odası ve eczacı hakkındaki yorum yazınızı okudum.
Evvela bir eczacı olarak şunu belirtmek konu için faydalı olacaktır:
Diyarbakır Eczacı Odası'nın kayıtlı eczane sayısı 320 dolayındadır.
Bunun 140 tanesi gerçek eczacı dediğimiz, eczacı eczanenin tek sahibi.
180 tanesi ise muvazaa dediğimiz yani ''maaşla çalışan, kiralık'' eczacılar ve eczanelerdir.

***

180 tanesinin, 70–80 tanesi ise eczanesinin Diyarbakır'da hangi semtte ve hangi sağlık kuruluşuna yakın, civarında ne var bilmiyor.
Hatta eczaneyi kim işletiyor bilmiyor. Havaalanına indirsen o eczacıları eczanelerinin yerini bulamazlar. Genel görünüm bu.
Şimdi de eczacı dışında eczane sahipleri ki bunlar azımsanmayacak derecede var ve oda seçimlerinin dinamik gücüdürler.
3'den fazla eczane sahibi olanlar var. 4. açmak için can atanlar var. Hepsi pusuya yatıp, bu Ekimdeki Eczacı Oda seçimlerini bekliyorlar.
Yani, velhasıl bu mesleki yozlaşma ve laçkalaşma; deontolojik ve etik kuralların aşınmasına neden oluyor.

***

Çöplerde, DSİ kanallarında köprü altlarında, apartman aralarında ilaç bulunulması kaçınılmaz hale gelmiştir.
İnanın ki bunları yapanların hiçbiri gerçek eczacı değildir. Hepsi eczaneyi ticarethane olarak gören BARONLARIN eseridir.
Olan eczanenin eczacısına oluyor. Eczacılarını değiştiriyor ve sıfırdan, yeni bir başlangıçla bu pislik çarkı döndürmeye başlıyorlar.
Geçen yıl mayıs ayında Diyarbakır'da 15 civarında eczacı tutuklandı.

***

Toplam 40 civarında eczacı yargılanıyor. Bunların dışarıya atılan ilaçlar yüzünden değil, SGK’nın yürüttüğü soruşturma neticesinde yargılanıyorlar.
Bu kirli çarkın faturasını bu eczacılara -çoğu 2–3 yıllık eczacı, geriye kalanlar ise il dışında gelip, muvazaa yaparak geçinen yaşlı eczacılardı-kesmek ve kesmeye yönelik yazılar yazmak hem var olan adli süreci zan altında bırakmak, etkilemeye çalışmak hem de bu pislikleri yapanları ve onlara yardımcı olan oda yöneticilerini korumak anlamına gelir.

***

Bu tür durumlarda, istenilse gerçekten bulunabilme olasılığı yüksek çözümler de mevcut.
Herkesçe bilinen basit yöntemler de vardır.
İki büyük Ecza Deposundan alınan ilaçlar veya maliyeye fatura edilen ilaç faturaları ile çöpteki ilaçlar karşılaştırılsa inanın ki bunu yapan eczane(ler) ortaya çıkacaktır.
Artık öyle bir durum olmuş ki Diyarbakır'da çöpte ilaç bulunması ve çöpe ilaç atılması sıradan sosyal bir faaliyet anlamına gelmiştir.
Kötü bir durum ama eczacı olarak verdiğim tepki bu. Çünkü bunu yapanlar yakalansa bile esas, arka plandaki karanlık kişi ve kişiler, hiçbir şey olmamış gibi tekrardan sıfır, yeni bir eczacıyla bu çarkı döndürmeye başlayacaklar.
Fatura her zaman eczacıya kesilmeye devam edecektir.

***

Sayın Büyüktimur.
Bir sorunun çözüm yolu yok mu diyeceksiniz? Tabi ki var. Öncelikle eczanesinin başında olmayan veya belli bir maaşla çalışan, ikametgâh adresi il dışında olan eczanelerin eczacılarına, SGK protokollerine uygun yaptırımlar verilebilir.
Ki istenilse SGK muvazaa ile ilgili belge de bulabilir. Devlet kurumu ve diğer kurumlar ile paslaşabilir.
Ama SGK da ayrı bir dert ve problemli kurum.
Çıkan yangınların hesabını gerçek kişilere ödetmek varken. 2–3 yıllık eczacıdan ne ister anlamış değilim?

***

SGK’nın Türkiye ortalaması 42.000 TLdir.
Ama ciroları ortada ve suiistimale yönelik, isnat edilen 100, 750, 1000, 2000, 3000, 5000 TLdir.
Faturaları ortadadır. Yani balık baştan kokar misali SGK da bu durumun oluşmasına yol açtığı ''pasifliği ile'' desem gerçekçi olur diye düşünüyorum.
Eczacı Odasına gelince. Allah'a emanet. Önüne gelene eczane açtırdılar, muvazaalı eczanelerin sorunlu eczacılarını değiştirdiler.
Yeşil Kart komisyonunda yaptıklarını anlatmak istemiyorum. Daha birçok deontolojik kuralı ayaklar altına aldılar, çiğnediler.

***

Sayın Büyüktimur.
Sorunun çözümü için eczacı, eczacı odası ve SGK bir araya getirirsek, hepsi de sorunlu olunca bu tür durumlar kaçınılmaz hal alır.
Öncelikle bu bileşenlerin kendilerini düzeltmeleri gerekir.
Son olarak bu yazımı okuduğunuz için size, doğruyu aramaya çalışan gazetenize, eczacı odamızın ve SGK’nin aktif olduğu, muvazaası olamayan Diyarbakır'ımızda eczacılık yapma temennisi ve ümidiyle teşekkürler, saygılar.

***

Evet. Gerçekten de 'okurdan' gelen hassasiyet içerikli mail'de çok ciddi ve çarpıcı 'tespitler' var.
İnanıyorum ki, bu 'çözüme' yönelik fikirler ve ufuklar açtıran mail'e Eczacılar Odası Başkanlığı.
SGK’nın 'yetkilileri' ve bu mesleği 'hak-hukuk ve adalet' nizamında. Yani namuslu bir şekilde 'ifa' eden Eczacılar.
Ortak bir payda geliştirip, 'çözüm' için ellerini taşın altına koymaları lazım.
Yoksa ne bizim 'yazılarımız' ne de 'şikayetler' ve ne de 'çöplükte' küpürü kesik ilaçların 'vakası' bitmez.
Güzel bir hafta dileğiyle.